Irak’ın aslî unsuru olan Türkmenlerin yeni kurulan hükümette yine yok sayılmasını ve Türkmen milletvekillerinin kabine dışında kalmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sadece hükümetin içinde yer almamamız durumunda değil kabinenin içinde olsak da olmasak da Türkmenler olarak stratejilerimizi gözden geçirmemiz lazım. Çünkü malumunuz Irak’ta federal bir sistem söz konusu. Kuzeyde Kürt, ortada Sünnî, güneyde ise bir Şiî oluşumu mevcut. Eğer biz Türkmenler, Sünnilerle Kürtlerin arasında kalırsak kimimiz Kürtlerin kimimiz Sünnilerin içinde eriyecek. Bu yüzden hükümetin içinde olsak da olmasak da- ki Türkmenler her zaman Irak’ın toprak bütünlüğünü savunur -stratejilerimizi ciddi bir şekilde gözden geçirmek zorundayız. Ben bütün Türkmen aydınlarını her türlü anayasal ve uluslararası yolları denemeye davet ediyorum. Biz bu coğrafyada kimliğimizi korumak için, başkalarının içinde erimemek için kendi projelerimizi, stratejilerimizi kendimiz hazırlamalıyız. Başka milletlerin stratejileri ile hareket etmemeliyiz. Çünkü kendi stratejisi olmayan, kendi projesini kendisi üretemeyen topluluklar yok olmaya mahkûmdur.
Hükümette Türkmenlere yer verilmemesi üzerine “Bağdat’la olan ilişkinizi gözden geçirip, yeni kararlara hazır olmalısınız” şeklinde yaptığınız çağrıyı Bağımsız Türkmeneli yolunda atılmış bir adım olarak değerlendirebilir miyiz? Bundan sonraki süreçte Türkmenlerin izleyeceği yol ne olacak?
Türkmenlerin bölgede ana unsur olduğu tüm dünya tarafından bilinen bir gerçektir. Biz Türkmenler olarak, burada bulunan diğer milletlerden daha önceden beri bu topraklardayız ve burada kalmaya devam edeceğiz. Bu topraklar bizim topraklarımızdır ve biz bundan hiçbir şekilde taviz vermeyeceğiz. Türkçülüğün bedelini en ağır şekilde ödüyoruz ama vazgeçmeyeceğiz.
Osmanlı İmparatorluğu’nun bu topraklardan çekilmesinin ardından gelen İngiliz hâkimiyetinden itibaren biz Türkmenler, 100 yıl boyunca siyasette hep dışlandık. 2003 yılında Amerikalıların gelişiyle Irak, üç unsurun üstüne oturtulmuştur. Bu ayaklar da Şiîler, Sünnîler ve Kürtlerdir. Bizim hedefimiz kesinlikle ana unsur olan Türkmenlerin bu ayakların arasında yer almasını sağlamaktır. Bu ayaklar arasında yer alamadığımız takdirde ekonomik varlığımız da tehlikeye girecektir. Çünkü bulunduğumuz topraklar, petrol kaynağı olmasına rağmen toprağın sahibi olamadığımız için kendi petrolümüze de sahip değiliz. Biz anlıyoruz ki birileri bizi bu sebeplerden ötürü siyasetten dışlamaya çalışıyor. Türkmenlerin bu zenginliklerden uzak tutulması, siyasetten dışlanması ve diğer unsurların içinde eritilme politikası sıradan bir politika değildir.
Türkmeneli’ndeki bu mücadelenizde Türkiye başta olmak üzere Türk dünyasından gerekli desteği görüyor musunuz? Bilhassa Türkiye’den beklentileriniz nelerdir?
Maalesef, Türk dünyasından beklediğimiz desteği görmedik. Bizlere sadece Türkiye destek vermektedir. Türkiye’den gelen destek Irak’taki ve Suriye’deki Türkler için çok önemlidir. Biz Türkiye’yi çok yormak istemeyiz. Biliyoruz ki Türkiye’nin de üzerinde farklı hesaplar, komplolar ve oyunlar var. O yüzden kendi göbeğimizi kendimiz kesmeliyiz ama her ne olursa olsun Türkiye’nin desteği bizim için çok önemlidir.
Irak’taki mevcut siyasi kesim Türkiye’nin destek vermediğini bilirse veya hissederse o zaman Irak Türklerinin sonu gelebilir. Bizim Türkiye’den beklentimiz çok. Türkiye yanımızda ne kadar duruyorsa biz daha fazlasını istiyoruz. Uygulamış oldukları politikalarda daha ciddî olmasını talep ediyoruz. Özellikle Sayın Cumhurbaşkanı ile yaptığımız bütün görüşmelerimizde onun bizlere olan yaklaşımını bizler çok iyi biliyoruz. Bölgeye yönelik söylemlerin daha çok fiilî bir şekilde yansıması lazım.
10 yıldan beri milletvekilliği yapan birisi olarak ben ve mücadele arkadaşlarım, özellikle Bağdat’ta attığımız adımlarda, siyasî taraflar ve herkes biliyor ki, Irak Türklerini cephe olarak da şahsımız olarak da en iyi şekilde temsil etmekteyiz. Bizim, milletimizi temsil rolümüz bazı tarafların hoşuna gitmiyor. Düşmanlarımızın biz Türkmenlere karşı olan komploları ve hesapları hiçbir zaman bitmeyecek. Buna Türkiye’nin de çok dikkat etmesi lazım. Bizi zayıflatmak, cepheyi zayıflatmak demektir. Türkiye’nin Irak’taki pozisyonunu zayıf etmek demektir.
Irak’ta Türkmenlerin mezhepsel bir çatışmanın içine çekilmek istendiğini biliyoruz. Milletimizin içine atılmak istenilen bu nifak girişimi ile alakalı neler söylemek istersiniz?
Mezhep konusunda sadece Telafer bölgesinde bir sorunumuz oldu. Onlar da yanlış yaptıklarının farkına vardılar. Diğer bölgelerimizde bu mesele asla ve asla söz konusu değil. Buradaki diğer siyasî ve sivil gruplar bu durumu bize karşı kullanmak istemekteler.
Biz de son yaşanan hükümet kurma hadisesinde birlikte olduğumuzu gösterdik. Farklı partilerden, farklı mezheplerden Türkmen kardeşlerimiz, Türkmen duruşu sergileyerek bizim yanımızda durdular. Türkmen adı ile Türkmen coğrafyasını ve Türkmenlerin haklarını müdafaa ettiler.
Bizim bu son tutumumuz; özellikle bizim etrafımızda kenetlenen Türkmen milletvekillerine özel olarak teşekkür etmek istiyorum. “Türkmenlerin mezhep ve bölge açısından hiçbir ayrılıkları yok. Türkmenler birdir.” mesajını çok iyi bir şekilde verdik. Bu mesaj, diğer grupları çok rahatsız etti. Onlar her zaman Türkmenlerin birlik olmamasını istediler ve istemeye devam ediyorlar. Bu yüzden bizlere bakanlık vermediler. Bir Türkmen aday olsun, mezhebi ne olursa olsun önemli değil, yeter ki Türkmen’e hizmet etsin. Bu anlayış ile karşılarına çıktığımız zaman onları çok zor bir duruma soktuk.
Geçtiğimiz günlerde çok önemli bir toplantı gerçekleşmişti. Bu toplantıda yeni Başbakan, Meclis Başkanı ve parlamentodaki bütün grup başkanlarının önünde Şiî partiler yanımızda olmadıklarını gösterdiler. Türkmenler olarak bizim, Şiî partilerle ortak çalışmalarımız vardı. Yaşanan bu hadiseyle birlikte bir kez daha tecrübe ettik ki Türk’ün Türk’ten başka dostu yok.