Senan Kazımoğlu

Tüm yazıları
...

ERKİN (ÖZGÜR) TÜRKİSTAN PARTİSİ

Senan Kazımoğlu

ERKİN (ÖZGÜR) TÜRKİSTAN PARTİSİ

Türk milleti özellik olarak devletçi ve vatanına bağlı bir millettir. Bir yeri kendi ülkesi olarak kabul etti mi, o ülke için gerekirse gözünü kırpmadan canını ve malını feda eder. Ancak o ülke onu tanımaz, canına ve malına musallat olursa zayıf veya güçlü olmaksızın kendi hakkı için mücadeleye atılır. Bunu biz tarihte de gördük şimdi de görüyoruz. Sultan Alparslan’ın meşhur veziri Nizamülmülk’ün de dediği gibi: “Bakın Sultanım, Türkmen’e dikkat edesin. Onların devlet yapıcı ve yıkıcı özelliği vardır. Kurduğu devletin kendisine hizmet etmediğini anlarsa, yıkmakta ve yenisini kurmakta tereddüt etmez, bilesin.”

Bunun bir misali de tarih boyu Güney Türkistan diye bilinen şimdinin Afganistan Devleti’nde yaşandı. Günümüzde emperyalistlerin oyunuyla Afganistan diye isimlendirilen Güney Türkistan, en eski Türk yurtlarından birisidir. Türkistan bölgesinin kalbi sayılan bu topraklar, asırlarca Türk milleti tarafından yönetilmiş olup, Türk hanedanlarının değişimine şahitlik etmiştir. Fakat Nadir Şah Afşar’dan sonra bölgedeki iktidarı Peştulara geçti. Böylece zaman içersinde Türkistan adı Afganistan ile değişmeye başladı. Değişen sadece isim olmamış, bölgenin adıyla beraber bu toprakları asırlarca yöneten Türk milletine karşı da tutum değişmiştir. Her fırsatta Türk milletini görmezden gelerek sıkıştıran Peştu iktidarlar gücü yetmeyenleri de asimle etmeye çalışmışlardır. Bu amaçla Afgan Peştu devleti, milli kimliği çağrıştıran her şeyden Türkleri uzak tutmaya çalışmışlardır. Kenardan bakılınca buradaki Türkler neredeyse yok gibi gözükmeye başlamıştır. Ta ki 1960’lı yıllara kadar…

1960’lı yıllarda Afganistan diye isimlendirilen devletin siyasi ortamı çok gergindi. Bir taraftan Sovyet yanlısı radikal sol siyasi akım, kurum ve kuruluşlar mevcutken diğer taraftan onların karşıtı olan arkasına batıya yaslayan sağ gruplar ülkenin siyasi yapısı geriyorlardı. Tabi bunda Çin ve İran yanlısı grupların katkısını unutmamak gerek. Bu gergin siyasi atmosfer içersinde kaybolmaya yüz tutan Türk milletvekilleri de vardı. Durumun ciddiyetini gören bir yiğit ortaya atılarak Güney Türkistan Türklerini tek çatı altında birleştirmeye karar verdi. Bu yiğit Güney Türkistan Türkleri tarafından iyi bilinen soylu bir Türkmen ailesine mensup olan Abdülkerim Mahdum’du. Abdülkerim Mahdum Afganistan meclisindeki farklı siyasi yapılar içersinde bulunan Türk milletvekillerini toplayarak “Komitayi Ferhangi Türkhayi Afganistan” yani “Afganistan Türkleri Kültür Komitesi”ni kurdu. Bundan sonra ilk iş olarak uzun uğraşlar sonucunda Afganistan Devlet Radyosu’nda Özbek ve Türkmen Türkçesinde yayınlar yapılmasını sağladı. Aynı gün içersinde Mahdum ve arkadaşları Halife Nurettin Mahdum, Kadir Hekim, Abdülhekim Kara, Osman Han, Mevlevi Cevheri, Yüzbaşı Köki ve Albay Abdülkerim ile birlikte, daha önceden kurdukları Afganistan Türkleri Kültür Komitesi’ni “Erkin (Özgür) Türkistan” Partisi’ne dönüştürdüklerini ilan ettiler. Partiyi resmileştiren Abdülkerim Mahdum ve arkadaşları parti simgesi olarak da başı yukarıya doğru bakarak ulayan bir bozkurt ve üstünde “Allah Türkü Korusun” yazısı ve hemen altında “Türk olan kafir olmaz, kafir olan Türk olmaz” yazan bir sembol belirlediler. Parti sloganı olarak “istek sözü” başlığında “Türküm benim Türkümdür (kimliğimdir), Türküm benim görkümdür (büyüklük, ihtişam), Türküm canım imanım, başkada bar gümanım (Türkten başkasına güvenmem, gitmem)” şeklinde kararlaştırıldı.

Parti kurulduğu andan itibaren Afganistan meclisinde Türk milletinin sesi olmuş ve Güney Türkistan Türklerinin dertlerini meclise taşımıştır. 1978 yılına kadar faaliyetini devam ettiren Parti, Sovyetlerin bölgeyi işgal etmesiyle komünistler tarafından kapatılmıştır. Partinin ileri gelenleriyse çoğu şehit edilmiş kalanlar ya sürgün uğramış ya da komşu ülkelere sığınmak zorunda kalmıştır. Abdülkerim Mahdum ise “Turancılık” ile suçlanarak tutuklanmış, 14 ay özel bir hücrede hapis yatmıştır. Mahdum hakkında idam hükmü verilse de daha sonra bölgedeki Türkler üzerindeki etkisinden korkularak serbest bırakılmıştır.

Serbest kaldıktan sonra siyasete tövbe ettiğini açıklayan Mahdum kendi kabuğuna çekildiğini belirtir. Fakat Mahdum Peştuların Güney Türkistan Türklerini Sovyetlere karşı kullandıklarını buna rağmen Afganistan’a Ruslar ile savaşmak için gönderilen paraların benimsenip silahların ise Türklere parayla satıldığına şahit olur. Burada bir parantez açmak isterim. Sovyet Afgan Savaşı diye bilinen muharebenin en büyük yükünü ve yıkımını Güney Türkistan Türkleri çekmiştirler. Zira Sovyetler bölgeyi Türklerin yaşadığı yerlerden işgal etmeye başlamışlardır. Fakat maalesef bunun edebiyatını hep Peştular yapmıştır. İşte bu çirkinlikler Güney Türkistan aydınları başta olmakla Abdülkerim Mahdum’u rahatsız eder. Bu olaylar devam ederken Abdülkerim Mahdum'u ziyaret eden bölgenin tanınan ve sevilen büyüklerinden olan Özbek Türkü Mevlevi Tahir Mutahari şunları söyler: “Oğlum sen nasıl Turancısın? Kendinden utanmıyor musun, halkın senden çok şey bekliyor. Nerede kaldı Erkin Türkistan partisi. Ya bir parti kuracaksın ya da kendini Türk olarak tanıtma.” Hem yaşanan olaylar hem de Mevlevi Tahir’in bu konuşması Mahdumu harekete geçirir ve “Siyaset yüzünden başıma gelmeyen kalmadı. İki kardeşimi şehit verdim. Kalan ömrüm Türk milletine feda olsun” diyerek “İttihadiye-yi İslami Vilayeti Şimal Afganistan” (Kuzey Afganistan Vilayeti İslam Birliği) partisini kurarak yeniden mücadeleye atılır. Kısa sürede Güney Türkistan Türklerini yeniden bir çatı altında toplamaya muvaffak olur. Fakat bölgede yaşanan kirli oyunlar ve çeşitli siyasi sebepler nedeniyle Türkiye’ye gelen Abdülkerim Mahdum maalesef geri dönemez. Lidersiz kalan parti de kısa süre sonra dağılır. Ancak bu son değildi. Güney Türkistan Türkleri içerisinde bu ateş yanmıştır bir kere. Geride kalanlar bu davayı devam ettirmekte kararlıdır. Mahdum’dan sonra bayrağı Azad Beg Kerimi alır. Defalarca Azad Beg Kerimi ile görüşen Mahdum ona elinden gelen yardımı yapmaya çalıştı. Böylece Güney Türkistan davası inişli yokuşlu halde günümüze kadar ulaştı. Abdülkerim Mahdum’un yaktığı o ateş Güney Türkistan yiğitleri tarafından halen tazeliğini korumakta devam ediyor. Seslerini duyuramadıklarına bakmayın o topraklarda tüm baskı ve zulümlere rağmen halen Türkün adı ve kimliği Güney Türkistan Türkleri tarafından yaşatılıyor. Millet var oldukça da yaşatılmaya devam edecektir.

Abdülkerim Mahdum’a gelinceyse Tokat’a yerleşerek ömrünün geri kalanını burada geçiren lider, uzun uğraşlardan sonra vatanı olan Güney Türkistan’a ancak 2019 yılında gidebildi. 2019 yılının Eylül ayında yıllar sonra vatanına dönen Mahdum aynı ayın 30’unda da doğduğu yer olan Güney Türkistan’ın Cüzcan vilayetinin Kızılayak köyünde vefat etti. Allah bu millet için mücadele eden ve hayatını buna adayan herkesten ebeden razı olsun. Yazıyı Afganistan’ın selametini Güney Türkistan Türklerinin tam bağımsızlığında gören Abdülkerim Mahdum’un sözüyle bitirelim:

“İnşallah Türkistan-ı Kebirimiz azat olur, hangi yerde Türk olsa birleşir, bayrağımızı yukarı kaldırırız.”