Türkmenler 25 yıldan bu yana Irak Türkmen Cephesi çatısı altında bir araya gelmekte. Irak Türkmen Cephesi hangi saiklerle kurulmuştu, Irak Türkmenleri’nin geleceğinde nasıl bir yere oturuyor?
Öncelikle çok kısaca Türkmenlerin Irak’taki yüz yıllık mücadelesine değinmek gerekiyor. Malum olduğu üzere 1. Dünya Savaşı sonrası Türkmeneli bölgesi dediğimiz bugünkü Irak’ta kalan bölge, anavatan Türkiye’den koptu. Misak-ı Millî’nin içinde olmasına rağmen o bölgelerdeki zengin petrol yataklarından dolayı, bir şekilde Türkiye’ye verilmedi. Zamanında Milli Meclis’imiz ki geçtiğimiz günlerde 100. yılını idrak ettik o mecliste de çok önemli mücadeleler yapıldı. Ulu önder Atatürk’ün bu anlamda Lozan’da çok ciddi mücadelesi oldu ancak gücümüz yetmedi, muvaffak olamadık. Bundan dolayı da Irak Türkmenleri bugün Irak vatandaşı olma durumunda kaldılar. O günden bugüne kadar da orada bir kimlik ve bir var olma mücadelesi vermekteyiz. Çünkü Irak, malumunuz başta İngiliz mandası olarak, kraliyet devleti olarak kuruldu. Daha sonra cumhuriyete dönse de, Irak maalesef demokratik bir ülkeye dönüşemedi. Türkmenlere karşı maalesef hep bir baskı, asimilasyon politikaları ve yok saymalar uygulandı. Dolayısıyla Irak Türkmen Cephesi bu mücadelenin bir ürünü olarak ortaya çıktı.
Bizim daha önceki siyasi mücadelelerimiz hep yeraltıydı. Aynı zamanda gizli siyasi örgütlerimiz vardı. Türkmenler, ancak 1991 yılı itibariyle Irak Milli Türkmen Partisi kurulunca siyasi arenaya çıkabildi. Orada da Irak’ta bir boşluk oluşmuştu. Özellikle 2. Körfez Savaşı sonrası yani Irak’ın Kuveyt’i işgal etmesi, ABD ve müttefiklerinin Irak’a saldırması sonucu Irak’ın kuzeyinde bir boşluk oluştu. Orası güvenli bölge olarak ilan edildi. O bölgede Türkmenler de siyasi partilerini kurup mücadelelerine aleni bir şekilde başladılar. Yaklaşık 4-5 sene bu mücadele sürdükten sonra orada Türkmenlerin altı tane siyasi oluşumu bir araya gelerek bir üst çatıyı, Irak Türkmen Cephesi’ni teşkil ettiler. Çünkü Irak’ta Türkmenler, Arap ve Kürtlerden sonra üçüncü etnik unsurdur. Yani Türkmenler ülkenin %10’unu teşkil ediyor. Dolayısıyla bize, üç ana unsurdan biri olmamıza rağmen oradaki birçok yetkili hep şu mantıkla yaklaşıyor: “İşte Türkmenler azınlıktır, mümkün olduğu kadar bunları farklı bölgelere dağıtıp asimile etmek en doğrusudur.” Özellikle de Türkmenleri maalesef öteden beri hep Türkiye’nin bir uzantısı olarak gördükleri için ve Türkiye’den korktukları için baskı altında tutuyorlar. Irak Türkmen cephesi de bu Türk kimliğini, Türkmen kimliğini idari anlamda, siyasi anlamda, kültürel, eğitim ve hayatın her alanında gerçek anlamda sahaya yansıtmak için bir güç birliği anlamında kurulan üst çatı kuruluştur. O günden bugüne kadar siyasi mücadelemizi her mahfilde vermekteyiz. Tabii çok zor durumda mücadele veriyoruz çünkü rakiplerimiz hem nüfus olarak hem de imkân olarak üstünler. İster Arap siyasi partileri isterse de Kürt siyasi partileri dış destekleri çok fazla. Türkmenler ise sadece Türkiye’den destek almaktalar. Türkiye’nin de her zaman politikası Irak’ın toprak bütünlüğünden yana olmuştur.
Geçtiğimiz günlerde Irak Türkmen Cephesi Başkanı Erşat Salihi, Türkmenlerin yer almadığı bir Irak hükûmetinin eksik olacağını belirtti. Yeni kurulacak hükümet için neler söylemek istersiniz? Türkmenler kurulacak olan hükûmetin neresinde bulunmaktadır?
Öncelikle şunu belirtmemiz gerekir; Irak parlamentosuna ve siyasi yetkililere karşı10 Ekim’den beri Irak’ta, özellikle Bağdat’ta ve güneyde çok ciddi protesto eylemleri vardı. Çünkü Irak’ı adeta maalesef bir uçurumun kenarına getirdiler. Ülkeleri zengin bir petrol ülkesi olmasına rağmen Iraklılar ekonomik anlamda çok sıkıntı yaşıyorlar. Çünkü yolsuzluklar hat safhada. Aynı zamanda bazı siyasi partiler toplumu ayrıştırma anlamında her şeyi kendi dar çerçevelerine göre yürütmeye çalıştılar.
İran’ın ve ABD’nin Irak’taki rolleri, Irak üzerindeki etkileri, vatandaşlar tarafından tahammül edilemeyecek bir duruma getirdi ve protestolar başladı. Bu protestoların sonunda da Irak Hükûmeti istifa etmek durumunda kaldı. Yaklaşık 7 aydır hükûmet istifa etmiş durumda ancak bir türlü yeni hükûmet kurulamıyor. Bu Kazımî dediğimiz Cumhurbaşkanı tarafından kendisine hükûmet kurma görevi verilen dördüncü kişidir ama hiçbiri kuramadı. Şimdi bakalım Kazımî’nin desteği diğerlerine göre daha güçlü görülüyor. Özellikle halkın talepleri burada çok ciddi. ABD ve İran’ın baskısının Irak’tan artık bir şekilde yok olmasını yani Irak kendisi egemen bir ülke olmasını istiyorlar. Bu ülkelerin direktifi ile hareket etmesin, yolsuzluklar son bulsun, bir temiz eller operasyonu başlatılsın istiyorlar. Aynı zamanda Irak halkının, Irak’ta silahlar tek devletin elinde olsun, milis güçlerin elindeki silahlar alınsın gibi birçok reform beklentileri var. Ancak bunların henüz hiçbirisi gerçekleşmeden birtakım sözde kaldı bazı şeyler sadece. Bu Korona virüsü ortaya çıkınca protesto eylemleri artık bir şekilde son bulmak zorunda kaldı.
Yaşanan salgın ile alakalı olarak Türkmeneli’nde son durum nedir? Gerekli önlemler alınmakta mı?
Yani açıkçası elimizde net veriler yok. Genel olarak Irak’a bakıldığında Irak’ın bugün 35 milyonun üzerinde bir nüfusu var ama hastalığa yakalananların sayısına baktığımız zaman üç, dört bini geçmemektedir. Çok komik rakamlardan bahsediyorlar. Bunun sebebi ise elde testin olmaması. Bir de ölü sayısı konusunda çok şüpheli rakamlar telaffuz ediliyor. Dolayısıyla genel olarak Irak, bu olaylar ciddi olarak ortaya çıktıktan sonra en büyük önlemini sokağa çıkma yasağı olarak aldı. Dezenfekte malzemesi olsun, maske olsun ve ilaç konusunda çok ciddi sıkıntılar yaşanmakta. Doğrusunu isterseniz net bir rakam elde bulunmamaktadır. Özellikle de ciddi sayıda test yapılmadığı için ne kadar hasta sayısı olduğu belli değil. Bugüne kadar verilen rakamlar çok düşük, Türkiye’ye göre çok çok az. Herhalde Türkiye’de bir günde kaybettiğimiz millettaşımızı Irak’ta bir ayda kaybettik olarak gözüküyor. Dolayısıyla ciddiyetten uzak rakamlardır. Temenni ederiz, keşke bu kadar az olsun, daha daha az olsun ama maalesef sahadaki gerçek durum bunu göstermiyor. Belki üç haftadan beri devam eden bu sokağa çıkma yasağı etkili olur. Şu anda belli bölgelerde üç haftadan da fazlaydı ama bu son alışveriş için biraz esneklik gösterdiler.
Genel anlamda dediğim gibi virüsle daha çok sokağa çıkma yasağı ile mücadele etmeye çalışıyorlar. Bundan dolayı Türkmenler’in de diğer grupların da kayıpları var ama elimizde net bir rakam yok.
Virüs salgını dolayısıyla Türkiye tarafından Türkmeneli’ne yeterli yardım yapıldı mı?
Evet, oldu tabii. Özellikle maske konusunda yetersiz sayıda olsa da bir yardım var. Arkası da gelecek diye söz verildi. Sanırım bu, önümüzdeki günlerde çok daha ciddi bir destek olacak. Yani bizim bu anlamda anavatanımız olan Türkiye’den başka destekçimiz yok. Irak’ta, maalesef vatandaşı olduğumuz ülkede bile bizi düşünen yok. Orada daha doğrusu siyasi gücü olmayanlar, elinde silahlı güç olmayanlar devletin hiçbir şeyinden yararlanamıyor. Devletin hiçbir hizmetinden doğru düzgün istifade edemiyor. Dolayısıyla bizim Türkiye’nin desteğine çok ihtiyacımız var. Eminiz Türkiye, anavatanımız bizi zor durumda bırakmaz. Şu ana kadar bildiğim kadarıyla sadece maske ve bir de özellikle maddi imkânı yetersiz olan ailelere TİKA’nın gıda yardımı oldu. Bu anlamda da çok müteşekkiriz. İnşallah yardımlar bundan sonra da devam edecek gibi görünüyor.
DEAŞ’ın Kerkük ve Diyala yakınlarında gerçekleştirdiği saldırıların arttığı söyleniyor. Terör örgütünün bu saldırılarını yaşanan virüs salgınını fırsata çevirdiği yönünde yorumlayabilir miyiz?
Irak resmî makamları her ne kadar IŞİD terör örgütünü tamamen yok ettik deseler de IŞİD’in uyuyan hücreleri hala Irak’ta birçok bölgede var. Özellikle bu son dönemde Kerkük-Bağdat arası, Bağdat-Diyala arası, Selahaddin-Diyala arası, Kerkük-Selahaddin arası bölgelerde, kırsalda biraz hareketlenme gösteriyorlar. Yaklaşık birkaç ay oldu. Daha çok vur kaç yöntemiyle terör eylemleri düzenleyip kaçıyorlar. Sahte kontrol noktaları oluşturup insanları yakalıyorlar. Özellikle devlet görevlisi olanları öldürüyorlar. Geceleri belli köylere saldırıp kaçıyorlar. Bu gibi saldırılar devam etmekte maalesef. Neredeyse her gün can kaybı olmaktadır. Bir şekilde maalesef Irak güvenlik güçleri bölgeyi tam olarak kontrol altına alamıyor. Bu anlamda da tabii Irak milli güçlerinin özellikle 2003 sonrasında yeniden kurulduğu zamanlarda milli güçten olmaktan çok uzaktı. Daha çok mezhep, bölge ve etnik ayrımcılık üzerine ve herkesin belli bir hissesi var. Her şey bunun üzerine kurulmuş. Aynı zamanda devletten çok mensup olduğu partinin direktifleri ile hareket eden bir güvenlik gücü. Onun için mücadelede zorlanıyorlar. Teröristler, özellikle bu hükûmetin boşluğundan da yararlanarak bu saldırıları düzenliyorlar.
Yeni kurulacak hükûmette Türkmen temsilci görecek miyiz?
Açıkçası bu meseleden emin değiliz. Cumhurbaşkanlığı tarafından Kazımî’ye görev tevdî edildiğinde neredeyse Irak’ın büyük kitle parti başkanlarının hepsi Cumhurbaşkanlığı’nda toplanmışlardı, onların huzurunda verildi. Bu toplantıya Erşat Salihî başkanımız da çağrıldı, orada hazır bulundu. Yani oradan da bir ışık görüyoruz. En az bir bakanlık Türkmenlere verilsin ancak sadece bakanlık verilmesi yeterli değil. Gerçek anlamda Türkmenlerin haklarının anayasal çerçevede muhafaza edilmesini istiyoruz. Türkmenlere adil davranılmasını istiyoruz. Tabii ki bu bakanlığın da şimdi kalkıp kukla birisine verilmesi veya tamamen pasif, tamamen başka bir ülkenin gündeminde olan ve Türkmenle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir kişiye verildikten sonra da bir anlamı olmaz. Aslında Irak demokratik bir ülke olsaydı ille de Türkmen bakan olması şart değildi. Bütün vatandaşlara eşit şekilde muamele edildikten sonra kimse böyle bir beklenti içerisine girmezdi. Maalesef bugünkü Irak böyle bir ülke değil. Herkes kendi grubunu, kendi partisini, kendi bölgesini, kendi mezhebini, kendi etnik grubunu kayırmakta. Onlar için daha çok çalışmakta. Bundan dolayı bizim tedirginliğimiz var. Hükûmetin içinde muhakkak güçlü bir temsilcimizin olması lazım. Bunun da Irak Türkmen Cephesi’nden olması lazım. Hepsi bağımsız olacaksa eğer, hükûmetin kabinesi tamamen bağımsızlardan oluşacaksa, tamam Türkmenlerden de bir bağımsız olsun ama bizim Türkmenlerin tasvip ettiği birisi olsun. Kendi istedikleri gibi birisini getirip Türkmen adına kukla birisini koysunlar, bunu kabul etmeyiz tabii ki. Bundan tereddütlerimiz var. Duyumlarımıza göre yani bize verilen sözlere göre en azından bir ismi bakan yapacaklar Türkmenlerden. Tabii diğer genel müdürlükler, devletin diğer kademeleri çok önemli. Buralarda da tabii ki Türkmenler ciddi bir şekilde temsil edilmeli. Özellikle güvenlik güçlerinin içerisinde Türkmenlerin sayısının arttırılması gerekiyor. Biz şu anda en azından kısa vade için de olsa bir Türkmen, Arap ve Kürt eşit devlet memuriyetine alınsın diyoruz. Bir müdüriyette genel müdür Arap ise, bir yardımcısı Türkmen diğeri Kürt olsun. Keza memurlar da aynı şekilde üç etnik gruptan olsun. Yani bunu geçici ve orta bir çözüm olarak kısa vade için önerdik ama maalesef Irak Anayasası’nda da böyle bir madde olmasına rağmen uygulanmıyor. Gücü olan kendi istediğini yansıtmaya, yapmaya çalışıyor maalesef. Kasımî inşallah başarılı olabilir ve ciddi bir hükümet kurulabilir diye temenni ediyoruz. Çünkü Irak, artık çok sıkıntılı bir durumdan geçiyor. Özellikle Irak gibi ülkeler petrol geliri ile yaşamakta ve petrol fiyatları biliyorsunuz dip yaptı. Bundan dolayı da zaten ekonomik olarak Irak çok zor durumdaydı. Şimdi hepten bir zorluğa düşecek gibi görünüyor. İnşallah aklıselim ile ülke yönetilir aksi takdirde maalesef Irak’ı çok sıkıntılı günler bekliyor hatta Irak birkaç parçaya bölünebilir bile. Eğer o mantığı, bundan önceki 2003’ten günümüze kadar uyguladıkları o birlik beraberlikten uzak mantıkla ülkeyi yönetmekten kaçınmazlarsa maalesef Irak’ı çok sıkıntılı günler bekliyor.
Irak Türkmen Cephesi’nin yaşanan gelişmeler karşısında uygulayacak alternatif planları mevcut mudur?
Şu bir gerçektir ki Irak’ta gücü olan istediğini yapabiliyor. Maalesef Türkmenlerin de yeteri kadar silahlı gücü yok. Bu anlamda diğer rakiplerimize göre çok daha geri plandayız. Güvenlik gücünün içinde az sayıda silahlı insanımız var. Bir de dış destek olarak bizim arkamızda sadece Türkiye var. Diğerlerinin arkasından birkaç ülkenin birden destek verdiğini biliyoruz. Dolayısıyla onlarla eşit değiliz. Aynı zamanda nüfus olarak da Araplar ve Kürtlerden sonra biz Türkmenler Irak’ın %10’unu temsil ediyoruz. Dolayısıyla mücadelemiz kolay değil. Coğrafyamız da homojen değil. Ama her coğrafyanın, her koşulun kendine göre bir mücadele yöntemi var. Türkmenler de hiçbir şekilde bu azimlerinden vazgeçmeyerek orada bütün haklarını elde edene kadar her türlü mücadeleyi verecekler. Bundan önce binlerce şehit verdik, bundan sonra da gerekirse veririz. Bizler özgürlüğümüzden ve haklarımızdan asla taviz vermeyeceğiz.
Tabii alternatif planlarımız var. Bunları dillendirmek için erkendir ancak eğer Irak’ta bize nüfusumuz oranında temsil hakkı vermedikleri takdirde ve bizi denklemin dışına atmaya kalkışları takdirde, gözardı etmeye kalkıştıkları takdirde biz de B ve C planlarımızı mecburen devreye sokmak durumunda kalırız.