Karabağ harekâtında Ermenistan’a karşı kullanılan ve Bakü’deki Azadlık Meydanında yapılan Zafer Geçidi Töreninde de sergilenen silahlı insansız hava araçları Azerbaycan’a nasıl bir katkı sundu? Günümüzde ve gelecekteki harp teknolojisinde SİHA’ların yeri tam olarak nedir?
10 Aralık’taki törende Azerbaycan Ordusu envanterinde yer alan; İsrail ürünü MALE ve taktik sınıf İHA’lar, anti-radyasyon İHA, dolanan mühimmatlar; İsrail lisansı ile Azerbaycan’da üretilen kamikaze İHA’lar ve Türk ürünü SİHA sergilendi.
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in de bizzat söylediği gibi genelde İHA’lar özelde ise Bayraktar TB2 SİHA 2. Karabağ Savaşı’nın gidişatı üzerinde çok etkili oldu.
Genel olarak baktığımızda dünyada insansız hava araçları yoğunluklu olarak hala keşif ve gözetleme amacıyla kullanılmakta. Karabağ’da ise keşif, gözetleme, istihbarat, düşman hava savunmasının bastırılması, düşman hava savunmasının yok edilmesi, kara hedeflerine taarruz, yakın hava desteği, hedef tespiti ve işaretlenmesi, suikast, fırsat hedeflerinin imhası, ileri gözcü ve hatta psikolojik harp amacıyla görüntü üretilmesi gibi çok sayıda görevde kullanıldı.
Üstelik eski çift kanatlı Antonov AN-2 tarım uçakları dahi insansızlaştırılmak suretiyle düşman hava savunma sistemlerinin cebri keşfi, bombalama ve intihar görevleri üstlendi.
Tüm bunlara baktığımız zaman doktrinel seviyede büyük bir değişim görüyoruz. İHA’lar düşman hava savunması bulunmayan bölgelerde destek unsuru olma noktasından savaşın sonucunu doğrudan değiştiren, harekât planlarının üzerine kurulduğu ana unsurlar olmaya terfi etti. Günümüzde geliştirilen yeni insansız hava araçları çok daha kritik görevler üstlenmeye başlayacaklar.
TUSAŞ Havacılık ve Uzay Sanayi tarafından geliştirilen millî helikopter Gökbey için, TUSAŞ Motor Sanayi A.Ş. tarafından tasarlanıp üretilen ilk yerli helikopter motoru TEI-TS1400’ün yapımında sona gelindi ve milletimize tanıtıldı. Yerli helikopter motorumuz hakkında neler söylemek istersiniz, seri üretime ne zaman geçilecek ve geçmişte ithal edilen diğer motorlarla kıyaslar mısınız?
Türkiye, TEİ-TS1400 turboşaft motor ile dünyada kendi gaz türbin, ya da kamuoyunda da kullanılan adıyla jet motoru teknolojisine sahip 7 ülkeden biri oldu. Dolayısıyla çok önemli bir adım. Bu motor hem Gökbey hem T129 ATAK hem de yakında hazır olacak T629’da kullanılabilir. Ayrıca yine bu motorun çekirdeği kullanılarak Hürkuş için bir turboprop motor da geliştirilebilir. Tüm bunlar öncelikli olarak bu saydığım, gelecekte de Türkiye’nin üreteceği benzer platformlarda; dışa bağımlılığı ortadan kaldıracak, yıllık yaklaşık 60 milyon dolarlık ithalatın önüne geçilmiş olacak ve ayrıca ihracatın da önünü açacaktır.
Üstelik TEİ-TS1400, şu anda Gökbey’in prototipinde kullanılan ithal muadilinden daha performanslıdır.
Motorun Gökbey’e entegrasyonuna başlandı. Bu arada prototipler çok sayıda teste tabi tutulacak ve de olgunlaştıtılacak. Ayrıca Gökbey için motorun sivil havacılık sertifikasyonu da isteniyor, bu da 2 yıla yakın biz zaman alıyor. Tüm bunları toplayınca sertifikalı motorun ilk seri üretim teslimlerinin 2024’ü bulması beklenebilir.
Başta Yunanistan ve Fransa’nın, diğer Avrupa ülkelerine, Türkiye’ye ambargo uygulanması yönünde baskıları mevcut. Askeri alanda daha önce Altay Tankı ve İstif sınıfı fırkateyn projesine yönelik ambargoların şimdide bir benzeri şekilde Reis sınıfı denizaltılara yönelik uygulanabileceği söyleniyor. Bu projelerdeki dışa bağımlılığımız ve geldiğimiz noktada yapım aşamaları ne durumdadır?
Türkiye’nin savunma sanayii tedarik modeline baktığımızda 1980’lerde doğrudan dış alım yapılırken 1990’lar ile birlikte ortak üretim ve uluslararası konsorsiyum projelerine katılım gelmiştir.
2000’ler sonrası artan terörle mücadele ile birlikte dost ve müttefik ülkelerden malzeme ve ekipman temininde zorlanılınca mevcut modelin daha fazla sürdürülemeyeceği anlaşılmış ve yeni bir model ihtiyacı hissedilmiştir. Özellikle 2004 SSİK toplantısı bu konuda bir milat olmuş ve hızla yurt içi geliştirme modeli uygulanmaya başlanmıştır. Bu kapsamda Altay, Atak ve Anka projeleri başta olmak üzere ilerleyen süreçte çok sayıda geliştirme projesi başlatılmıştır.
2010 sonrası da önce özgün tasarım, sonra da, uygulanan gizli ve açık ambargolar sonrası, beklenenden önce mecburi bir yerlileştirme süreci başlamıştır.
2015’te Türkiye, yeni bir Grand Strateji ile terörü yurt içinde karşılamaktan vazgeçmiş, yurt dışında mümkün olan en uzak mesafede durdurma kararı almıştır. Hem bu beka ihtiyacı hem de bölgemizde savaşların artması sonrası Türkiye askeri güç kullanmak zorunda kalınca çıkarları zarar gören “müttefiklerimiz” de dâhil çok sayıda ülke çeşitli sebeplerle gizli ve açık yaptırımlar uygulamaya başlamıştır. Bu yaptırımlar özellikle son 2 senedir zirve yapmış durumdadır.
Bu yaptırımlar, daha önce yapılan analizlerde ileriki süreçlerde yapılması hedeflenen çok sayıda yerlileştirmeyi öne çekmek zorunda kalmamıza sebep olmuş, bu da hesaplanamayan gecikmelere sebep olmuştur.
Günümüzde yaptırımlar daha da artmaktadır. Üstelik salgın da bu olumsuz sürecin şartlarını daha da zorlaştırmaktadır. Ben bu yazıyı kaleme alırken henüz net olarak belli olmamakla birlikte gelebilecek yeni yoğun yaptırımlar projelerin bir miktar gecikmesine sebep olabilecek ama iptal etmeye yeterli olmayacaktır.
En son Sinop’ta denemeleri yapılan S-400 Hava Savunma Sisteminde gelinen son nokta nedir, Türkiye bu sistemleri ne zaman aktif edecektir?
S-400 uzun menzilli hava ve füze savunma sistemi Temmuz 2019’dan itibaren partiler halinde teslim alınmaya başlanmıştır. İlk filonun yurt dışı personel eğitimleri ile ekipman ve mühimmat teslimleri 2019 yılı içinde tamamlanmıştır.
Kurulum ve bazı testlerinin tamamlandığı Nisan 2020’den bu yana teknik açıdan kullanıma hazırdır. Hatta sistemlerin atış testleri de Ekim ayında Sinop’ta başarıyla icra edilmiştir. Törenle devreye alınması ise tamamen siyasi otoritenin inisiyatifinde olup beklenmektedir.