Senan Kazımoğlu

Tüm yazıları
...

DEDE KORKUT’TA TÜRK’ÜN İNCE RUHU

Senan Kazımoğlu

Türk milleti, savaşlarda ne kadar korkusuz, cesur ve mücadeleciyse, kendi evinin içinde de o kadar yumuşak, ince ruhlu, hanımına, kızına ve sevdiğine karşı o kadar saygılıdır. Özellikle kadınlara karşı diğer hiçbir milletin göstermediği saygıyı gösterir. Türk milletinde çocuk yetiştirilmesinde kız-erkek ayrımı yoktur. Tarihe baktığımızda, Türk kızlarının ata bindiğini, ok attığını ve savaşlara katıldığını görürüz. Hatta devlet yönetiminde bile hükümdarın hemen yanında yer almışlardır. Bunu, İbn Fadlan'ın İdil Bulgarlarına yaptığı seyahatte de gözlemleyebiliriz.  Yine her ne kadar gerçekliği şüpheli olsa da zayıf bir kaynak da bir menkıbe anlatılır ki, Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan, kızını Bitlis Emiri ile evlendirir. Bu evlilikten sonra Uzun Hasan’ın kızı, sık-sık ata biner ve at üzerinde gezmeye çıkarmış. Etraftan dedikodular artınca, Bitlis Emiri bunun kendi halkının içersinde hoş karşılanmadığı konusunda eşini ikaz eder. Fakat kız kocasını dinlemez ve gezmelere devam eder. Buna kızan Bitlis Emiri de kızı vurup dişini kırar. Kız da kırılan dişini babası Uzun Hasana gönderir. Derler ki, bunun üzerine Uzun Hasan Bitlis Emiri’ne savaş ilan edip, Bitlisi kendi topraklarına katar. Bu menkıbe bize anlattığı Türk milletinin kadına verdiği değerdir.

Tüm bunların yanı sıra, Türk erkeği yeri geldiğinde kendi sevdiğine iltifat etmeyi de bilmiştir. Bu iltifatlar o kadar hoş, o kadar saf, o kadar temiz ve o kadar bizdendir ki, insanın içine huzur veriyor. Bunların bazılarıyla Dede Korkut Destanı'nda karşılaşıyoruz. Sadece bu ifadeler bile Türklerin ne kadar ince ruhlu olduğunun ispatı niteliğindedir. İşte o iltifatların bir kısmı:

İnce tonlum (giysi, entari), yer basmayıp yürüyen.

Başım bahtı, evim tahtı, sevgilim.

Evden çıkıp yürüyende servi boylum.

Badem yese boylu (hamile) görünen ince bellim.

Kalemciler çaldığı kara kaşlım.

Kurması kırk tutam kara saçlım.

Topuğunda sarmaşanda kara saçlım.

Çifte badem sığmayan dar ağızlım.

Kurulu yaya benzer çatma kaşlım.

Güz elmasına benzer al yanaklım.

Göz açıp gördüğüm gönül verip sevdiğim.

Kar üstüne kan damlamış gibi al yanaklım.

Bu ifadeler ne kadar güzel, ne kadar saf ve ne kadar anlamlıdır! Sevgiliyi bundan güzel ifade eden başka bir millet var mıdır acaba diye düşünmeden edemiyor insan. Destanın farklı bölümlerinde anlatılan bu iltifatlardan, kızın ne kadar güzel biri olduğu anlaşılıyor. Bu iltifatlardan yola çıkarak, ince belli ve uzun olan bu kız yürüdüğünde hafif ve dik bir şekilde adım attığını görüyoruz. Aynı zamanda, bu kız o kadar incedir ki, hatta bir badem bile yese hamile gibi görünecek şekildedir. Yine, topuğuna kadar gelen siyah saçları, yay gibi kara kaşları ve çift badem sığmayacak kadar küçük, dar ağızlı bir kızdır. Ayrıca yanakları, kar üzerine damlayan kan gibi, güz elmasına benzer al yanaklı bir kız... İşte Türkler, bu kadar ince ruhlu bir millettir.

Dede Korkut Destanı'yla ilgili bugüne kadar yapılan en geniş kapsamlı film, 1975 yılında Azerbaycan’da hazırlanmıştır. Sovyet baskısına rağmen, bazı kısımların sansüre uğramasına rağmen, hâlâ onun gibisi yapılamamıştır. İşte bu filmde, Dede Korkut'ta geçen iltifatları toplayan Azerbaycan’ın meşhur bestecisi Emin Sabitoğlu, destandaki Beyrek karakteri için "İnce Bellim" diye muhteşem bir eser ortaya koymuştur. Tabii bu eseri seslendiren Azerbaycan Devlet Sanatçısı Yalçın Rzayev’in de hakkını yememek gerek. Eser, daha sonra filmden bağımsız olarak başka sanatçılar tarafından da seslendirilse de, yine de en beğenilen Yalçın Rzayev’in yorumudur. Eseri internetten "İnce Bellim" diye aratıp dinleyebilirsiniz. Hazır konusu açılmışken, bahsettiğim Dede Korkut filmi de internette mevcuttur. Tam şekliyle iki saat civarında süresi var. Müsait zamanınızda onu da "Dede Qorqud" diye aratıp izleyebilirsiniz.