Komşuluk Türk ve İslam kültüründe her zaman çok önemli görülmüş bununla ilgili Rasulullah’tan (s.a.s) hadisler nakledilmiştir. Aynı şekilde atalarımız da komşuluğun önemine vurgu yaparak “ev alma komşu al” veya “uzak akrabadansa yakın komşu iyidir” gibi deyimler üretmiştirler. Öyle ya senin başına gelebilecek ilk belada yardıma koşan komşun olacaktır. Ama maalesef bu bizim için böyle olmadı. Biz Azerbaycan Türklerinin başına gelecek en büyük bela yine komşumuz Ermenilerden oldu. Siz bakmayın komşu dediğime bu sözde “komşuluk”, Ermenileri oradan buradan toplatarak bize Ruslar tarafından dayatılan lanettir. Hem de bizim topraklarımızı zorla elimizden alarak. Rusların bize hiçbir katliam ve zulmü olmasa bile sadece bu yaptıkları, düşmanlık için bize yeter de artar bile. Bu “komşuluk” Rus desteğiyle yine bizim toprakların işgali şeklinde giderek büyüdü. Öyle bir noktaya geldiler ki, Ruslar ile birlikte Avrupa ve Amerikalı dostlarını da yanlarına alarak bizim tarihteki en zor ve en güçsüz zamanımızda yaşlılarımıza, kadınlarımıza ve çocuklarımıza bile acımadan katliam yaparak topraklarımızın yeni işgaline başladılar. Ancak işgalden 30 yıl sonra hayatta kalanların kan ve gözyaşlarıyla boşalttıkları o topraklara onların çocukları yıldırım gibi geri döndüler. Azerbaycan Türklerinin en zayıf zamanında silahsız masum siviller, kadınlar ve çocuklar ile savaşarak ancak 6 yılda işgal edebildikleri o toprakları 44 günde geri aldık. O yıldırım onların kafaları üzerinde çaktıklarında kaçacak delik arayanlar şimdi batıdan gelen sahte rüzgarlara kapılıp yine bize kafa tutmaya çalışıyorlar.
Önceki yazıları okuyanlar bilir, Ermenilerin Karabağ dışında da Azerbaycan ile sınır olan bazı köylerimizi işgal ettiğini anlatmıştım. Paşinyan Azerbaycan’ın gücünü görünce ve her karış toprağımız için neler yapabileceğimizi anlayınca kayıtsız şartsız toprakları bize geri verdi. “Köyleri vermezsek Azerbaycan savaşı başlatacak” sözünü Paşinyan bu gerçeği anladığı için söyledi. Ancak hala Ermenistan’da bu hakikati idrak edemeyenler var.
Azerbaycan ve Ermenistan’ın ilgili komisyonları 4 köyü Azerbaycan’a iade edildikten sonra sınırları belirleme meselesine başladılar. Belirlenen bölgelerde ilk işaretler atılmaya başladı. Fakat Ermenistan ve Azerbaycan sınırlarında bulunan Tavus (Ermeniler buraya Tavuş derler. Eskiden Karakoyunlu Türkmenlerinin yurduydu. Tavus ismini Hunlar tarafından bölgede yaptırılan Tavus kalesinden alır) bağlı köylerin sınıra engel teşkil etmesinden dolayı alınan boşaltma kararıyla olaylar çıktı. Ermeniler köyü boşaltmak istemeyince Ermeni kolluk kuvvetleri müdahile etti ve olaylar büyümeye başladı. Bölgede din adamı olarak bilinen Bagrat Galastanyan Tavus’tan Erivan’a protesto yürüyüşü yaparak, Paşinyan yönetimine karşı Ermenileri ayaklanmaya çağırdı. Galastanyan’a muhalifler de aktif destek veriyor. Bunlar ile birlikte 1982 yılında Türkiye’nin Los Angeles Başkonsolosu Kemal Arıkan’ı şehit ederek tutuklanıp müebbet hapis cezası almasına rağmen yakın zamanda şaibeli şekilde berat eden Ermeni terörist Hampig Sasunyan gibi kişiler de Galastanyan’ın yanında yer alıyor. Erivan’a ulaşan Bagrat Galastanyan Ermeni halkını Paşinyan istifa verene kadar “sivil itaatsizliğe” çağırıyor. Galastanyan yanlıları üniversitelerdeki öğrencileri de Paşinyan aleyhine gösterilere destek vermeye davet ediyor. Bu konuda bir nebze de başarılı olmaya başladılar.
Kökü Ermenistan dışında olan hareket Paşinyan’ın acil istifasını, Ermenistan’ın son dönemlerde Türkiye ve Azerbaycan’a karşı verdiği tavizleri ve sözleri geri almasını talep ediyor. Zira son zamanlarda Paşinyan Azerbaycan ve Türkiye ile ilişkileri geliştirmek için Ermenistan’ın yıllardır sergilediği imajdan farklı bir imaj çizmeye başladı. Bu da yıllardır Türk nefreti ve düşmanlığıyla beslenen Ermenilerin bünyesine uymuyor. Onlara ve destekçilerine verilecek en güzel cevabı yine Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev Şuşa’daki konuşmasında söyledi. Yazıyı bu konuşmadan özetler ile bitiriyorum:
“Eğer bugün yine Ermenistan'da revanşistlerin (intikamcı) baş kaldırdığını, Fransa’nın Ermenistan'a öldürücü silahlar verdiğini ve o silahların kritik seviyeye ulaşmasını görürsek, o zaman bizden kimse gücenmesin (gereğini yaparız).
İkinci Karabağ Savaşı’ndan sonra biz Ermenistan'a dedik ki, gelin, sınırı adil bir şekilde belirleyelim. Hayır, istemiyorsanız, o zaman biz diyeceğiz, nerede istersek orada sınır olacak.
Bugün sadece bizim talebimizle başka hiçbir şey gerek kalmadan Kazak'ın dört köyü bize iade edildi. Tek bir talebimle iade edildi, bak, böyle de olmalı. Bundan sonra da böyle olacak. Burada söz sahibi biziz, Kafkasya'da lider ülke biziz, ekonomik, siyasi, askeri, her yönden lider ülke biziz, herkes bizimle hesaplaşmalıdır. Hem Ermenistan hem onların arkasında duran, onlara yalan sözler veren yabancı güçler bizimle hesaplaşmazlarsa pişman olacaklar.”