Söyleşiler

BU NÜFUS SAYIMI, BÜTÜN IRAK’IN HUZURUNU BOZACAK Türkiye, Meselenin İnsani Yönüyle İlgilenmelidir Putin Hayranı Olduğu Sovyetler Birliği’nin Taktiğini Uyguluyor TÜRKMENLER, MUKAVEMET VE DİRENİŞ RUHUNU GÖSTERMELİDİR TÜRK MİLLETİ UYAN! DOĞU TÜRKİSTAN’DA SOYKIRIM VAR! İran Türklüğünün Esas Gayesi, Millî ve Siyâsî Kimliğimizin Yeniden İhyasıdır Olayların Sosyal, Siyasî ve Ekonomik Sebepleri Var
TTB bildirisi ülkemizdeki hekimlerin çok küçük kısmının görüşünü yansıtmaktadır

TTB bildirisi ülkemizdeki hekimlerin çok küçük kısmının görüşünü yansıtmaktadır

14 Mart Tıbbiyeliler Derneği yönetimi ile Türk Tabibler Birliği’nin tartışmalı bildirisini ve Türk Tabibler Birliği’nin ismindeki Türk kelimesinin kaldırılmasını konuştuk.

Türk Tabipler Birliği'nin geçtiğimiz hafta ilan etmiş olduğu ve tartışmalara neden olan bildiri ve sonrasında başlatılan soruşturma ile ilgili neler söylemek istersiniz?

Aslında Türk Tabipleri Birliği ülkemizdeki hekimleri temsil etmesi gereken en büyük, anayasal çatı kuruluştur. Bir taraftan ülkemizdeki hekimlerin dünyadaki temsilcisidir. Dünya Tabipler Birliği’nin üyesidir. Esasında hekim örgütleri toplumu ilgilendiren konularda açıklama yapabilir, biz bunu yadırgamıyoruz. Fakat Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi bu açıklamalarında geçmişten bugüne hep terör odaklarını, ayrılıkçı grupları savunucu bir rol üstlenmiştir. Bu açıklamasında da bu alışkanlığını devam ettirdi. Biz şaşırmadık.

İnsan yaşamına saygı duymak için hekim olmaya gerek yok, insan olmak yeterli. İşte tam da insan yaşamına saygı duyduğumuz için biz bu bildiriyi anlamakta güçlük çektik ve karşı çıktık. Çünkü bizce terör bir halk sağlığı sorunudur ve bitirilmesi gerekir. Bu yüzden terörle mücadeleyi sanki gereksiz bir askeri harekât, savaş gibi göstermeye ve bunu güya hekimlik ve sağlık kisvesi altında masumlaştırmaya çalışan bir anlayışı kabullenmemiz söz konusu değildir.

Sonrasında yapılan soruşturma adli makamların işi, bizim yürüyen bir soruşturma ile ilgili görüş bildirmemiz uygun olmaz. Ama bildiride yasalara göre suç kabul edilen bir husus var ise bunun aydınlatılıp gerekli yaptırımın uygulanmasını, yok ise de hukuka uygun şekilde soruşturmanın devamını dileriz.

14 Mart Tıbbiyeliler Deneği TTB'den farklı olarak Zeytin Dalı Harekâtı hakkında ne düşünüyor?

Eğer yakınınızda bir musibet varsa bundan ister istemez sebepleniyorsunuz. Yıllardan bu yana hemen yanı başımızda süren bir iç karışıklık var. Bu durum artık Suriye’nin iç meselesi olmaktan çıktı ve uluslararası bir hal aldı. Büyük devletler, terör örgütleri, paralı askerler, maşa gruplar... İlk günden beri bu durum ülkemizi etkilemekte ve bu olumsuz etkiler devam ediyor. Hepimiz biliyoruz ki Suriye’deki karışıklıktan ortaya çıkan terör grupları DEAŞ, YPG, PYD geçmişte ülkemizde iç karışıklık çıkardılar, terör eylemleri yaptılar. İstanbul Dolmabahçe terör saldırısı, yılbaşı gecesi yapılan katliam, Hatay’a bağlı Reyhanlı’da sivillere yönelik yapılan bombalama, Kayseri’de askerimize yapılan terör saldırısı… Biz bu saldırıları unutmadık, bu saldırıda şehit olan vatandaşı, askeri, polisi unutmadık. 

Tıpta bir vakıa vardır, eğer vücudun bir yerinde bir abse var ise onu drene etmeden kişi rahat etmez. Başlangıçta çok belirti vermese de zamanla ateş yapar, enfeksiyon tüm vücuda yayılabilir, başka yerlere bası yapabilir en sonda da bir kanal ile vücudun bir bölgesine boşalır. İşte güneyimizdeki mesele de tam buna benziyor. Yukarda belirttiğimiz gibi terör bir halk sağlığı sorunu ve bitirilmesi gerek. Biz dernek olarak Afrin’de yapılan terör operasyonunu sonuna kadar destekliyoruz. Ordumuz bir cerrah inceliğinde, sivillere zarar vermeden ülkemize kast eden maşa terör örgütleri ile mücadele etmektedir ve bu bizim hakkımızdır. Dikkat ederseniz ülkemizde bu operasyona büyük destek var. Sadece marjinal gruplar, terör işbirlikçileri ve TTB gibi marjinal ideolojilerden kendini sıyıramamış bazı meslek odalarında tepki görüyoruz. Bu yapılanmaların neyi amaçladıklarını bilmiyoruz ama hayır içermediği kesindir.

Biz Afrin operasyonunu doğru, isabetli ve yerinde bir terör mücadelesi olarak görüyoruz ve ordumuzu sonuna kadar destekliyoruz. Zaten hâlihazırda bazı hekim üyelerimiz sınırda Mehmetçiğe sağlık hizmeti veriyor. Bundan da gurur duyuyoruz.

Adeta ordumuzun moral ve motivasyonunu düşürmek amacıyla yazılmış olan bildiri ile TTB yönetimi neyi hedeflemektedir?

Açıkçası neyi hedeflediklerini kestirmek güç, çünkü aklı selim olan kimse terör faaliyetlerini desteklemez. Fakat neye hizmet ettikleri net: TTB bu bildirisi ile teröre, terör işbirlikçilerine, ülkemiz üzerinde hesabı olan dış güçlere, uluslararası arenada bizi itibarsızlaştırmaya çalışanlara hizmet ediyor. Aynı zamanda ordumuzun motivasyonunu düşürüyorlar.

Fakat dediğimiz gibi, biz hiç şaşırmadık. TTB’nin sicili maalesef bu konuda oldukça kabarık. Hendek operasyonları zamanında hazırladıkları raporu okursanız acaba bu raporu terör örgütü mü hazırlamış dersiniz, inanamazsınız. Orada da ordumuza, güvenlik güçlerimize yönelik iftiraya varan ifadeleri olmuştu.

Daha önceki süreçte, bölücü terör örgütünün söylemlerine paralel söylemler, bebek katilini ziyaret, onun hapishane koşulları ile ilgili açıklamalar, bildiriler… TTB’nin bu faaliyetleri saymakla bitmez. Aslında günümüzde sağlıkla ilgili çözülmesi gereken birçok konu mevcuttur. Sağlıkta şiddet, performans sistemi, hastanelerdeki yoğunluk, hekimlerin tükenmişliği… Fakat TTB genellikle bu konularda yapıcı ilerlemeler göstermez. Bu alanda hiç faaliyet yapmaz diyemeyiz belki ama yaptığı faaliyetler bir amaca hizmet etmiyor. Çünkü kendini terörün yanında konumlandırmış ve marjinal olmuş bir meslek örgütünden söz ediyoruz. Bir süre sonra kimse sizi muhatap almak istemiyor, zira hekim olmanıza rağmen insanları yaralayan ifadeler kullanıyorsunuz, teröre destek veriyorsunuz. Bu sizin halk üzerindeki itibarınızı da zedeliyor.

Düşünün, meslektaşı PKK terör örgütü tarafından şehit edildikten sonra olayı terör olayı olarak nitelemeyen sonrasında derneğimizin de gösterdiği tepkilerden sonra açıklamasını değiştiren bir meslek örgütünden söz ediyoruz. (bkz. Dr. Abdullah Biroğul’un Kulp’da şehit edilmesi). Dolayısı ile TTB şu anda marjinalleşmiş ve terör destekçisi bir grubun yönetiminde, neyi amaçlıyorlar bilmiyoruz ama her ne ise doktorlar ve ülkemiz için hayırlı bir şey değildir.

Yurt sathında bulunan genel olarak sağlık personeli yaşanan bu gelişmeleri nasıl yorumluyor?

Aslında problemin büyüğü de burada. Mantıken düşündüğünüz zaman, TTB ülkemizde çalışan hekimleri temsil ediyor gibi görünüyor, neticede anayasal meslek odamız. Yaptığı açıklamalar tüm hekimlerin görüşü gibi sunuluyor ve halkta tepki çekiyor. Fakat şunu kesinlikle söyleyebiliriz ki TTB’nin açıklaması ülkemizde çalışan hekimlerin sadece çok çok küçük bir kısmının görüşünü yansıtmaktadır.

Ülkemizdeki sağlık çalışanları TTB gibi düşünmemektedir. Biz yurt çapında örgütlenmiş, hekimlerin oluşturduğu bir sivil toplum örgütüyüz ve ülkenin her yerinden bize tepki telefonları yağıyor. Hekimler ordumuzun terörle mücadele konusundaki haklı mücadelesini destekliyor. Gönüllü olarak görevlendirme isteyen birçok hekimimiz oldu.  Türk hekimleri nasıl ki Çanakkale’de cephede mücadele vermiş ise, Tıbbiyeli Hikmet öncülüğünde işgale karşı durmuş ise şimdi de teröre aynı kararlılıkla karşı durmaktadır.  Ordumuzun, kahraman askerimizin şüphesi olmasın. Türk hekimleri destekçileridir.

Hepimiz kahraman ordumuzun yanındayız. En başta mesleki bilgimiz ile sonrasında da gerekirse fiziki mevcudiyetimiz ile ordumuzun yanındayız.

Tıpta bir kaide vardır, örneğin bir trafik kazasına, bir afete müdahale edeceğiniz zaman önce hekim olarak kendi güvenliğinizi sağlarsınız. Ortamda tehlike devam ediyor ise önce ortamı stabil hale getirmek veya gerekli güvenlik önlemlerini almak gerekir.

Terör bizim güvenliğimizi tehdit den en büyük unsurdur. Dolayısı ile terör ile mücadele edilmeden, terörün beli kırılmadan ne biz rahat uyuruz, ne ülkemizde sağlıklı yaşam sürebiliriz ne de sağlık hizmeti sunabiliriz. Bundan dolayı hekimler olarak ordumuzun ve devletimizin yanındayız.

Türk Tabipler Birliği ve Türkiye Barolar Birliği'nin isimlerindeki Türk ve Türkiye kelimelerinin kaldırılması yönündeki açıklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Açıkçası bu karar ve çalışma bizi biraz şaşırttı, biraz da hayal kırıklığına uğrattı. Zira Türk hekimlerinin TTB’nin kurumsal kimliği ile bir meselesi yoktur, sorun TTB’ye hâkim olan zihniyettir. Bu durumdan kaynaklı olarak kurumun önündeki Türk ifadesini kaldırmak aslında Türk hekimlerini cezalandırmaktır. Doğrusunu isterseniz mevcut TTB yönetimi bunu hiç dert etmez, aksine eminiz bu açıklamadan sonra çok sevinmişlerdir. Zira kendileri zaten Türklük kavramı ile ilgisi olmayan, çağdaşlık kisvesi altında millet kavramını küçümseyen kişilerdir.

Bizim önerimiz yasal olarak TTB’nin şimdiki kurumsal kisvesi altında kalmasıdır. Fakat hekimlerin TTB’deki temsiliyetini arttırmak gerekir. Örnek vermek gerekirse Ankara Tabip odasının şu anda kayıtlı 15000 civarında üyesi vardır. Fakat seçimlerde yönetime girmek için 1200-1300 oy almak yeterlidir, zira katılım da zaten 3000-4000 oy arasında olmaktadır. Hekimler tabip odası seçimlerine ilgi göstermemekte, hatta zorunlu olmadıkça odaya üye olmamaktadır. Zira tabip odası üyelik aidatları görece yüksektir, odaya üye olmanın ekstra bir kazanımı olmamaktadır. Marjinal ideolojilerin esiri olmuş odaya da kimse ilgi göstermemektedir.

Çok somut olarak açıklarsak, tabip odası üyeliği baro üyeliği gibi mecburi olmalı, aidat miktarı düşürülmeli ve devlet eliyle maaştan kesilip odaya aktarılmalıdır, tıpkı sendika üyelikleri gibi. Gerekirse devlet bu üyelikleri teşvik etmelidir. Seçim zamanında büyük hastanelere sandıklar kurulmalı, oy kullanma imkânı arttırılmalı oy kullanmak kolaylaştırılmalıdır. Eğer bu adımlar atılır ise tabip odası ismine yakışır biçimde Türk hekimlerinin olur. Tabip odasının ismini değiştirmek pire için yorgan yakmaya benzemektedir.

Son olarak 14 Mart Tıbbiyeliler Derneği'nin gayesinden ve çalışmalarından biraz bahseder misiniz?

14 Mart Tıbbiyeliler Derneği 9 yıl önce kurulmuş, bünyesinde hekimleri barındıran bir sivil toplum örgütüdür. Esasında bir öğrenci hareketi olarak doğmuştur, ama geçen süreçte mevcut durum itibari ile yurt sathında 500’e yakın mezun olmuş, çalışan hekimi ve 5000 civarında tıp öğrencisini etki alanına almıştır. Kuruluşundaki ruhu Tıbbiyeli Hikmet Boran’ın Sivas Kongresi’nde Mustafa Kemal’e söylediği sözlerden almaktadır:

“Paşam, temsilcisi olduğum Tıbbiyeliler beni buraya İstiklal davamızı başarmak için gönderdiler. ‘Mandayı’ kabul edemem… Bunu kabul edecek olanları şiddetle reddederiz. Örneğin ‘manda’ düşüncesini siz bile kabul etseniz, sizi de reddederiz. Mustafa Kemal’i vatan kurtarıcısı değil, vatan batırıcısı olarak ilan eder; şiddetle karşı koyarız!”

Esasında bu haykırış Tıbbiye’nin esas sesidir. Tıbbiyeliler her daim işgale, mandaya, sömürüye karşı durmuştur. Hekimlik meslek alanında faaliyet göstermek zorunda olan odamız, TTB, maalesef Türklük ile uğraştığı için, terör yandaşlığı ve bölücü söylemlerini devam ettirdiği için milli duruşu olan, ideolojilerin kıskacından çıkmış, hekimlerin özlük haklarını önceleyen bir sivil toplum kuruluşu kurmak elzem hale gelmiştir. Derneğimiz 2009 yılında işte bu atmosferde kuruldu.

Kurulduktan sonra önemli bir süreyi ülke çapında teşkilatlanmaya ayırdık. Çok şükür, bugün ülkemizin hangi şehrine giderseniz gidin bir 14 Mart Tıbbiyeliler Derneği mensubu ile karşılaşabilirsiniz.

Sağlıkta şiddete karşı durduk, Tıpta uzmanlık sınavı ile ilgili usulsüz düzenlemeleri engelledik, tepki gösterdik. Hekimlerin mezuniyet sonrası eğitim faaliyetlerini destekleyen çalıştaylar düzenledik. Geçen yıl 14 Mart tarihinde, Tıp Bayramı etkinlikleri kapsamında 500 tıbbiyeli ile beyaz önlüklerimiz ile Ulu Önder Atatürk’ün huzurunda idik. Bu yıl aynı etkinliğimizi tekrarlayacağız.

Her zaman TTB’nin gayri milli duruşunun karşısında olduk. Gayemiz mesleğimizi ilmi, sosyal, hukuki ve özlük hakları olarak bir adım ileriye taşımak, yeni Aziz Sancar’lar yetiştirmektir.

Bu kapsamda görüşlerimize yer verdiğiniz için gazetenize teşekkür ediyoruz.

Diğer Söyleşiler