Mezar taşları bir millet için doğal tapu senetleridir. Milletlerin tarihsel süreçte var oldukları topraklardaki iskanın ispatı niteliğindedir. Biz Türk milletinin Anadolu’daki varlığı eskilere dayansa da bu toprakları ebedi vatan yapmamız 1071 yılındaki Malazgirt Savaşı’yla gerçekleşmiştir. Hoca Ahmet Yesevi’den beri Türk milleti bir yeri vatan yapacaksa önce o bölgelere keşif ekipleri gönderir. Ancak o ekipler çoğu zaman düşünülenin aksine askerler değil, Yesevi ocağında yetişen Türk dervişleridir. Dervişler ordunun fethinden önce o bölgenin gönlünü fethediyorlardı. Fatih Sultan Mehmet Han boş yere demiyor “Biz toprakları değil, gönülleri fethetmeye gidiyoruz.” Zaten Fatih o topraklara gelmeden o bölgeyi manevi olarak fetheden gönül Fatihleri vardı. İşte onlar Yesevi ocağında pişen Türk dervişleriydi. İleride bu konuyla ilgili geniş bir yazı hazırlayacağım bu konuyu fazla uzatmayacağım.
Selçukluların Anadolu’yu fethe başladıkları 1071 yılındaki Malazgirt Savaşı’ndan önce Anadolu’yu tanıma adına bölgeye Türk dervişleri gönderildi. Gönderilen dervişlerin bir kısmı da o zaman Türkler için eşsiz bir cennet köşesi olan Konya’ya geldiler. Kaynaklar kadim Konya’nın her tarafı sulak, nehirler ile dolu olan bol yeşilliklerin bulunduğu bir yer olduğunu söylüyor. Bu da özellikle hayvancılık ile uğraşan Türkler için eşsiz bir bölge olduğunu gösteriyor. Konya’nın bu ünü mutlaka Türklere de ulaşmış olacak ki hemen bölgeye çeşitli keşif grupları yani dervişler yollamışlar. Ancak maalesef dervişler bir şekilde deşifre olduklarından burada bulunan Bizans bu kişileri şehit ederek o zaman için bataklık olan bir çukura atmış. Selçuklular Konya’yı fethettikten sonra ahde vefa olarak bu bölgeye çok önem vermiş ve şehitlerini, alimlerini, ariflerini buraya defnetmişler. Bir de anlatılanlara göre burada bir kuyu da açılmış, hacdan gelenler yanlarında getirdikleri zemzem sularının bir kısmını buradaki kuyuya dökermiş. Böylece kuyudaki suyu zemzem ile aşılayarak çoğaltmışlar.
Maalesef konuyla ilgili hemen hemen hiç yazılı belgenin olmayışı bu meseledeki bazı sırların hala açılmamasıyla neticeleniyor. Yaşanan olayın farklı şekilde gerçekleştiğini söyleyenler de var. Ayrıca gelenlerin öncü askeri birlik olduğu da iddia ediliyor. Fakat daha Anadolu fethedilmeden o kadar askerin elini kolunu sallayarak Konya’ya dikkat çekmeden gelebilmesi biraz zayıf ihtimaldir.
“Cennet çukuru” bugün Konya’da İl Emniyet Müdürlüğü’nün yakınındaki Musalla Mezarlığı’nın içinde kalmaktadır. Ayrıca Garnizon Şehitliği’nin tam arka kısmında yer alıyor. Yaklaşık 500 metre yarıçapında daire ve dar derinlikten oluşan çukur şeklindedir. Büyükşehir belediyesi tarafından korumaya alınan bu çukur 2006 yılından sonra defin işlemlerine de kapatılmıştır. Ayrıca Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından mezarlığa yaptırılan kitabeye de şöyle yazılmış: “Kabristanın en eski yeri olarak bilinen 141 numaralı ada, Cennet Çukuru olarak adlandırılan yerdir. Buranın kenarında eski kör bir kuyu vardır. Uzun yıllar Konyalıların bu kuyudan aldıkları sularla zemzem aşıladıkları rivayet edilir. İç Anadolu Türklüğünün ilk toplu mezar şehitliğinin burası olduğu söylenir. Alparslan'ın Anadolu'nun fethi öncesinde buralara gönderdiği öncü birliklerin şehit oldukları yer burasıdır.’’
Konuyla ilgili çalışmalar yapan Muhammet Ali Orak adındaki bir araştırmacı şunları söylüyor: “Cennet çukuru” denen alanın doğusu Siraceddin Urmevi'nin türbesidir. Urmevi, 13. yüzyılın kadılarındandır. Bu zatın türbesinin burada olduğu ana kaynaklarda geçmektedir. Bu bölgede ciddi bir araştırma yapıldığı zaman 'kripta’ dediğimiz Selçukluların mezar odaları ortaya çıkar. Teknolojinin de yardımıyla buradaki toprak altındaki kriptalar tespit edilebilir. Bu alan içerisinde çok yoğun Selçuklu mezar taşları ve çok süslü mezar taşları, lahitler var. Ancak bu gördüğümüzün daha fazlası toprak altında kalmıştır. Buradaki lahitler ve mezar taşları çıkarıldığı zaman Selçuklu ile alakalı birçok bilgi edinebiliriz. Son yüzyılda “Cennet çukuru” adıyla burası gündeme geliyor; burası Selçuklunun belki de Ahlat kadar önemli bir mezarlığıdır. Çünkü burası Türkiye Selçuklu Devleti'nin başkentidir. Burası birçok alim, arif, entelektüel, sanat adamı ve bilim adamının yaşadığı alandır.”
Bu yazıyı okuyan herkesten ricamdır, buraları canları pahasına bize vatan yapan tüm şehitlerimizin ruhu için El Fatiha…