Azerbaycan Milli Marşı'na bakarsak, "Azerbaycan, Azerbaycan" dizelerinden hemen sonra "Senden ötürü can vermeye cümle hazırız" satırı gelmektedir. Evet, Azerbaycan Türkleri milli marşımızda olduğu gibi bağımsızlığımız ve özgürlüğümüz için tarih boyunca canımızı seve seve verdik. Bunun son örneği, 20 Ocak 1990 yılında Bakü Katliamı'nda yaşandı. Peki, o gece ne oldu?
1980'lerin sonlarına doğru, "Doğu Bloku"nun lideri Sovyetler Birliği'nin başına geçen Gorbaçov, artık yıkılış sürecine giren devleti kurtarmak için "Açıklık ve Yeniden Yapılanma" adıyla bir strateji oluşturdu. Ancak bu strateji, devleti kurtarmak yerine çöküşünü daha da hızlandırıyordu. Bu durumu fırsat bilen Ermeniler, Karabağ'da ve Ermenistan'da Azerbaycan Türklerine karşı terör olaylarına girişiyor ve halkı göçe zorluyordu. Sovyet yöneticilerinin bu olaylar karşısındaki sessizliğine daha fazla dayanamayan Azerbaycan halkı, meydanlara çıkarak hükümetin Ermenilerin taşkınlıklarını durdurmasını bekliyordu. Ancak Sovyetler Birliği'nin Ermenilerden yana tavır alması, bardağı taşıran son damla oldu ve 17 Kasım 1988'de Bakü'de 2 milyondan fazla Azerbaycanlının katıldığı büyük bir miting düzenlendi. Süresiz iş bırakma eylemi de başladı.
Bu eylemler, önceleri sadece hak talebi olarak başlasa da Sovyetler Birliği'nin Ermenileri desteklemesiyle yavaş yavaş bağımsızlık hareketine dönüştü. Diğer taraftan, bu hareketin önüne geçmek isteyen Sovyet istihbaratı, Ermenilerle birlikte yeni bir oyun sahneye koydu. Bakü'ye yakın Sumgayıt şehrinde, başında Ermenilerin olduğu ve Ermeni terör örgütlerine destek vermeyen Ermenilerin katledildiği bir olay çıkardılar. Bu olayların başında bizzat "Paşa" kod adlı Eduard Grigoryan isimli bir Ermeni vardı. Senaryo çoktan hazırlanmıştı: "Azerbaycan halkı masum Ermenileri katlediyor (!)". Bu haber, kısa sürede Ruslar ve Ermeniler tarafından dünya medyasına servis edildi. Artık Sovyet Ordusu'nun Bakü'ye giriş bahanesi hazırdı.
1990 yılının 19 Ocak'ını 20 Ocak'a bağlayan gece, Sovyet Ordusu, "masum Ermenileri (!) katliamdan kurtarmak" bahanesiyle Bakü'ye girdi. İlk olarak, halkın yaşanacak katliamdan haberdar olmaması için Azerbaycan Devlet Televizyonu'nun enerji sistemini patlattılar. Daha sonra meydanlara toplanan silahsız insanlara karşı misli görülmemiş katliamlar yaptılar. Hatta olay yerine gelen ambulanslara bile ateş açtılar. Her taraf, kurşunlanmış ve tank paletleri altında ezilmiş insanlarla doldu. Bununla da yetinmeyen Sovyet askerleri, binalara ve evlere ateş açarak baskınlar düzenledi, insanları katletti. Görgü tanıklarına göre, o gün birçok kişinin cesedi Hazar Denizi'ne atıldı.
Bu katliam üç gün sürdü. Bakü, üç gün boyunca Sovyet Ordusu tarafından tarumar edildi. Resmi kaynaklar 137 şehit olduğunu söylese de gerçek rakamlar 1000'in üzerindedir.
Sovyetler, bu katliamla Azerbaycan halkını sindirebileceklerini zannettiler. Ancak bu yaşananlar, Azerbaycan halkını korkutmadı; aksine, daha önce sadece hak talebi için meydanlara çıkan halk, artık tam bağımsız Azerbaycan için meydanlara döküldü.
Halk, şehitlerine sahip çıktı. Bağımsızlık için can veren 20 Ocak Şehitleri, 1918 yılında Azerbaycan'ın istiklali için şehit olan Osmanlı Ordusu'nun da metfun bulunduğu yere defnedildi.
Yazıyı, o gece sokaklarda halkıyla beraber mücadele eden, Azerbaycan ve Türk dünyasının büyük şairlerinden Bahtiyar Vahapzade'nin 20 Ocak Şehitleri için yazdığı "Şehitler" şiiriyle bitirmek istiyorum:
Katil güllesine (mermisine) kurban giderken
Gözünü sabaha dikti şehitler.
Üç renkli bayrağı öz kanlarıyla
Vatan toprağına çekti şehitler.
Zalim övünmesin zulümleriyle,
Bin bir bühtanıyla, Bin bir şeriyle.
Hakikat uğrunda ölümleriyle,
Ölümü kamına çekti şehitler…
O şenbe (cumartesi) gecesi, o katl günü
Mümküne çevirdi çok namümkünü.
Halkın kalbindeki korku mülkünü,
O gece dağıtıp söktü şehitler.
Tarihi yaşatıp dileğimizde,
Bir yumruğa döndük o gece biz de
Yıkıp köleliği yüreğimizde
Cesaret mülkünü dikti şehitler.
Onlar susturulan hakkı dindirer (dillendirir),
Karaca toprağı kıymetlendirer.
Donan vicdanları geyretlendirer (haysiyetlendirir),
Ahı, el geyreti (haysiyeti) çekti şehitler…
Biliriz, bu bela ne ilkti, ne son,
Ölürken uğrunda bu ana yurdun.
Kuzu cildindeki (postundaki) o koca kurdun,
Doğru, düz cildini (gerçek yüzünü) çekti şehitler…
Dözdü (dayandı) her zillete, dözdü her şeye,
“Dünyada menimde hakkım var” ,- diye
Kütleni halk eden mukaveleye (anlaşmaya),
Kanıyla kolunu çekti (imza attı) şehitler…
İnsan insan olur öz hüneriyle,
Millet millet olur hayrı, şeriyle.
Toprağın bağrına cesetleriyle
Azatlık tumunu (tohumunu) ekti şehitler.