Söyleşiler

BU NÜFUS SAYIMI, BÜTÜN IRAK’IN HUZURUNU BOZACAK Türkiye, Meselenin İnsani Yönüyle İlgilenmelidir Putin Hayranı Olduğu Sovyetler Birliği’nin Taktiğini Uyguluyor TÜRKMENLER, MUKAVEMET VE DİRENİŞ RUHUNU GÖSTERMELİDİR TÜRK MİLLETİ UYAN! DOĞU TÜRKİSTAN’DA SOYKIRIM VAR! İran Türklüğünün Esas Gayesi, Millî ve Siyâsî Kimliğimizin Yeniden İhyasıdır Olayların Sosyal, Siyasî ve Ekonomik Sebepleri Var
Türkiye’nin her teröristine kucak açan bir Yunanistan’dan bahsediyoruz

Türkiye’nin her teröristine kucak açan bir Yunanistan’dan bahsediyoruz

Uluslararası İlişkiler Uzmanı Gözde Kılıç Yaşın ile Türk operatörün tutuklanması ile birlikte iyice artan Türkiye-Yunanistan gerilimini konuştuk.

Son dönemde Yunanistan-Türkiye ilişkilerinin epeyce gerildiğini gözlemliyoruz. Bu gerilimlerin sebebi sizce nedir?

Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde her zaman tartışmalı unsurlar oldu. Ama iki ülke özellikle basın üzerinden açıklama yaparken ya da ikili görüşmelerde diplomatik dili terk etmedi. Çok zaman da ikili görüşmelerde hassas konulara girilmedi, bunlar görüşülse de basın açıklaması ile duyurulmadı. Kardak Krizi ile savaşın eşiğine gelindiğinde dahi bugünkü gibi sert söylemlere denk gelmedik. Son 40 yıldır ilişkilerin aynı sorunlara rağmen daha sakin olduğunu söyleyebiliriz.

Ben açıkçası şimdiki bu gergin ortamı başlatan süreçteki en önemli faktörün Kammenos’un 2015’de Savunma Bakanlığı’na getirilmesi olduğunu düşünüyorum. Yunanistan’daki koalisyonun küçük ortağı olan Bağımsız Yunanlar Partisi Genel Başkanı Kammenos zaten Türkiye’ye karşı sert açıklamaları ile bilinirdi. Onun Savunma Bakanlığı’na getirilmesi bugünkü gerginliğe açık davettir. Kammenos görevine başlar başlamaz Kardak’a çelenk bırakmak istemişti. Bunu 2016, 2017 ve en son 28 Ocak 2018’de de tekrarladı. Hâlbuki Kardak’ta önceki statükoya dönülmüş iki devlet de oradan askerini çekmişti. Ancak tabi hiçbir taraf iddiasını çekmiş değil. Kammenos’un elindeki kartlardan görüneni Kardak. Kardak bir nevi sembolik hedef olmuş durumda.  Ancak bunun arka planında Ege’de egemenliği Yunanistan’a devredilmediği halde Yunanistan tarafından iskâna açılan, işgal edilen adalar ve iskâna açılması planlanan yeni diğer adalar da mutlaka var. Çünkü Yunanistan, Ege’nin tamamına sahip olmak istiyor. Burada yürüttüğü politika, kendisine ismen sayılarak bırakılan adaların 6 mili içerisindeki adaları da diğer adanın bitişik adası sayma yöntemidir. Hukuken karşılığı olmayan bir yaklaşım. Üstelik bitişik ada olarak kabul ettiği adanın da 6 mil civarındaki diğer adaları yeniden bitişik ada sayıyor. Bu şekilde Türkiye karasındaki sahillere dek egemenliğini uzatabileceğini düşünüyor.

Yunanistan Kardak’la başlayan krizlerin tamamında haksız olmasına rağmen ısrarından hiç vazgeçmiyor. Acaba bu krizleri kendi lehlerinde bir sonuca dönüştürebileceklerine gerçekten inanıyorlar mı?

Burada mesele Yunanistan’ın bu iddialarında haklı olup olmadığına gerçekten inanması değil. Ama dışarıya karşı sonuna dek haklıymış gibi hareket ediyor. Bunu sadece Türkiye’ye karşı yapmıyor. Biliyorsunuz Makedonya’ya karşı yürüttüğü politika tamamen tavizsiz. Makedonya Yunanistan’a karşı isim meselesinde haklı olduğunu Uluslararası Adalet Divanı’nda 2008’de açtığı davayla kanıtladı. Ama siyasi arenada sonuç değişmedi, Makedonya hala AB üyesi olabilmek için Yunanistan’a yeni tavizler vermek zorunda.  Şimdi gündemde olan ülkenin isminin değişmesi. Yunanistan zaten başından beri bunun için bu konuda ısrarcıydı ve istediğini alacak herhalde. Kesin olan istediği olmadan Makedonya’nın işini kolaylaştıracak hiçbir şey yapmayacağı. 2009’daki basket maçına dahi Makedonya milli formalarını değiştirerek çıkmak zorunda kalmıştı. Baskısını her alanda sürdürdü.  Yunanistan-Arnavutluk deniz sınır anlaşması henüz yapılmadı. 2009’da bir görüşme var ancak Arnavutluk Anayasa Mahkemesi ülke çıkarlarına aykırı bulduğu için iptal etti. Ancak Yunanistan bugün sanki o görüşmede belirlenen hususların hukuki geçerliliği varmış gibi Arnavutluk’u Yunan egemenlik alanında gözü olan devlet gibi lanse ediyor. Hâlbuki o alan zaten Arnavutluk’a ait. Zaten Kardak konusundaki dayanağı da böyle bir konu, İtalya ile yazışmalar var ancak bunlar hukuki belge niteliği kazanmamış. Arnavutluk’la aslında 1925’de sınır anlaşmasına ilişkin bir düzenleme yapılmıştı.  Hatta bir deniz kazası nedeniyle Adalet Divanı 1925 sınırını esas alarak Arnavutluk’u İngiltere’ye tazminat ödemeye mahkûm etmişti. Kısacası Yunanistan tüm ilişkilerinde benzer bir tavır sergiliyor. Hedeflerinden asla vazgeçmiyor. Şu parti gelmiş, yeni Başbakan ateistmiş, eskisi koyu Ortodoks’muş hiç fark etmez belirlenen dış politika neyse her gelen bir ileri taşımaya çalışır ama asla geri atmaz.

Yunan halkında da o haklılık duygusu eğitim ve kilise yönlendirmesiyle ayrıca tüm siyasi partilerin aynı hedefleri savunması yoluyla oluşturulur. Öyle bir kısır döngü ki inanmayan bir siyasi lider dahi bu döngüyü kıramaz. Tarih kitaplarından birbirine karşı kötü ifadelerin çıkarılması anlaşması yapılalı 23 yıl oldu, Türkiye derhal o yıl bunu yaptı ama Yunanistan hala yapamadı. Ne zaman girişilse Kilise halkı sokağa döktü. Kısacası devlet ve millet aynı hedeflere odaklanmış durumda. Aslında kamuoyu yoklamalarına bakılırsa uzun zamandır Yunan halkı dış politikayı ya da Türkiye ile ilgili meseleleri öncelikli sorun olarak görmüyor. Ekonomi ve işsizlik sorunları açık ara ön planda ve savunma bütçesine ayrılan pay her dönemde en çok eleştirilen konu.

Son dönemde Türkiye’den gelen bir tehdit varmış gibi bir hava yaratılmasının ardında bunu arayabiliriz. Yunanistan savunmada harcama yapabilmek için halkına bir tehdit göstermek zorunda. Bunu aynı bu şekilde AB’ye karşı da kullanıyor. Sürekli Yunanistan’ın AB toprakları olduğu vurgusu bu yüzden yapılıyor. Böylece AB polis gücü Frontex’i kendi kara ve deniz sınırlarına çekmeyi başardı, dikenli tel çekilmesini hatırlarsanız bunun için AB’den ödenek aldı. Ama burada birbirini kullanma karşılıklı. Almanya’nın Türkiye ile hesabı kapanmadı. Her gün savrulan sert açıklamalar bitti ama mesele hallolmuş değil. Aynı şekilde ABD-Türkiye ilişkilerindeki gerileme Yunanistan’ın ABD’yi ABD’nin Yunanistan’ı kullanmasına daha fazla imkân sağlıyor. 17 Ekim 2017’de Çipras-Trump görüşmesinden hemen sonra Trump’ın Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’de çok önemli bir rol oynadığını ifade ederek derhal 2,4 milyar dolarlık projeyi Senato’ya sunacağını açıklamasını not aldık. Nitekim F16 uçaklarının modernizasyonu için bu rakam kısa sürede serbest bırakıldı. 6 Kasım’da da ABD’li Lockheed Martin şirketi Yunan Deniz Kuvvetleri’ne ait dört adet P-3B Orion deniz karakol ve gözetleme uçağının modernizasyonu için 260 milyon dolarlık bir sözleşme imzaladı. İki hafta önce Yunanistan’ın Fransa’dan iki firkateyn kiraladığı açıklandı. Hâlbuki 10 yıldır bu firkateynleri istiyordu Ama Yunanistan bütçesi yetersiz olduğu için anlaşmaya varılamıyordu. Bilmediğimiz ne oldu? Yunanistan’da ekonomik kriz mi bitti? Üreten ekonomiye geçti mi? Dolayısıyla Türkiye-Yunanistan ilişkilerindeki gerginlik Türkiye-AB ve Türkiye-ABD ilişkilerindeki sıkıntıların da bir uzantısı. Türkiye’de FETÖ’nün terörist bir örgütlenme olduğunun tamamen ve herkes için açığa çıkması, örgütün siyasi ayağını çökertme çabasının sürmesi diğer taraftan diğer bir terör örgütüne karşı gerçekleştirilen sınır ötesi operasyon tüm bu ilişkilerde gerginliği eş düzeyli arttırdı. FETÖ demişken Türkiye çok uzun zamandır Yunanistan’a karşı bence gereğinden fazla nezaketli davranıyordu. Ancak darbeci askerlerin Yunanistan’a sığınması, Çipras’ın derhal iade edeceklerini açıklaması ama sonra siyasi suçlu olmamalarına rağmen idamı getirecekler diye sonra işkence var bahanesiyle iade etmeme kararı alınması, Türkiye için kırılma noktası oluşturdu. Bugün dahi FETÖ’den haklarında tutuklama kararı alanlar Yunanistan’a sığınıyor. Bugün bu sayı 1800’e ulaşmış durumda. İyi de Yunanistan hani mülteci istemiyordu? Yüzlerce kişiyi Meriç’te ve Ege’de boğulmaya terk ettiler, ırkçı kesim sığınmacılara karşı sürekli saldırı gerçekleştiriyor. Ama Türkiye’nin her teröristine kucak açan bir Yunanistan’dan bahsediyoruz. Türkiye’de kötü muamele görecekleri gerekçesiyle darbecilerin iadesini reddettiğinin iki üç gün sonrasında aynı Yunan yargısı Suriyeli sığınmacıları Türkiye’nin güvenli bir ülke olduğu, işkence ve insanlık dışı muamele gibi tehditle karşılaşmadıkları belirtilerek Türkiye’ye gönderme kararı veriyor. Dolayısıyla darbecilerin iade edilmemesi de tamamen siyasi ve muhtemelen diğer ortaklarının talebiyle iade etmiyor.

Son olarak iki casus Yunan askerinin Türkiye’de tutuklanmasını ve ardından Türk Operatörün komik bir gerekçeyle Yunanistan tarafından gözaltına alınmasını nasıl yorumluyorsunuz?

İki Yunan askerinin Türkiye sınırları içinde casusluktan tutuklanması da bir nevi karşılık gibi görünüyor. Ama sonuçta bundan önceki uygulamalar böyle olmasa bile bir devlet bunda değişiklik yapabilir, casusluk gibi bir şüphe varsa da iadeye yanaşmayabilir. Geçtiğimiz 1 Mayıs’ta sınır çizgisinde kullandığı iş makinasıyla Yunanistan’a girdiği iddiasıyla tutuklanan Türk operatör konusu da yeni bir sorun oluşturacak gibi duruyor. Çünkü Yunanistan bunu kullanmak isteyecektir. Ancak size daha önemli bir hususu söyleyeyim. Henüz bu gerginlikler olmamışken Türkiye’ye ait adaların etrafında yakaladığı kaç balıkçıyı yargıladı Yunanistan… Basında yer alamadı. Önemi şudur: Türk topraklarında yargı yetkisi Türkiye’dedir. Bu bir egemenlik hakkıdır. Yunanistan Türkiye’nin egemenlik haklarına tecavüz etmiştir. Hem Türkiye’ye ait adaları iskâna açıp ardından Yunan askerini oraya yerleştirmekle hem Türkiye’nin egemenlik alanında Türk vatandaşlarını tutuklamakla ve hem de onları yargılamakla… Kaldı ki Bodrumlu balıkçıları sahil güvenlik botlarıyla Türk kara sahiline dönmeye mecbur etmesi gizli bir bilgi değil.

Dolayısıyla Türk çiftçiyi tutukladığı yer Yunanistan sınırdır ama Türk deniz alanlarında Türk balıkçıları kovalamakta, Türk gezi gemilerini sıkıştırmaktadır. Üstelik bunu FETÖ darbesinden önce de yapmaktaydı.

Özetlersek son dönemde Kammenos’un “Bir saatte Ankara’ya geliriz.”, “Atalarımızın yaptığını yapmaktan çekinmeyiz.” şeklindeki savaş çağıran açıklamaları, iki Yunan askerinin tutuklanmasından sonraya denk gelir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Yunanistan ziyaretinde, Lozan’daki sınırları ve baş müftülük seçimlerini gündeme getirerek mevkidaşını ağzı açık bırakması da FETÖcülerin iade edilmemesi sonrasına denk gelir…  Türkiye için kırılma noktası darbecilerin Yunanistan’da korunması. Ancak Kammenos’un 2015’ten itibaren Türkiye’yi hedef aldığı açık. Yunan askerleri sonrasında en üst seviyeye çıkardı. Burada şaşırtıcı durumlardan biri de, normal şartlarda bugüne dek Kammenos’un görevden alınması yönünde Yunanistan’a pek çok telkin yapılırdı ama yapılmadı. Yunanistan’a ve Türkiye’ye itidalli davranma uyarısı ABD büyükelçileri eliyle yapılırdı, hiç yapılmadı. Açık ki normal olmayan koşullar söz konusu.

Diğer Söyleşiler