Söyleşiler

Türkiye, Meselenin İnsani Yönüyle İlgilenmelidir Putin Hayranı Olduğu Sovyetler Birliği’nin Taktiğini Uyguluyor TÜRKMENLER, MUKAVEMET VE DİRENİŞ RUHUNU GÖSTERMELİDİR TÜRK MİLLETİ UYAN! DOĞU TÜRKİSTAN’DA SOYKIRIM VAR! İran Türklüğünün Esas Gayesi, Millî ve Siyâsî Kimliğimizin Yeniden İhyasıdır Olayların Sosyal, Siyasî ve Ekonomik Sebepleri Var
BU NÜFUS SAYIMI, BÜTÜN IRAK’IN HUZURUNU BOZACAK

BU NÜFUS SAYIMI, BÜTÜN IRAK’IN HUZURUNU BOZACAK

Kerkük Vakfı Yönetim Kurulu üyesi, Çankaya Üniversitesi Uluslararası Ticaret ve Finansman Bölümü Başkanı Prof. Dr. Mahir Nakip ile Irak’ta gerçekleştirilen nüfus sayımının farklı açılardan önemini konuştuk.

1-) Irak’ta 20-21 Kasım tarihleri arasında, 27 yıl sonra ilk kez nüfus sayımı yapıldı. Bu sayımın Irak için sosyal, ekonomik ve politik açıdan önemi nedir?

Bugüne kadar Irak’ta sayım yapılamayışının sebebi kesinlikle etnik sebeplerdir. Irak’ta cumhuriyet, 1958 yılında ilan edilmiştir. Yani 1957 sayımından 1 yıl sonra. 1957 sayımı kraliyet zamanında yapılmıştır. Doğru bir sayımdır. Tamamen uluslararası standartlara uygun, Birleşmiş Milletler’in kurallarına uygun, sokağa çıkma yasağı uygulanarak, sayım memurlarının eve gelerek, form doldurarak gerçekleştirilmiştir. Ve ciddi bir istatistik oluşmuştur. O tarihler yine Kerkük’te Araplaştırma politikası var ama çok büyük bir netice vermemiş. Onun için istatistiklere bakıldığı zaman Kerkük’te nüfusun büyük bir kısmının Türkmen olduğunu çok rahat bir şekilde görmek mümkündü. O günden bugüne sayım yapılamayışının ana sebebi, az önce belirttiğim gibi etnik sebeplerdi. Bağdat hükümeti Kürtlerin kaç milyon olduğunu, Türkmenlerin kaç milyon olduğunu öğrenmek daha doğrusu beyan etmek istemiyordu. Onun için sayımlar yapılınca da sonuçları hep çarptırılmıştır. Özellikle Saddam zamanında bir iki defa sayım yapılmıştır. Bu sayımların hepsi göstermelik sayımlardır. Açıklanan sayılar da doğruyu ifade etmez.

Bugünkü sayıma gelecek olursak şu anda da Irak’ta, özellikle Bağdat ve Bağdat’ın kuzey kısmında nüfus sayımı yapmak hiç akıl kârı bir iş değil. Bunun da sebebi şudur: Birincisi Irak’ta çok ciddi bir başıboşluk var, güvensizlik var. Ciddi bir şekilde devlet yokluğu var. Bu ortamda sokağa çıkma yasağı uygulamak mümkün değil. İkincisi, Irak’ın birinci sorunu nüfusunun ne kadar, kaç milyon olduğundan ziyade ciddi ekonomik, sosyal, siyasi ve hukuki sorunları var. Esas o sorunların çözümü bekleniyor. Ama nüfus sayımı diye tutturdular. Bununla ilgili Planlama Bakanlığı’na illa kanunu çıkarılıp bir an önce nüfus sayımı yapılsın diye görev verdiler.

Bunların altında birtakım art niyetler var. Türkmen milletvekilleri Irak Parlamentosu’nda özellikle Kerkük için bu sayıma karşı geldiler. Kerkük’ün bazı ilçeleri Saddam zamanında başka ilçelere bağlanmıştı. Bu nedenle de sayım doğru olmayacağı için durumu bertaraf etmek adına o zaman formlarda milliyet ve mezhebi sormayalım dediler. Ama orda ‘Hangi dilleri biliyorsunuz?’ gibi çok açık bir soru var. Orda istediğiniz kadar dil sayabilirsiniz.

Irak Bakanlar Kurulu, Türkmen milletvekillerinin baskısı ve sanırım Kerkük Arap milletvekillerinin de buna katılmasıyla, bu sayımda elde edilecek olan sonuç herhangi bir siyasi faaliyet için araç olarak kullanılamaz denildi. Yani bu ne demektir:

1) Herhangi bir seçim yapıldığı zaman bunlar esas alınamaz, bunu üzerine dayanarak oy pusulaları, seçmen listeleri oluşturulmaz manası çıkar.

2) Irak Anayasası’nın 140. maddesi geçicidir. 140. maddede diyor ki başta Kerkük olmak üzere Irak’ın bazı şehirleri ihtilaflı pozisyondadır. Bu şehirlerde önce normalleştirme, sonra nüfus sayımı, arkasından da referandum yapılacaktır. Ancak bütün bunlar 2007 yılının Aralık ayına kadar tamamlanmalıdır. 2007’nin üzerinden yıllar geçti. Dolaysısıyla bu madde kadük oldu. Kadükten kastımız yani hiç olmamış gibi, yok oldu. Kabul edilemez oldu. Buna hukuk statüsünde kadük denir. Şimdi Türk siyasi grupları bunu bertaraf etmek için bu gibi sayımları, bakanlar kurulu ve mahkeme kararına rağmen, geçersizliği kabul edilmiş olmasına rağmen, nüfus sayımından yaklaşık bir hafta önce özellikle Süleymaniye’den bir nüfus akışı başladı. Bu durum Türkmenlerin dikkatini çekti. Her ne kadar valiyi Türkmenler kabul etmese de,  Irak Türkmen Cephesi valinin varlığını kabul etmese de çeşitli münasebetlerle şikâyetlerini resmi makamlara ulaştırdılar ama tabii ki kimse kulak asmadı. Planın bir parçasıymış gibi hareket edildi. Müdahale olmayınca Süleymaniye’den sonra Erbil’den de nüfus akışı başladı. Bu da yine Kürtleştirme politikasının bir parçasıdır.

Son olarak şunu söyleyebiliriz: Bu nüfus sayımı, bütün Irak’ın huzurunu bozacak, halkı daha da birbirine kışkırtacak bir hadisedir. Faydadan çok zarar yaratacak niteliktedir.

2-) Irak’ta Türk nüfusunun fazla olduğu bölgelerde yıllardır zorunlu göç, katliam ve asimilasyon politikaları ile demografik yapının bozulmaya çalışıldığını biliyoruz.  Bu durumu göz önünde bulundurduğumuzda Türkmenler için nüfus sayımının önemi nedir?

Hakkıyla bir nüfus sayımı yapılabilse bundan hiçbir grup şikayetçi olmaz. Ancak Irak’ta 2003’ten bu yana son yirmi bir yıl içinde, çok fazla demografik hareketlilik yaşandı. Özellikle DAEŞ zamanında, 450 bin nüfuslu bir Türkmen şehri olan Telafer’den, 300 bini şehri terk etmek zorunda kaldı. Bunların bir kısmı döndü, bir kısmı dönmedi. Sadece Telafer’de değil, başka şehirlerde de bunlar yaşandı. DAEŞ’ten en çok zarar gören önce Türkmenler sonra Sünni Araplar olmuştur. Şii Araplar ve Kürtler ise DAEŞ baskısından hiç zarar görmemiştir. Bu nüfus hareketliliği ise hâlâ istikrara kavuşmadı. Bu ortamda nüfus sayımı yapmanın hiçbir manası yok. Çünkü dediğim gibi mesela Kerkük’ün köylerinde mesela Emirli, Bastamlı, Karatepe, Yayçı, Yengice gibi nüfusu birkaç bin olan köylerde yaşayan Türkmenlerin önemli bir kısmı hâlâ geri dönmedi. Dolayısıyla Türkmenler açısından bu sayımın hiçbir önemi yok; bilâkis zararı var.

Bu sayımı destekleyenlerin bazı kesimlerin, Bağdat, Semerra, Basra gibi Sünni şehirleri Şiileştirme politikalarını da görmek lazım. Basra karışık bir şehirdir; Sünni’si de var, Şii’si de var ama şu anda büyük ölçüde Şiileşmiştir. Bağdat şehrinin, Saddam zamanına kadar yüzde otuzu Şii, yüzde yetmişi Sünni’ydi. Şimdi tamamen tersine döndü. En büyük nüfus hareketliliği ve asimilasyon ise Kerkük’te oldu. 2003 yılında, Saddam zamanındaki bütün Araplaştırma politikalarına rağmen Türkmenlerin nüfusu, bütün Kerkük nüfusunun yarısından fazlaydı. Bugün yine Türkmenlerin nüfusu 400-450 bin civarındadır ama şehrin nüfusu bir milyon altı yüz bin oldu yani Kerkük’e iki katı kadar nüfus kaydı. Peki bunların içerisinde Kürtlerin oranları nedir? Kürtlerin oranı yüzde seksen civarındadır. Yani çok ciddi bir demografik değişim meydana geldi.

İkinci olarak, mesela Erbil’e baktığımız zaman bir Türkmen şehri ve orda da Kürtlerin sayısı abartılmış şekilde gösterilecek. Buradaki maksat, şehrin nüfusunun çok olduğunu ispat ederek milletvekili sandalye sayısını arttırmak ve nihayetinde Irak parlamentosundaki Kürt milletvekillerinin sayısını arttırmak. Kısacası şunu söyleyeceğim matruşka gibi oyun içerisinde oyun var ve bunların Türkmenlere hiçbir katkısı yok. Bu Türkmenler için çok ciddi tehlikeli ve bir oldu bitti politikasıdır.

3-) ITC Kerkük Milletvekili Erşat Salihi nüfus sayımı öncesinde Mahmur Kampı’ndan kimliği belirsiz kişilerin Kerkük’e yerleştirilmesine ilişkin açıklama yaptı. Nüfus sayımında kullanılacak 70 soruluk formda milliyet sorulmayacak olmasına rağmen neden Kerkük’e kamplardan insan getirildi?

Bunların kaydı yapıldığı takdirde Kerkük’te ilerleyen dönemde seçmen kartı alma hakkına sahip olabilir. Yani bugün milliyeti sorulmaz ama en azından seçmen kartı elde etme imkânı olabilir. Bir buçuk sene sonra seçimlerde o kişi çok rahatlıkla gelip oy kullanabilir. Bugün milliyet sorulmayabilir ama binlerce insan neden kalkıp geliyor? Neden bu kadar insan teşvik görüyor? Bir evde doksan yedi kişi tespit edilmiş ve bunların tamamına yakını erkektir. Yani kadınlar gelmiyor, sadece erkekler geliyor. İçlerinde İran Kürdü var, Türkiye Kürdü var, Suriye Kürdü var. Mahmur Kampı’ndaki mültecilerin tamamı Kürtlerden oluşmaktadır ve bunların Birleşmiş Milletler kararıyla kampüsü terk etmeleri yasaktır. Fakat bunlar terk ediyor ve arabaları olmadığı için otobüslerle Kerkük’e taşınarak orada oy kullanıyor. Büyük bir ihtimalle yerel Kürt hükümeti finanse ediyor. Aynı zamanda Erbil’de de aynısını yapıyor. Az önce ifade ettiğim gibi amaç nedir? Irak genelinde Kürt nüfusunun çok olduğunu göstermek. Çıkacak rakamlara asla güvenilmemeli. Belki Planlama Bakanı’nın açıklayacağı sayıya, rakama saygı duyarız; neticede resmi bir makamdır. Fakat açıkladıkları rakamın nasıl oluştuğunun soruşturulması lazım.

Yine Erbil, Süleymaniye için söylüyorum; sayımı yapanların hepsi Kürt vatandaşlarıdır. Yani Bağdat Planlama Bakanlığı’ndan hiçbir devlet memuru Erbil, Duhok veya Süleymaniye’ye giderek oradaki nüfus sayımını kontrol etme yetkisine sahip değil. Bu ortamda nüfus sayımı yapılıyor.

4-) Nüfus sayımı sonrasında Türklerin yapması gerekenler nelerdir?

Bu soru çok yerinde ve önemli bir soru. Bence bu çok önemli bir husus. Düştüğümüz her çukurdan bir faydayla, bir dersle çıkmalıyız. Ortadoğu’da Türk olmak kolay değildir ve bu Türkiye için de geçerlidir. Bugün Batı dünyasının Ortadoğu denilince aklına iki millet geliyor: Araplar ve Farslar. Türkleri ellerinden geldikçe Türkistan’a sürmek istemiş. Birinci Dünya Harbi’nden günümüze kadar Batı’nın siyaset ve fikir adamları hep bunu savunmuştur. Dolasıyla Irak ve Suriye gibi bir coğrafyada Türk olmak çok ciddi bir tehlikedir onlar için. İnsan hakları, kanun vs. bunlar hiçbir zaman geçerli değildir. Dolasıyla herkes tedbirini buna göre almalıdır.

Irak’ta yaşayan Türkmenlerin kendi şehirlerinde kalabilmenin yollarını aramaları ve Türkmenlere de mutlaka Türkiye’nin desteği olması gerekiyor. Şu an Irak’ta cereyan eden hadiseler Türkmenlerin boyunu aşan hadislerdir. Elbette Türkmenlerin kendi ödevlerini iyi yapmaları lazım ama doğrusu orada da kusurları çok. Fakat güçleri bu kadardı. Yani Türkmen Kerkük’te şu an ne yapabilir? Irak Türkmen Cephesi’nin Milletvekili Erşat Salihi ve diğer resmi Türkmen görevlileri, bildiriler yayınlayarak, demeçler vererek hükümeti göreve davet ederek tedbirlerini dile getiriyor ama ellerinden gelen budur. Onlar, şehre giren sayısı 250 bine yaklaşmış koca bir yığını nasıl geri döndürebilir? Ellerinden herhangi bir şey gelmez. O zaman yapılacak olan, bu hadiseyi uluslararası platforma taşımadır. Maalesef Türkiye Dışişleri’nden şu ana kadar şahsen herhangi bir tepki veya açıklama duymadım. Belki önümüzdeki günlerde duyarız, temennim de odur.

Irak’taki hakikat budur. Daha devlet teşekkül etmemiş, iç ve dış güvenlik sağlanamamış. Onun için Türklerin sesini dünyaya duyurması gerekiyor. Bu coğrafyada bunu en iyi yapabilecek devlet Türkiye’dir. Aynı zamanda diğer Türk Cumhuriyetleri’nin de Irak Türklerine ehemmiyet vermesi gereklidir.

Türkmenlerin askeri ve ekonomik gücü yoktur. Bu nedenle almaları gereken tedbirler finansal, parasal tedbirler olamaz. Çünkü parayla dönecek bir iş değildir. Irak’ın bütçesinde Kürtlerin %17 payları var; ayrıca kendi bölgelerine ihraç ettikleri petrolleri de dünyanın her yerine satabiliyorlar. Dolayısıyla ellerinde milyarlarca dolarlık bir kaynak var. Türkmenlerin elinde böyle bir kaynak yoktur. Dolayısıyla tekrar söylüyorum, ancak barış yoluyla, ancak demokratik yollarla bütün bu problemleri dünya platformuna taşıyarak tedbir alabilirler.

İkinci olarak da Irak’ta yaşayan Türklerin çok bilinçli bir şekilde örgütlenmeleri gerekiyor. Birleşmeleri gerekiyor. Sadece siyasi manada söylemiyorum, idari anlamda ve sosyal anlamda da bunu yapmak lazım.

 

Diğer Söyleşiler