Nisan ayının gelişi, bazı kimseler için baharın gelişi, bazıları için ise doğanın yeniden hayat buluşu gibi anlamlar ifade eder. Yani sözün özü, Nisan ayı diriliş ayıdır. Bu diriliş, Azerbaycan için sadece bahar değil, aynı zamanda Karabağ için de bir diriliş olmuştur. Gerçi, Kelbecer gibi bir şehri 2 Nisan 1993 yılında kaybetmiş olsak da, bu tarihten 23 sene sonra, 2 Nisan 2016’da Karabağ'daki dirilişin ilk tohumları atıldı. Peki, ne olmuştu o tarihte?
Nisan veya Dört Günlük Savaş olarak adlandırılan olay, 2016 yılının 1 Nisan'ı gecesi Karabağ'da Ermenistan ordusunun Azerbaycan sivil yerleşim yerlerini ağır silahlarla bombalamasıyla başladı. Kısa sürede toparlanarak geri taarruzu başlatan Azerbaycan ordusu, 5 Nisan tarihine kadar işgal altında olan bazı bölgeleri ve stratejik tepeleri düşmandan geri aldı. Sonraki günlerde, batılı devletlerin olaya dahil olmasıyla Azerbaycan ordusunun ilerleyişi durduruldu. Ancak dört günlük savaş, Karabağ için geri dönüşün ilk adımlarından birisi oldu. Bu tarihten itibaren Azerbaycan, Karabağ'ı askeri yolla geri alma yolunda adımlarını arttırdı. Allah'a şükürler olsun ki bu fazla uzun sürmedi. Nisan Savaşları'ndan 4 yıl sonra Azerbaycan ordusu yeniden harekete geçerek vatan toprağı Karabağ’ın büyük bir bölümünü kurtardı. Karabağ'ın Rus kontrolünde kalan çok az bir kısmı da 2023 yılının Eylül ayında 1 günlük Antiterör Operasyonuyla geri alındı. Böylece Karabağ, gerçek sahipleri olan Azerbaycan Türklerine kavuştu.
Karabağ meselesi ebediyen kapanmış olabilir, ancak Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki mesele hala kapanmadı. Çünkü Ermenistan'ın 90’lı yılların başında Karabağ dışında da işgal ettiği Azerbaycan toprakları var. Azerbaycan da haklı olarak bu toprakları geri istiyor. Bu topraklar, Azerbaycan’ın kuzeybatı bölgesinde bulunan Kazak iline bağlı 7 köy ve Nahçıvan’a bağlı Kerki köyüdür. Azerbaycan'ın Kazak'a bağlı bulunan 7 köyden dördü (Bağanis Ayrım, Aşağı Eskipara, Heyrimli ve Kızılhacılı) ile kara sınırı var olsa da, buradaki 3 köy (Yukarı Eskipara, Sofulu, Berhudarlı) ve Nahçivan’a bağlı Kerki köyünün Sovyet zamanından itibaren Azerbaycan ile kara sınırı olmayıp bu bölgeler eksklavdır. Eksklav, bir ülkenin başka devletin sınırları ile çevrili olan toprak parçasıdır. Yukarıda sayılan köyler de Azerbaycan’a bağlı olsa da, Ermenistan sınırları içerisinde yer almaktadır. Bu bölgelerin işgalinin de stratejik bir sebebi vardı. Yıllardır atıl durumda olan işgal altındaki Kazak’ın köyleri, Ermenistan'ı Gürcistan ile bağlayan yolun üstünde bulunuyordu.
Ermeni vahşeti, işgal altındaki her yer gibi burada da kendini göstermişti. Özellikle, 24 Mart 1990 tarihinde Bağanis Ayrım köyünde yapılan katliam daha korkunçtur. 75 yaşından 39 günlük çocuğa kadar köy ahalisinden kimseler ya işkenceler ile katledilip cesetleri yakılmış, ya kurşuna dizilmiş ya da canlı canlı yakılmıştır.
Bir devlet için kendi vatandaşlarının hakkını almak, o devletin asli görevidir. Azerbaycan da devlet olma görevinin gereğini yaparak o köyleri geri istiyor. İlk etapta da kara sınırı olan 4 köyü.
Verilen mesaj açıktır ya gönüllü olarak verirsiniz ya da hakkımız olanı alırız. Bu acı tecrübeyi Karabağ'da yaşayan Paşinyan, bunun için “Köyleri vermezsek Azerbaycan savaşı başlatacak” diyor. Sadece bu bile, Azerbaycan'ın konuyla ilgili hassasiyetini göstermeye yetiyor.
Sonuç olarak, Ermenistan kimden destek alırsa alsın, sınıra ne kadar ordu toplarsa toplasın, Azerbaycan’ın vatan toprağından vazgeçmeyeceğini dünya Karabağ'da gördü. Karabağ'ın tek karışını bile düşmana bırakmayan Azerbaycan, o köyleri de bırakmaz. Sadece sabrediyor. Ancak elbet sabrın da bir sınırı var. O son aşıldığında, neler olduğunu en iyi bilen devlet hiç şüphesiz Ermenistan'dır. Sınıra yaklaşıyoruz artık…
En başa dönecek olursak yine Nisan ayının başında yeni bir dirilişin eşiğindeyiz. Allah bu dirilişimizi ülkemize ve milletimize hayırlı kılsın. Amin.