Senan Kazımoğlu

Tüm yazıları
...

Azerbaycan’ın 9 Mayıs “Zaferi” (!)

Senan Kazımoğlu

Bugün 9 Mayıs 2024. Sovyetlerin Alman orduları üzerindeki zaferden tam 79 yıl geçiyor. 1941 yılında Nazilerin Sovyetlere saldırmasıyla Rusya için başlayan İkinci Dünya Savaşı 9 Mayıs 1945 yılında Almanların teslim olmasıyla bitti. Hayır! Hayır! Yazıya bu şekilde başlasam da ben bir Türk Milliyetçisiyim ve size Rus Emperyalizminin 27 Milyon kişiyi feda ederek kazandığı bu trajediyi “Zafer” diyerek övgüyle anlatamam. Zaten Rus’un zaferi de bizim için zafer olmaz. Bu yazıyı yazmaktaki amacım o zamanlar Rus sömürgesi altında olan Azerbaycan’ın emperyalist güçlerin birbirini boğazladıkları bu savaşta feda ettikleri ve daha sonra hatırlanmayan adı anılmayan kayıpları olacaktır.

Yukarda söylediğim gibi savaşın sözde kazanan tarafında yer alan Sovyetler, 27 milyondan fazla kişi kaybetti. Kıyaslamanız açısından şöyle söyleyeyim, savaşın baş kaybedeni Almanya’da bu sayı 7.5 milyon civarındadır. Peki bu büyük fark neden oluyor diye sorarsanız en büyük sebep Sovyetlerin insan hayatına olan tavrıdır. Zira Sovyetler çoğu zaman düşmanın mermisi ve cephaneliği bitsin diye makineleri değil kendi askerlerini ileri sürüyordu. Evet, bunu düşününce sayının neden fazla olduğu anlaşılıyor.

Azerbaycan özelinde bakacak olursak savaşın ilk gününden itibaren silah altına alınan Azerbaycan vatandaşlarının sayısı 640 binden fazladır. Savaşın en kanlı bölgelerine gönderilen Azerbaycan Türklerinin neredeyse yarısı yani 300 binden fazla kişi daha adını bile bilmedikleri topraklarda hayatlarını kaybettiler. Bu sayı savaş sonrası dünyada söz sahibi olacak olan ABD’nin kayıplarından bile fazladır. Hatta neredeyse savaşın ikinci mağlup olan ülkesi olan İtalya’nın kayıplarına yakındır.

Sadece çatışmada değil, diğer savaş usullerinin uygulandığı ortamlarda da Azerbaycan Türkleri bulunmuştur. Savaş sırasında Almanların kamplarından kaçmayı başaran Azerbaycan Türklerinin bazıları müttefik kuvvetlerin kurdukları gizli örgütlere katılarak Almanlara karşı gayri nizami harbi sürdürmüş ve Almanlara büyük kayıplar verdirmiştir. Bu kişilerin sözde barışın kazanılmasında büyük rolleri olmuştur. Bu gruplarda savaşan diğer müttefik devletlerin vatandaşları kendi ülkelerine döndüklerinde ödüllendirildikleri halde Azerbaycan Türkleri döndüklerinde ilk karşılaştıkları “ödül” KGB sorgusu olmuştu. Hatta Cengiz Aytmatov’un “Gün Olur Asra Bedel” romanını okuyanlar bilir, onun bir de ek kısmı vardır “Cengiz Hana Küsen Bulut” diye, işte orada anlatıldığı gibi bu sorgulamaların birçoğunun sonu ölüm oluyordu. KGB cenderesinden kurtulmayı başaranlara da göstermelik bir iki madalyon ve taltif ile işi bitiriyorlardı. Yine aynı şekilde Sovyetler için savaşıp, savaş sırasında başarılar sağlayan etnik Azerbaycan Türkleri neredeyse hiç birisi savaşın sonunu göremeden veya savaşın sonunu ölüm döşeğindeyken öğrenek öldüler. Çünkü Sovyetler Türklerden yükselen kimseyi görmek istemiyordu. Bunun en büyük örneği başarılarından ötürü iki defa üst üste Sovyetler Birliği Kahramanı adını alan General Hezi Aslanov’dur. Tankçı General Aslanov Savaşın sonunda bizzat Sovyetler tarafından ortadan kaldırıldı.

Sadece ön cephede miydi Azerbaycan Türkleri? Elbette hayır. Ülkenin erkeklerini toplayıp ölüme gönderen Sovyet Rejimi, kadınları yaşlıları ve yaralıları da onlardan boşalan arka cephelere doldurmuştu. Savaş yıllarında Azerbaycan’da bulunan özellikle petrol, tekstil ve silah sanayileriyle beraber, tarım ve hayvancılıkta çalışanların %70’ni kadınlar oluşturuyordu. Hazır konu sanayiden açılmışken bir-iki cümle de savaş sırasındaki Bakü petrolünün rolüne değinmek istiyorum. Aslında sadece bu konudan sayfalar dolusu yazılar yazılır ama lafı daha fazla uzatmak istemiyorum. Sadece şunu söyleyeyim savaş boyunca Sovyetlerin ihtiyacı olan petrolün %80’ini, petrolden üretilen yağların da %90’ını tek başına Bakü petrolleri karşılıyordu. Bunu ben demiyorum Sovyetlerin resmi istatistik kurumları ve verileri söylüyor. Hakeza Bakü petrolleri ve Bakü’de hazırlanan Sovyet makineleri olmadan Rusların başarısız olacağı birçok Rejim resmisi tarafında ifade edilmiştir.

Peki, bu kadar sömürüye rağmen Rus sahibimiz bize ne verdi derseniz kan, zulüm ve gözyaşı... 20 Ocak 1990 tarihinde Sovyet Rejimi ve onun Kızıl Ordusu, İkinci Dünya Savaşı sırasında onlara bu kadar fedakarlıklar yapan Azerbaycan halkının üzerinden tanklarla geçtiler. Karabağ Savaşında Ermeniler tarafında yer alıp bize karşı savaştılar. Hocalı Soykırımı yapanlar bizzat Ermeniler ile birlikte Sovyet askerleriydi. Daha bunun öncesi de var da ben en iyisi yazıyı burada sonlandırayım. Son olarak bu kadar yaşananlardan sonra hala 9 Mayıs’ı “Zafer Bayramı” olarak gören varsa ya kafasında sorun vardır ya da kanında.