Türk medyasında pek gündeme gelmedi ama 29 Aralık’ta, İran egemenliğindeki Güney Azerbaycan bölgesinin Erdebil şehrinde “Çaldıran Şehitleri ve Direniş Şehitleri Anma Programı” isimli bir etkinlik düzenlendi. İran’ın Ali Dini Lideri Ayetullah Hamanei’nin Erdebil vilayeti temsilcisi Seyyid Hasan Ameli’nin katıldığı ve İran’ın resmi devlet televizyonundan yayınlanan bu programda Azerbaycan ve Türkiye’ye devletlerine, aynı zamanda Cumhurbaşkanları Aliyev ve Erdoğan’a açık bir şekilde hakaretler edilip lanetler okundu. İran gibi bir ülkede böyle bir programın resmi kanalda yayınlanması, organizasyonun doğrudan devlet tarafından düzenlendiğini açıkça ortaya koyuyor. Nitekim Azerbaycan Cumhuriyeti de programın hemen ardından İran’ın Azerbaycan’daki maslahatgüzarı Seyyid Cafer Ağayi Meryan’ı Dışişleri Bakanlığı’na çağırarak İran’a resmi nota verdi.
Programın adının “Çaldıran” olması, burada bir fitne ateşinin körüklenmek istendiğine işaret ediyor. Bilindiği üzere, Çaldıran Savaşı 1514 yılında Osmanlı ile Safevi Devleti arasında gerçekleşmiş bir savaştır. Ancak devir değişti; artık ne Azerbaycan ne de Türkiye bu tür oyunlara gelmiyor. O günler çok geride kaldı. Zaten İran’ı da çileden çıkaran budur.
Konuyla ilgili olarak Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev de şu açıklamayı yaptı:
“Erdebil şehrinin mollası defalarca Azerbaycan’a ve Azerbaycan halkına karşı hakaret içeren ifadeler kullandı, bunlar arasında bana yönelik ifadeler de var. Burada asıl soru şu: Onu o göreve atayan kişi buna tavrı nasıldır? Çünkü o, kendi başına gelip o koltuğa oturmadı. Onu kimin atadığını gayet iyi biliyoruz. Peki, onun tepkisi ne olacak? Bu durumu destekliyor mu, desteklemiyor mu? Ve Azerbaycan’dan kim özür dileyecek? Özür dileyecekler mi, dilemeyecekler mi?
İran Dışişleri Bakanlığı’nın açıklaması yeterli değil. 'Üzüntü duyuyoruz...' Burada açık bir hakaret söz konusu hem Türkiye hem Azerbaycan Cumhurbaşkanlarına hem de halklarımıza resmi bir programda sırasında, canlı yayında. Ve sadece 'üzüntü bildirmek' mi? Bu kesinlikle kabul edilemez. Bu yüzden biz, o eyalet mollasının cezalandırılması gerektiğini düşünüyoruz; en azından görevden alınmalı ve Azerbaycan’dan özür dilemelidir. Mesele budur.”
Peki, İran’ın bu kadar saldırganlaşmasının sebebi nedir? Kısa bir araştırmadan sonra bunun cevabını buldum: İran’ı bu duruma getiren, bölgedeki etkisini kaybetmesine sebep olan Suriye meselesidir. Türkiye’nin Suriye’de İran’ı oyunun dışına itmesi, İran’ı fena halde rahatsız etmiş durumda. Bu yüzden günlerdir İran’ın en iyi yaptığı iş olan “lanetleme ayinleri” düzenleniyor. Hemen hemen tüm dini kurumlar ve şahıslar, sürekli Türkiye’ye lanet okuyor. Suriye’de Esad yanlılarının son günlerdeki hareketlenmesinin arkasında da İran’dan gelen talimatlar var. Türkiye’de bu durum fazla hissedilmese de İran’a bağlı kişi ve kurumlar, Suriye’de sözde “Alevi katliamı” yaşandığını iddia ediyor. Yani kısacası İran’ın büyük bir kuyruk acısı var ve bu yüzden sağa sola saldırıyor.
Bunun nedenlerinden biri de Karabağ Zaferi’ni hâlâ hazmedememesi. Üstüne üstlük, yıllardır yatırım yaptığı Suriye’de bir anda saf dışı kaldı. Peki ya Azerbaycan bu işin neresinde?
Azerbaycan, diğer meselelerde olduğu gibi bu konuda da Türkiye’nin yanında yer aldı. Türkiye’nin Suriye’de yeni hükümetle ilişkileri düzenlemesi üzerine, Azerbaycan da aynı şekilde yeni hükümetle ilişkiler kurmaya başladı. Azerbaycan, bu süreci Türkiye ile birlikte yürüteceğini resmen duyurdu. Birkaç gün sonra da iki ülkenin Dışişleri Bakanlıkları arasında iletişim kurularak yakın zamanda karşılıklı büyükelçiliklerin açılması kararı alındı. Hemen ardından Azerbaycan, Türkiye’nin AFAD Başkanlığı koordinasyonunda Suriye’ye 200 ton civarında acil insani yardım ve gıda malzemesi gönderdiğini duyurdu ve yardımları yola çıkardı. İşte İran’ın bize saldırmasının nedeni budur. İran, bölgede Türkiye-Azerbaycan iş birliğine tahammül edemiyor. Hele ki bu iş birliği, İran’ın karşı olduğu bir meseleyle ilgiliyse...
Yanlış anlaşılmasın; bu yazıda anlatmak istediğim mesele, Türkiye ve Azerbaycan’ın Suriye siyaseti değil, iki kardeş ülkenin birlikte hareket etmesi ve İran’ın bu duruma duyduğu hazımsızlıktır. Dün Karabağ, bugün Suriye, yarın başka bir mesele olur.
Atalarımızın dediği gibi, “İt ürür, kervan yürür.” Türkiye ve Azerbaycan birlikte hareket ettiği sürece daha çok ses çıkaran olacak. Ama herkes yavaş yavaş buna alışacak. Yeter ki biz birlik içinde kalmaya devam edelim.