25 Mart 2009 tarihinde, Kahramanmaraş mitinginden Yozgat-Yerköy mitingine hareket etmek üzere içinde bulunduğu helikopter bilinmeyen bir sebepten dolayı düşmüştü. Helikopter düştükten sonra İHA muhabiri İsmail Güneş 112 Acil Servisi aramıştı. Bu konuşmada bacağının kırık olduğunu, helikopterde bulunanlardan sadece BBP Sivas il Başkanı Erhan Üstündağ’ın inlediğini, ne BBP Sivas İl Başkan Yardımcısı Murat Çetinkaya ne de pilot Kaya İstektepe’den ses geldiğini, Muhsin Yazıcıoğlu’nu ise göremediğini söylemişti.
Bu konuşmalar İsmail Güneş’in son konuşması olmuştu. Kazadan 48 saat sonra helikopterin enkazı ve Muhsin Yazıcıoğlu dâhil 6 kişinin naaşı arama ekipleri içerisinden, 17 gönüllü civar köylüsü tarafından Sisne ve Kızılöz Köyleri arasındaki Keş Dağı Kuru Dere Kanlıçukur mevkiinde bulundu. Enkaz, 48 saat süren arama çalışmalarının yapıldığı bölgenin içerisinde değil 115 km uzağındaydı.
25 Mart 2009 tarihinde, meydana gelen kazadan sonra ortaya atılan suikast iddialarını araştırılması için 2 Şubat 2010 tarihinde; Cumhuriyet Halk Partisi grubu adına Grup Başkanvekili ve Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay, Adalet ve Kalkınma Partisi grubu adına Grup Başkanvekilleri Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Giresun Milletvekili Nurettin Canikli, Hatay Milletvekili Sadullah Ergin ve Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Milliyetçi Hareket Partisi grubu adına Grup Başkanvekilleri Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın önergesiyle Meclis Araştırma Komisyonu kurulmuştu. 4 Nisan 2011 tarihinde açıklanan Meclis Araştırma Komisyonu raporundan tatmin olmayan ailesi ise iddialarında arkasının kesilmemesi ve dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün gazeteciler ile sohbette sarf ettiği “helikopterin beynini keçiler sökmedi ya” cümlesi üzerine, dönemin Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Yalçın Topçu ve Gülefer Yazıcıoğlu’nun girişimleri üzerine Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün talimatıyla Devlet Denetleme Kurulu olayı incelemeye almış ve 21 Ocak 2011 tarihinde de raporunu açıklamıştı.
Günümüzde kazanın oluş biçimi ve kaza sonrasında yaşanan ihmaller halen tartışılmakta olup, konu Kahramanmaraş Özel Yetkili Savcılığınca halen soruşturulmaktadır.
15 Temmuz 2016 tarihindeki askerî darbe girişimi esnasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kaldığı Marmaris’teki otele, Erdoğan’ın otelden ayrıldığından haberdar olmadan onu öldürmek veya sağ yakalamak amacıyla baskın yapan darbecilerin içinde bulunan ve bu baskının ardından kaçmaya çalışırken İzmir’de yakalanan Astsubay Üstçavuş Aydın Özsıcak’ın, Muhsin Yazıcıoğlu içindeyken düşen helikoptere kısa sürede ulaşıp bunu diğer ekiplere iletmeyen ve helikopterin GPS cihazını sökerken (Bu yüzden helikoptere ulaşılması uzun süre gecikmiştir.) görüntülenen kaza kırım ekibindeki astsubaylardan biri olması sebebiyle, hakkında soruşturma açılmış olması ve Özsıcak’ın bir FETÖ mensubu olması sebebiyle kamuoyunda, Muhsin Yazıcıoğlu’nun FETÖ/PDY (Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması) tarafından düzenlenen bir suikast sonucu helikopteri düşürülmek suretiyle öldürüldüğü ihtimali ağırlık kazanmıştır. Ayrıca darbe girişiminin başarısız olmasıyla Yunanistan’a kaçan ve diplomatik temaslar sonucu Yunanistan’dan Türkiye’ye iade edilen 8 askerden Davut Uçum’un, Aydın Özsıcak’la beraber helikopterden parça söken ekipte yer alması da bu ihtimali güçlendirmiştir.
Davanın son durumunu, ihmalleri ve yapılması gerekenleri kazada vefat eden İsmail Güneş’in eşi Yasemin Güneş’e sorduk.
‘Görevi kötüye kullanmak’ suçlamasıyla, aynı zamanda FETÖ/PDY’den Ankara Sincan F Tipi kapalı cezaevinde tutuklu bulunan, Dursun Özmen’e açılan davada 6 Mart 2018’de bir duruşma yapıldı. Bu duruşma hakkında bize bilgi verebilir misiniz? Neler görüşüldü?
Avukatlar ve aileler olarak bu duruşma dosyasının ana dosyayla birleştirilmesini ve sanığın tutuklanmasını talep ettik. Avukat Kemal Yavuz, sanık Özmen’in FETÖ’den tutukluğunun göz önünde bulundurulması gerektiğini, olayın, örgütlü yapının ‘en profesyonel siyasi cinayeti’ olduğunu ve bu dosyanın da ana dosyadan ayrılmasının usulsüzlük olduğunu savunarak, mahkeme heyetine bu bilgileri sundu.
Duruşmanın sonunda avukatlar, sanığın sosyal ve mali durumuna ilişkin bilginin yanı sıra, olayın FETÖ yönüyle de ek iddianame hazırlanması ve sanığın Kahramanmaraş Adliyesine getirilerek yeniden yargılanması talep edildi. Duruşma, taleplerin incelenmesi ve eksik evrakların tamamlanması için 25 Ekim 2018 tarihine ertelendi.
Kazaya ilişkin 132 şüphelinin yer aldığı ‘ana soruşturma dosyası’ hakkında 20 Haziran 2016’da takipsizlik kararı verildi. Bu karar üzerine 13 Temmuz 2016’da itirazda bulunuldu. İtiraz sürecinde son durum nedir?
20 Haziran 2016 yılında ana dosyamıza takipsizlik kararı verildi, 13 Temmuz 2016 tarihinde takipsizlik kararının kalkması için itirazda bulunduk. Şu an ana dosyamız kapalı fakat 7 ayrı kurumda soruşturma devam etmekte. 11 Nisan 2017 Adalet Bakanlığı, Kahramanmaraş Valisi Mehmet Niyazi Tanılır’ın da bulunduğu 9 kamu çalışanı hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair Yargıtay 6. Ceza Dairesince verilen kararın kanun yararına bozulması talebiyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu. FETÖ/PYD terör örgütü nedeniylede ayrı bir soruşturma yürütülmekte. Tabi ki bu dosya umut ediyoruz ki açılacak. Çünkü bu dosya 2009’dan bu yana birçok kez kapandı ve tekrar açıldı. Ana dosya da kısa sürede inşallah tekrar açılacak.
Olay gününden günümüze kadar yapılan duruşmalar hakkında bilgi verebilir misiniz?
Dursun Özmen’in ‘ana dosyadan’ ayrılarak dava açılması yanlıştır. Çünkü dosya bir bütündür. Dursun Özmen’e açılan davada 17:45 geçtiği bilgi notu ile ilgili. 17:44 deseniz olmuyor, 17:46 deseniz de olmuyor. Ama bu davada diğer kamu görevlerinde yargılanmasının yapılması lazım bunlar bir bütünün parçalarıdır. Maraş Valisi, Kayseri Valisi, Kayseri Emniyet Müdürü vs. bunlar bu davada bir olması lazım. Ana dosyadan ayrılması bir hata. İkinci hata Dursun Özmen duruşmasında sadece Dursun Özmen’in yargılanması yanlış. Diğer bağlantılı kamu görevlilerin de bilgi notu nedeniyle yargılanması gerekir.
15 Temmuz’da Cumhurbaşkanına suikast düzenleyen ekipte bulunan Davut Uçum ve Aydın Özsıcak’ın Muhsin Yazıcıoğlu suikastı ile bağlantısı olduğu medyada sıkça yer buldu. Bu kişilerin olayla alakaları nedir? Bu konu hakkında dava açıldı mı?
15 Temmuz gecesi Cumhurbaşkanına suikast düzenleyen ekipte bulunan Aydın Özsıcak ve Davut Uçum’un bağlantısı, olayın olduğu zaman, helikopter üzerinden bir takım cihazları sökenlerdir. 2011 yılında tutuklandıkları zaman ifadelerinde hatıra olarak aldıklarını söyleyen kişilerdir. Tabi ki o dönem sadece bu kişi değil. 2011 yılında toplam 3 Sivil Havacılık Genel Merkezi’nden, 1 helikopter firmasından tekniker ve muvazzaf asker tutuklanmıştı. Delilleri yok etmek, terör örgütüne üye olmak gibi vs. suçlar nedeniyle tutuklandılar. 9 ay sonra serbest kaldılar ve görevlerine döndüler, 2016 yılında Cumhurbaşkanına suikast düzenleyen ekibinin içerisinde tekrar karşımıza çıktılar. Şu an Aydın Özsıcak ve Davut Uçum FETÖ/PYD terör örgütü üyesi olmaktan ve Cumhurbaşkanına suikasttan müebbet hapis cezası aldılar. Bu kişiler ve diğer tutuklananlardan hiç kimse bizim dosya nedeniyle tutuklanmamıştır. Bizim dosya nedeniyle bir kişi dahi tutuklu değil. Örneğin Dursun Özmen’de FETÖ’den tutuklu olmasının bizim dosya ile hiçbir alakası yok.
Kısacası Muhsin Yazıcıoğlu suikastından dolayı bir kişi bile tutuklu değil, FETÖ nedeniyle tutuklular.
Eşinizin otopside çenesinin kırık çıkmasına rağmen 112 ile yaptığı konuşmada sesi anlaşılır düzeydeydi ve kendi ifadesiyle sadece ayağım kırıktı demişti. Konuşmasının bir bölümünde de “bu arkadaş kim ya” demesi olay yerinde sonradan bir şeyler yaşandığını mı gösteriyor?
Bizler, İsmail’in sadece ilk zaman kendi konuşmasında söylediği gibi sadece ayağının kırık olduğunu biliyorduk. Basına düşen haberlere göre 2 kaburga kemiği ve ayak kemiği kırık diye yansıdı. Ama otopsi raporunda 4 kaburga kemiği ve çene kemiği kırık olduğu ortaya çıktı. Tabi tıbben kırık olan çene kemiği ile 5 saat konuşması mümkün değil.
Bu arkadaş kim ya konusu yoruma açık, biri ya da birileri gelmişte olabilir, ayağının altında olan birisi de olabilir. Ama bence şu konu kesin ki; İsmail’in ölümü şüpheli cinayet!
Eşinizin gazeteci olması sebebiyle gazeteciler bu konuda size sahip çıktılar mı?
Basın hiçbir zaman özgür değildi. İlk önce patronları tarafından bağlanır daha sonra siyaseten, parti, hükümet tarafından kısıtlanırdı. Kötü olan şey şu, basına yakın olan biri olarak söylüyorum; dava dosyası ile ilgili bir haber yaptırmamız gerektiğinde bunu hangi gazete yapar, hangi televizyon yapar, kim kimin karşıtı diye ona göre haber yaptırmaya çalıştık. Kimisini aradığımda ben bu haberi yapamam, kimisini aradığımda bu haberi yapmak isterim ama yasak var, kimisini aradığımda yapmak isterdim ama çok işim var seni bir arkadaşıma yönlendireyim şeklinde cevaplar aldım. Tabi basındaki arkadaşların bazıları da fırsat bulduklarında haber yapmaya çalıştılar ama kelimeleri değiştirerek ama cümleleri değiştirerek bize destek oldular. Adliyede bir şeyler oluyor biz bunların basına yansıması taraftarıyız. İnsanların bir şeyleri görmesini istiyoruz. Elbette dosyanın ilerlemesinde basınında bize destekleri oldu.
2009 yılından bu yana herhangi bir siyasi partinin, dava dosyası üzerine sizlere desteği oldu mu?
Hiçbir siyasi partiden bugüne kadar destek görmedik. Sadece Deniz Baykal’ın bize bu konuda ciddi destekleri oldu. Meclis’te araştırma komisyonu kurulmasında, Meclis’te dile getirilmesinde bizlere destekleri oldu. Tabi gönül isterdi ki bütün siyasi partiler bu konuyu dile getirsin. Muhsin Yazıcıoğlu bütün partilerle samimiyet bağı olan, siyasi kişilerle kardeşlik hukuku olan bir insandı. Ama ne yazık ki hiçbir siyasi partinin “Bu dosya ne oldu? Nereye gidiyor?” konusunda bir sorusu ve desteği olmadı.
Davanın işleyişi hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce dosya gerçekten işliyor mu?
Eşimin ve Muhsin Başkanın olduğu bu dosyada, bir taraftan bize yardımcı olmak isteyen kesim var bir taraftan da bu dosyayı kapatmak isteyen birçok insan var. İnsanlar siyaset ve adalet kısmında çok samimiyetsiz geliyorlar. Adaletin çok samimi işlediğini düşünmüyorum. Dosya bir yandan açılıyor bir taraftan kapatılıyor. Kapatanlar terfi ediliyor, tekrar açanlar ise ceza alıyor. Böyle bir sistemle de mücadele ediyoruz. Bu dosya nereye kadar böyle gider bunu açıkçası bilemiyorum. Bunu bir örgüt mü yapıyor? Yoksa birileri korkuyor o yüzden mi kapatıyor bilemiyorum. Bu cevabı da yetkililerin vermesi gerekiyor.
Eşiniz İsmail Güneş’in Muhsin Yazıcıoğlu ile ilişkisi ‘Siyasetçi-Gazeteci’ ilişkisi miydi? Yoksa farklı bir tanışıklığınız, geçmişten gelen bir muhabbetiniz var mı?
İsmail ve Muhsin Başkan arasındaki ilişki siyasetçi-gazeteci ilişkisi sebebiyle. Ama birbirlerini çok severlerdi. Muhsin Başkan İsmail’i, haberleri yorumsuz yazdığı için tercih ederdi. Ben Muhsin Başkan ile hiç tanışmadım. İsmail ile uzun yıllardan bu yana tanışıklıkları vardı. İsmail, Muhsin Başkanı düğünümüze davet etmişti. Muhsin Başkan programlarından dolayı katılamamıştı. Sonra İsmail ile bir gün denk geldiklerinde yoğun programlardan dolayı katılamadım diyerek İsmail’e bir zarf vermiş. O dönemde yeni evlendik borcumuz ve giderlerimiz çoktu soba ve kömür alamamıştık. Muhsin Başkanın bize verdiği düğün hediyesiyle soba ile odun kömür aldık. Onlarda bize Muhsin Başkanın düğün hediyesi oldu.