Söyleşiler

Türkiye, Meselenin İnsani Yönüyle İlgilenmelidir Putin Hayranı Olduğu Sovyetler Birliği’nin Taktiğini Uyguluyor TÜRKMENLER, MUKAVEMET VE DİRENİŞ RUHUNU GÖSTERMELİDİR TÜRK MİLLETİ UYAN! DOĞU TÜRKİSTAN’DA SOYKIRIM VAR! İran Türklüğünün Esas Gayesi, Millî ve Siyâsî Kimliğimizin Yeniden İhyasıdır Olayların Sosyal, Siyasî ve Ekonomik Sebepleri Var ADI DEVLET OLSUN
Toplumun adalet duygusunun aşınmasına müsaade edilmemelidir

Toplumun adalet duygusunun aşınmasına müsaade edilmemelidir

Avukat Uğur Tarhan ile geçtiğimiz günlerde kanunlaşan infaz yasası düzenlemesini konuştuk.

Türkiye Büyük Millet Meclisinde oylanıp kabul edilen infaz düzenlemesi resmi gazetede yayımlanarak kanunlaştı. Paket şeklinde kabul edilen bu kanunlar ile asıl amaçlananlar nelerdir?

İnfaz yasası, ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin usûl ve esasları düzenler. Mecliste kabul edilerek yürürlüğe giren yeni düzenleme ile bir takım istisna suçlar (terör, işkence, adam öldürme, cinsel saldırı, uyuşturucu ticareti, casusluk, örgütlü suçlar) hariç koşullu salıverilme yani şartlı tahliye oranı 2/3’ten 1/2’ ye indirilmiş ve 30 Mart 2020 tarihinden önce işlenmiş suçlar için 3 yıl denetim süresi getirilmiştir. Örneğin, 10 sene ceza almış bir hükümlü, 2 sene cezaevinde kalmışsa tahliye olacaktır.

Bunun yanı sıra, hali hazırda açık cezaevinde bulunan ya da bu hakkı kazanan (sadece terör mahkûmları hariç) hükümlüler 2 ay izinli sayılacak. Bu süre, Adalet Bakanı tarafından dört ay daha uzatılabilecektir.

65 yaşını doldurmuş yaşlılar, 0-6 yaş arası çocuğu bulunan kadınlar ve adli tıp raporu çerçevesinde kendisine bakamayacak durumda olan hastalar, cezalarını evlerinde tamamlayacaklardır. Düzenlemeyle ayrıca infaz hakimliği müessesinin görev ve yetkileri genişletilmiştir.

Bu kapsamda 100 bine yakın mahkûma tahliye yolu açılmıştır. Yasanın en somut sonucu bu olmuştur.

Yapılan düzenlemenin en önemli sebeplerinden birisinin de ülkemizde etkisini günden güne arttıran virüs salgını olduğu söyleniyor. Cezaevlerindeki durum göz önüne alındığında sizce bu sebep yeterli midir?

Yasa çalışmaları, koronavirüs salgınından çok daha önce başlamıştır. Salgınla beraber çalışmalar hızlanmış ve yasa teklifi meclise sunulmuştur. Ceza infaz kurumlarında kapasitenin üzerinde doluluk olmasının sağlık riskleri doğurduğu yadsınamaz bir gerçektir ancak tahliye olan kişilerin sosyal ilişkiler kurma ihtimalinin daha yüksek olduğu gözetildiğinde bu sebebin yeterli olduğu söylenemez.

Birtakım suçların ve suçluların gerçekleştirilen düzenlemenin içerisine dâhil edilmediğini görmekteyiz. Bu suçların ayrı tutulması hukuk ahlâkı ve adalet anlayışı bakımından neler ifade etmektedir?

Yeni düzenleme öncesinde de cezaların infazı değişkenlik gösteriyordu. Bazı suçların infazı 2/3 iken bazı suçların infazı 3/4 idi. Yasa koyucu, ağırlık durumuna göre bazı suçların daha ağır şekilde infaz edilebileceğini düzenlemekte takdir hakkına sahiptir. Bu kapsamda bazı suçları değişiklikten muaf tutabilir. Anayasa Mahkemesi, “Rahşan affı” olarak bilinen kanunda yasa koyucunun bu takdir hakkını kabul etmiş, sadece aynı cinsten suçlar açısından daha ağırı kapsama alınmışken hafifinin kapsama alınmamasını Anayasa’ya aykırı bulmuştu.

Yeni düzenlemede, kamuoyunda “kezzap atma” şeklinde bilinen olayın failini kapsam dışına almak için TCK 87’nin 2.d bendinin kapsam dışı bırakılması ya da 87 kapsamda iken daha az cezası olan 86/3’ün bazı hallerinin kapsam dışı bırakılmasında aykırılık görülebilir. Anayasa Mahkemesi’ne başvurulduğu takdirde yasanın bu yönlerine ilişkin bir genişleme söz konusu olabilir.

Hükûmetin son yıllarda kanunlaştırmaya çalıştığı iddiası bulunan fakat kanun teklifi içerisinde yer almayan erken yaşta evliliklere infaz indirimi düzenlemesi hakkında neler söylemek istersiniz?

Toplumun bir kısmının erken yaşta evlilik sonucu ceza alması nedeniyle mağdur oldukları söylenmektedir. Ancak kanunlarımızda 15-18 yaş aralığında bulunan çocuk ile rızaya dayalı cinsel ilişkinin soruşturulması ve kovuşturulması zaten şikâyete bağlı tutulmuştur. Dolayısıyla kanunlaştırılmaya çalışıldığı iddia edilen düzenleme 15 yaşından küçük çocuklarla evlenen ve şikâyete bağlı olmaksızın cezalandırılan kişilerle ilgilidir.

Günümüzde 15 yaşından küçük çocukların rızasıyla evlendiklerini söylemek mümkün değildir. Bu konuda bir düzenleme yapılması, istismara maruz kalan kişilerin zorla evlendirilmesi gerçeğini göz ardı etmek olur. Aynı zamanda yeni mağduriyetlere kapı aralar. Bu kapsamda yetişkin kişiler ile 15 yaşından küçük çocukların birlikteliklerini tasvip etmek kesinlikle mümkün değildir.

Son olarak, söz konusu teklifin kanunlaşmasıyla birlikte ceza hukuku yaptırımlarıyla devletimizin amaçladıklarını ve bu amaçlara yönelik tutumunu fail, mağdur ve Türk toplumu çerçevesinde yorumlar mısınız?

Türkiye’de mevcut ceza hukuku pratiğini bir bütün halinde değerlendirdiğimizde suçluları rehabilite ettiğini sanırım kimse söyleyemez. Bunun yanında uzun süren yargılamalar gerek mağdur gerekse faillerin adalet duygusunun aşınmasına sebep olmaktadır.

Bana göre yargının öteden beri süregelen en önemli sorunları uzun yargılamalar ve yargı bağımsızlığıdır. Bu iki sorun halledilmedikçe gerçek manada adaletin tecelli etmesi mümkün değildir. Adalet, milletin sigortası, devletin temelidir. Devletin temel görevi adaleti sağlamaktır.

Devlet, suça sürükleyici toplumsal sebeplerin önünü almak için azami gayret göstermeli, küçük yaşlardan itibaren hukuk bilinci aşılanmalıdır. Yoksa dezavantajlı bölgelerde yaşayan, yeterli eğitim ve beceri kazanamayan kişilerin suça sürüklenmesi kaçınılmazdır. Ayrımsız her suç, toplumsal düzenin aleyhinedir. Ceza hukukunun amacı ise kamu düzenini korumaktır.

Yasalar günün şartlarına göre yeniden düzenlenebilir ancak toplumun adalet duygusunun aşınmasına müsaade edilmemelidir.

Diğer Söyleşiler