Senan Kazımoğlu

Tüm yazıları
...

TÜRK’ÜN KAHRAMAN BİRLİĞİ: OSMANCIK TABURU

Senan Kazımoğlu

Türk milletinin tarihte ilk göründüğü andan itibaren günümüze kadar geçen sürede öne çıkan en büyük özelliği savaşma kabiliyetidir. Evet, Türk milleti aralıklarla da olsa binlerce yıldır varlığı ve hedefleri için savaşıyor. Tabii, hâl böyle olunca bu milletin içerisinden savaşma kabiliyeti yüksek olan birlikler de çıkmıştır. Tarihe baktığımız zaman bu konuda ilk gözümüze çarpan, Hun Türklerinin efsane birliği Kartal Savaşçıları’dır. Hun Türkleri, daha çocukluktan itibaren seçilip yetiştirilerek bu birliğe katılırlardı. Fakat herkesin en önemli hedeflerinden olan bu birliğe girmek çok zordu. Birliğin özel zamanlarda özel görevleri yerine getirerek düşmanı sindirme ve bozguna uğratma vazifelerini icra ederlerdi. Hun geleneğinden ilham alınarak bu niyet doğrultusunda hemen hemen her Türk devletinde bu seçkin birlikler varlığı biliniyor.

Bu gelenek, kendisi de özel birliklerden olan Ertuğrul Gazi'nin evlatlarının kurduğu Osmanlı Devleti'nde de yaşatılarak daha sonra bize malum olan Akıncı birliklerine dönüştü. Devlet için hayati öneme sahip olan bu birliklerin üyeleri, Osmanlı Devleti’nde diğer birliklerinden farklı olarak sadece Türklerden ve Akıncı ailelerden seçiliyordu. Birçok farklı görev icra eden Akıncı Ocağı, 1595 yılında Veziriazam Sinan Paşa’nın hatası sonucunda Eflak Voyvodası Mihal tarafından ağır darbe aldı. Bundan sonra Ocağın varlığı ismen devam etse de 1826 yılında tamamen kaldırıldı.

Osmanlı Devleti’nin 1914 yılında Birinci Dünya Savaşı'na katıldıktan kısa süre sonra Teşkilatı Mahsusa Başkanı Süleyman Askeri Bey'in kafasında cephe ilerisinde ve gerisinde keşifler yapmak, gayrinizamî harp teknikleriyle düşmanı yıldırmak ve zorlu görevleri icra edebilmek için özel birlikler oluşturma fikri uyanır. Bu maksatla özellikle Rumeli, Kafkasya ve Anadolu’dan, bilhassa Kocaeli ve Sakarya bölgesinden gönüllüler ile bu birliği kurma teklifini Harbiye Nazırı Enver Paşa’ya iletir. Teklifi olumlu karşılayan Enver Paşa, her bir askeri birlikte böyle bir taburdan kurulmasını söyler. Fakat maalesef toplamda sadece iki tabur kurulabildi.

Yeni kurulan özel tabura isim arayışları başladı. Bu konuda danışılan kişiler arasında yer alan Aka Gündüz, Ziya Gökalp ve Ömer Seyfettin gibi aydınların ortak kararıyla Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osman Gazi'ye ithafen “Osmancık Taburu” olarak isimlendirildi. Osmancık Taburu’nun sayısı, her biri 100 civarı erden oluşmak suretiyle 6 bölükten toplamda 600-650 kişiden oluşmaktaydı. Birliğin her türlü kıyafet, silah ve teçhizatı gönüllü kişilerin yardımlarıyla oluşturuldu.

Tabura ilk görev olarak Sarıkamış'a gönderilip Rusların arka cephesinde operasyonlar yapması düşünülüyordu. Fakat İngilizlerin Irak cephesindeki tehlikeli ilerleyişi sonucunda tabur güney cephesine gönderildi. İngilizleri durdurmak için Enver Paşa'nın emriyle bölgeye gönderilen Süleyman Askeri Bey, kendisiyle beraber güvendiği ve çoğu da Teşkilat-ı Mahsusa üyelerinden oluşan subaylar ile birlikte Osmancık Taburu'nu da getirmişti. Böylece taburun ilk girdiği savaş 20 Ocak 1915 yılındaki Rota Muharebesi'ydi. Fav Yarımadası'na çıkarma yapan İngilizlerin Basra üzerinden ilerlemesinin önünü alamayan Osmanlı ordusu, İngiliz ordusunu durduramayarak dağılmış ve düşman kuvvetleri Rota bölgesine kadar gelmişlerdi. Savaşın en kritik döneminde İngilizler üzerine atağa kalkan Osmancık Taburu, düşmanı mağlup ederek geri püskürttü. Ancak bu muharebede tabur manevi olarak çok büyük kayıp yaşadı. Tabur komutanı ve askerler için bir komutandan daha fazlası olan Yüzbaşı Cemil Bey şehit düşmüş, onun yerini alan Yüzbaşı Sefer Bey de ağır yaralanmış, sonrasında o da şehit olmuştu. Birliğin fikir babası ve kurucusu Süleyman Askeri Bey de bu savaşta yaralanmıştı. Fakat buna rağmen Osmancık Taburu, Irak’ta İngilizlere kök söktürmüş ve fırsat buldukça düşman birliğine saldırarak onları yıpratmıştır. Gözünü kırpmadan ölüme meydan okuyan bu vatan fedailerinin girdikleri son savaş Şuayyibe Muharebesi'ydi. İngilizler ile girdikleri Şuayyibe Muharebesi'nde 255 şehit, 275 yaralı vererek neredeyse mevcudunun tamamını kaybettiler. Kut-ül Amare Zaferi’nin kazanılmasında da büyük katkıları olan tabur bu savaş sonrasında mevcudu kalmayan birlik tamamen dağıldı. Taburunun kahramanlığı sayesinde güney cephesinden hareket edemeyen İngilizler ancak bundan sonra Irak’ta rahat hareket edebildiler.

Türk milleti, kendi içinden her zaman kahraman evlatlar çıkarmış ve millet var oldukça çıkarmaya da devam edecektir. Bunun adı yeri gelir Kartal Savaşçıları, yeri gelir Akıncı Birlikleri, yeri gelir Osmancık Taburu ve yeri gelir Özel Harekât Kuvvetleri (Bordo Bereliler) olur. Tarihimizin şahit olduğu şey geleceğimiz de ispatıdır. Yazıyı, Osmancık Taburu'na ithaf edilen Ziya Gökalp’in yazdığı meşhur asker duası ile bitirmek istiyorum:

Elimde tüfek, gönlümde iman,
Dileğim iki: Din ile vatan...
Ocağım ordu, büyüğüm Sultan,
Sultan’a imdat eyle Yarabbi!
Ömrünü müzdad eyle Yarabbi!

Yolumuz gaza, sonu şehadet,
Dinimiz ister sıdk ile hizmet,
Anamız vatan, babamız millet,
Vatanı mamur eyle Yarabbi!

Milleti mesrur eyle Yarabbi!

Sancağın tevhit, bayrağım hilal,
Birisi yeşil, ötekisi al,
İslam’a acı, düşmandan öc al,
İslam’ı abat eyle Yarabbi!
Düşmanı berbat eyle Yarabbi!

Cenk meydanında nice koç yiğit
Din ile yurt için oldular şehit
Ocağı tütsün, sönmesin ümit
Şehidi mahzun etme Yarabbi!
Soyunu zebun etme Yarabbi!

Kumandan, zabit babalarımız.
Çavuş, onbaşı, ağalarımız,
Sıra ve saygı, yasalarımız.
Orduyu düzgün eyle Yarabbi!
Sancağı üstün eyle Yarabbi!