İşim gereği kütüphanede çalıştığım için, sık sık çocuklar muhatap oluyorum. Yaşları 10 ila 13 arasında değişen bu çocuklarla ara sıra sohbet ediyoruz. Çocuklarla sohbet ederken bir şeyi fark ettim; biz hep üniversite öğrencileri ile uğraşıyor ve onlara bir şeyler aktarmaya çalışıyoruz. Ne var ki, 100 kişiyle görüşüyorsak en sonda bunların ancak 5 veya en fazla 10’u ile bağlantımız devam ediyor ve ancak bu kadar kişiye bir şeyler aktarmaya çalışıyoruz. Zira üniversiteye yeni başlayan öğrenciler en az 17-18 yaşındadır ki, bu yaşta da artık fikirleri iyi veya kötü şekilde olgunlaşmıştır. Üzerine bir şeyler koymak veya zararlı fikirlerden uzak tutup faydalı fikirlere yönlendirmek zor olabiliyor. Fakat bu çocuklar öyle değil. Bunlar tertemiz, beyaz kâğıt gibi; fikir dünyaları ve yaşam tarzları daha olgunlaşmamış, yani istediğin yöne çekebiliyorsun. Bunu fark ettiğim andan itibaren çocuklar üzerinde faydalı olacak şekilde çalışmaya başladım. Çünkü bu çocuklar, daha gül gibi yeni yeşeren meyve gibidirler. Eğer biz onları şimdiden zararlı fikirlerden uzak tutup faydalı şekilde yönlendirmezsek, gelecekte bunu yapmak çok daha zor oluyor. Malum, günümüzde her taraftan kültür ve fikir emperyalizmine maruz kalıyoruz.
Yukarıda da anlattığım gibi çocuklarla sık sık sohbet ediyor ve onlara elimden geldiğince faydalı olmaya çalışırım. Bir keresinde bir çocuk, neden insanların bir kısmı batıya gereğinden fazla özeniyor tarzı bir soru sordu. Anlaşılan bu o yaştaki çocukları bile rahatsız etmiş. Konuyu anlayabilmeleri için onlara Cengiz Aytmatov’un “Gün Olur Asra Bedel” kitabında geçen “Mankurt” olayını anlattım. Ve onlara bir soru sordum: “Sizce günümüzde gözümüzle gördüğümüz mankurt olayı var mı?” Cevaplar düşünüleceği üzere “Hayır, yok” şeklinde oldu. Ben de “İyi düşünün” dedim. Cevap yine olumsuz olunca, “Kendi milletini küçük görüp, kendi değerlerini ve kültürünü aşağılayıp başkalarını yüceltenler, özellikle batı hayranlığıyla millet ve devletini yok sayanlar günümüzün Mankurtlarıdır” dedim.
Bunun en büyük örneği de S-400’ün mucidi Azerbaycan Türkü İgor Aşurbeyli’dir. Evet, yanlış duymadınız; Rusya’nın hava savunma sistemi olan S-300 ve S-400'ün mucidi Azerbaycan Türkü ve meşhur Aşurbeyliler soyundandır. Bu soy, Azerbaycan Türklerinin köklü ve aydın ailesidir. İgor Aşurbeyli de Azerbaycan’da doğmuş, Bakü’de yetişmiş ve okumuş, daha sonra Sovyetler yıkılınca Rusya’ya taşınmış ve oranın vatandaşlığını almıştır. Azerbaycan Türkü olan İgor Aşurbeyli’nin icat ettiği hava savunma sistemlerini Rusya, Ermenistan’a verdi. Bu silahlar ise Karabağ’da Azerbaycan’a karşı aktif şekilde kullanıldı. Mankurt hikayesini hatırlıyorsanız, Mankurt'un hafızasını kaybetmişse de ok atmadaki hüneri hâlâ yerindeydi. Mahir bir okçuydu. Fakat o maharetini Juan-Juanların emriyle annesi üzerinde kullanmış ve kendi öz annesini okla vurarak öldürmüştü. Aynı S-400'ün bizim askerlerimizin üzerinde kullanıldığı gibi...
Çocuklara bir örnek de Selçuk Bayraktar’dan verdim. Selçuk Bayraktar isteseydi, ürettiği silahları batıya ve çok daha yüksek fiyatla satarak yedi ceddini rahat ettirecek imkana sahip olabilirdi. Ama o mankurt olmadığı için geliştirdiği silahları kendi milletinin ve devletinin hizmetine vererek Türkiye’yi bu alanda dünyanın en güçlü ülkeleri arasına çıkardı. Türkiye’nin bu yükselişi, sadece kendisinin değil, Türk ve İslam dünyasının bilhassa da Azerbaycan’ın 30 yıllık gözyaşını dindirdi.
Sonuç olarak şekli değişik olmakla birlikte geçmişte olduğu gibi günümüzde de Mankurtlar vardır. Mankurt olmamak için kendi değerlerimize ve kültürümüze sahip çıkarak her daim devletimiz ve milletimizin hizmetinde olmalıyız. Allah bizi bu şereften mahrum etmesin. Amin.