2017 yılında Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde Hocalı Soykırımı’yla ilgili bir sergi düzenlemiştik. Sergiyi gezen bir öğrenciye yaklaşarak Hocalı Soykırımı’nı anlatmak istedim. 4. sınıf öğrencisi olan bu arkadaşın Hocalı Soykırımı’nı hiç duymadığını fark ettim. Ben “Hocalı Soykırımı” deyince, “Hangi hocaları katletmişler?” diye sordu. Bu durumu diğer Azerbaycanlı öğrencilere anlattığımda herkes o öğrenciyi kınadı. Ancak ben, o öğrenciyi değil, kendimizi kınamamız gerektiğini söyledim.
Dört yıldır o fakültede okuyan bir öğrenci eğer bundan habersizse, demek ki biz o fakültede Hocalı ile ilgili bir program yapmamışız ve Hocalı Soykırımı’nı yeterince tanıtamamışız. Suç o öğrenciden ziyade bizdedir. Biz anlatamamışız.
Bu örneği neden verdim derseniz; malum, maalesef Türkistan’daki Türk devletleri geçtiğimiz günlerde Avrupa Birliği ile yaptığı anlaşmada Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti aleyhine bir karar aldılar. Bu karar çok üzücü ve Türk Dünyası’nı sarsan bir karardır. Önceki yazımda da belirtmiştim; gerçekten bunun savunulacak hiçbir yanı yok. Bu, resmen Türk Dünyası adına kara bir lekedir.
Ancak dikkatimi çeken, bunu bahane edip Türk devletlerine ve Türk birliğine saldıranlardır. “Türküm” demeye dili varmayanlar, düne kadar Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni yok sayanlar, Türkiye’yi adada işgalci gören ve Kıbrıs’ın birleşmesini isteyenler; bugün kalkıp hep bir ağızdan Türkiye’ye ve Türk birliğine saldırmaya başladılar. Aynı şekilde, Arap devletlerinin Doğu Akdeniz meselesinde Kıbrıs Rum kesiminin yanında yer almasına ve Türkiye aleyhine kurulan ittifakta Rumlarla beraber adım atmasına ses çıkarmayanlar, şimdi neredeyse Türk devletlerini Müslümanlıktan çıkaracaklar.
Bu kesimlerin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti konusunda samimi olmadıklarının en büyük delili de Azerbaycan meselesinde yaşandı. Azerbaycan, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne tam destek verdiği halde, aynı kesimlerden konuyla ilgili tek kelime çıkmadı.
Yukarıda yazdığım Hocalı Sergisi örneğine dönecek olursak: Evet, maalesef Türk devletlerinin bazıları yanlış karar aldılar. Bu devletler daha 30 yıllık devletler. Sovyetler, bu devletlerin her şeyini dümdüz etti. Şimdi yavaş yavaş kendilerine gelmeye çalışıyorlar. Elbette bu söylediklerim, yine de aldıkları yanlış kararı haklı çıkarmaz. Ancak çuvaldızı kendimize batıracak olursak, burada bizim de hatamız var. Demek ki biz Kıbrıs Türkü’nün mücadelesini yeterince anlatamamışız. Biz Kıbrıs davasını yeterince anlatabilsek ve bu konudaki tutumumuzu net bir şekilde ifade edebilirsek, bana göre şimdi olmasa bile gelecekte bu mesele çözülür. Hatta ileride yapılan bu anlaşma iptal bile edilebilir.
Ancak bunun için çalışmamız gerek. Kardeşlerimizi aldıkları yanlış kararlardan döndürmemiz gerek. Bu mesele, bize ibret olarak, Türk devletleri konusunda çok çalışmamız gerektiğini ve Türk birliği konusunda adım atarken dikkatli olmamız gerektiğini göstermiştir. İnşallah bu yanlış kararı da çalışarak hep beraber düzelteceğiz. Bir daha böyle yanlış kararların alınmaması ve Türk birliğinin geleceği için bu şarttır.
Ne mutlu bu yolda çalışacak olanlara….