Senan Kazımoğlu

Tüm yazıları
...

YUNANLARIN MÜFTÜ DAYATMASI

Senan Kazımoğlu

4-5 gün önce sosyal medyada bir video çıktı karşıma. Cuma günü çekildiği anlaşılan videoda, cami cemaati sarıklı cüppeli bir imamı camiye sokmuyor, çok sert tepki göstererek cami dışına çıkarıyorlardı. Videoyu izleyince ilk başta cemaate kızıyorsun; koskoca sarıklı cüppeli imamı nasıl dışarı atarlar diye... Üstelik de sert bir şekilde tepki göstererek. Ama işin aslı öyle değil. Cemaat sonuna kadar haklı. Niye mi? Anlatalım.

Videonun açıklama kısmında, görüntülerin Yunan egemenliğinde olan Batı Trakya bölgesinde Türklerin yoğun olarak yaşadığı İskeçe’de çekildiği belirtiliyor. Olayın açıklamasıysa şöyle: Cuma namazı sırasında, İskeçe Seçilmiş Müftüsü Mustafa Trampa imam olduğu halde, Yunanistan tarafından kukla olarak seçilen müftü, cüppeli sarıklı olarak camiye gelmiş. Hal böyle olunca, hakları hiçe sayılan Batı Trakya Türkleri duruma itiraz etmiş. Yunanistan tarafından atanan imama cemaat, cüppe ve sarığını çıkararak normal cemaat olarak namaza katılmayı teklif etse de oraya provokasyon yapmak için geldiği anlaşılan kukla müftü bunu reddetmiş. Durum böyle olunca da cemaat, imamı cami dışına çıkarmış.

Dilerseniz bu olaya biraz daha detaylı bakalım ve bazıların ayılıp bayıldığı Yunanistan’ın, Batı Trakya Türklerinin haklarını nasıl gasp etmeye çalıştığını anlatalım.

Batı Trakya Türklerinin, Gümülcine ve İskeçe şehirlerinde olmak üzere iki tane müftülüğü bulunmaktadır. Lozan Antlaşması’nın 38-44. maddelerinde Müslüman olmayan Türk vatandaşlarının durumu belirlenmektedir. Azınlık statüsüne alınan gayrimüslim vatandaşlar için dini özgürlük, kendi dilleriyle ibadet ve eğitim meseleleri, kutsal mekanlar, mabet ve mezarlıklarını koruma konusunda Türkiye Cumhuriyeti sorumluluk almaktadır. Yine Lozan Antlaşması’nın 45. maddesinde ise aynı hakların, Yunanistan egemenliğinde kalacak olan Batı Trakya’daki Türklere de tanınacağı Yunanistan tarafından taahhüt edilmektedir. Bu haklarla beraber, her iki ülkede azınlıkların kendi din adamlarını kendileri tarafından seçmesi konusunda da karar alınmıştır.

Fakat bu anlaşmalar Türkiye Cumhuriyeti’nin hakkı olduğu halde, Ortodoks Rum Patrikhanesi’ne dokunulmadan dünya ayağa kalkarken, Batı Trakya Türklerine Lozan’dan sonra başlayan ve günümüze kadar süren haksızlıklar konusunda dünya üç maymunu oynamaktadır. Batı Trakya Türklerine karşı yapılan haksızlık ve hukuksuzluklara, baskılara dünyanın sessiz kalmasından cesaretlenen Yunanlar, bu adaletsizliğin dozunu her seferinde daha da artırmışlardır. Ortodoks Rum Patrikhanesi konusunda Lozan’da olmayan anlaşmaları bile varmış gibi gösteren Yunanlar, Batı Trakya Türklerinin Lozan’da alınan haklarını yok saymaktadır. Bunun en büyük göstergesi de Müslüman Türklerin din ve inanç kimlikleri konusunda yaptıkları baskılardır. Cuma günü yaşanan olay da bunun bir göstergesidir.

Müftüyü kendileri seçme konusunda hakları olduğu halde, 1980’li yıllardan beri Batı Trakya Türklerinin bu seçimleri tanınmayarak Yunan makamlarınca kukla müftüler atanıyor. Durum böyle olunca da Türkler atanan müftüleri, Yunan makamları ise seçilmiş müftüleri tanımıyor. Bunun bir sonucu olarak da Batı Trakya Türkleri bazı meselelerde azınlık haklarından yararlanamıyor. Ayrıca Yunan Hükümeti, seçilmiş müftüleri kanunsuz iş yapmak ve Yunan makamlarına karşı çıkmak iddiasıyla defalarca cezalandırmıştır. Ancak Yunanistan’ın bu adaletsizliğine karşı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bile sessiz kalamamıştır. Seçilmiş müftülerin, Yunanistan’ın hukuka aykırı kararlarını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşıması sonucunda mahkeme, her defasında müftüleri haklı bularak Yunanistan’ı mahkûm etmiştir.

Bu yazıyı gündeme getirme sebebim, sosyal medya hesaplarındaki yorumlardır. Maalesef, konuyla ilgili yorum yapanların çoğu meseleden o kadar uzaktı ki, orada neler olup bittiğini bile bilmiyorlardı. O yüzden konuyu gündeme getirme ihtiyacı hissettim. Çünkü eğer biz susar ve buna tepki vermezsek, korkarım yakın zamanda oradaki kan ve din kardeşlerimizin de sesini keserler. Bunun vebali ise hepimizin üzerine olur.

Konuyla ilgili son sözü ise Gümülcine'nin seçilmiş müftüsü İbrahim Şerif’in ifadesiyle noktalıyorum: “Kilisesine zangoç (çan çalan) atayamayan Atina, Müslümanlara müftü atamaya çalışıyor.”