Söyleşiler

BU NÜFUS SAYIMI, BÜTÜN IRAK’IN HUZURUNU BOZACAK Türkiye, Meselenin İnsani Yönüyle İlgilenmelidir Putin Hayranı Olduğu Sovyetler Birliği’nin Taktiğini Uyguluyor TÜRKMENLER, MUKAVEMET VE DİRENİŞ RUHUNU GÖSTERMELİDİR TÜRK MİLLETİ UYAN! DOĞU TÜRKİSTAN’DA SOYKIRIM VAR! İran Türklüğünün Esas Gayesi, Millî ve Siyâsî Kimliğimizin Yeniden İhyasıdır Olayların Sosyal, Siyasî ve Ekonomik Sebepleri Var
Güney Türkistan’daki protestolar bir uyanışın göstergesidir

Güney Türkistan’daki protestolar bir uyanışın göstergesidir

Prof. Dr. Orhan Kavuncu ile Güney Türkistan’daki millettaşlarımızın Afganistan hükümetine yönelik yaptıkları protestoları konuştuk.

Güney Türkistan’daki olaylar neden, nasıl başladı? Bize bu süreci değerlendirebilir misiniz?

Afganistan devleti 18. asır ortalarında kurulduğundan beri, Peştun aşiretleri yönetimde asıl söz sahibi olmuşlardır. Güney Türkistan, Afganistan’ın kuzeyi olup burada çoğunlukla Türkmen, Özbek, Hazara ve Tacikler yaşar. 20. asır başlarından itibaren Afgan yönetimi buraya zaman zaman Peştun aşiretleri iskân etti. Bu gibi uygulamalara rağmen, Afganistan nüfusunun neredeyse beşte ikisini oluşturan Türk toplulukları geçen 250 yıl boyunca hiçbir zaman etnik bir kalkışma içinde olmamışlardır. Rahmetli Azatbeg, Afganistan’da hâkim unsur olan Peştunlardan sonra, adeta bir kast sistemi gibi, önce Taciklerin, ondan sonra da Özbek, Türkmen ve Hazaraların geldiğini söylerdi. Buna göre dördüncü sınıf etnik unsur durumunda olan Özbek, Türkmen ve Hazaraların kendi dillerinde eğitim vb. birtakım haklar talep etmesi ancak Sovyet işgalinden itibaren mümkün oldu.

2014 seçimlerinden sonra Peştun nüfusun kuzeye yerleştirilmesine tekrar başlandı. Taliban militanların bölgede inisiyatif sahibi olmalarına yönetim göz yumdu. Bölge sakinleri ister istemez geleceklerinden endişe eder hale geldiler. Yönetimde bulunan az sayıda Türk de bu durumun önüne geçmek için çalışmalar yapmaya, yönetime baskı yapmaya başladı.

2016 yılı sonlarında, sanırım Kasım ayında, yine Cümbüş yöneticilerinden eski Genel Başkan Yardımcısı birisini 4-5 gün derdest ettiği iddiasıyla evinde göz hapsine alındı. Oysa Raşit Dostum, 2014 seçimlerinde Cumhurbaşkanı seçilen Eşref Gani’nin listesinde Birinci Yardımcı olmuştu; yani seçimle görevine gelmişti. Sonra bir şekilde Türkiye’ye geldi. Dostum’a reva görülen muamele bardağı taşıran damla oldu. Halk Dostum’un ülkeye dönmesini ve görevine devam etmesini isteyen gösteriler yapmaya başladı.

Bu yılın Haziran ortalarında Raşit Dostum’un Faryab vilayeti Kaysar ilçesine Emniyet Müdürü olarak atadığı yine Özbek önderlerden Nizamuddin Kaysari’nin ve muhafızlarının devletin özel kuvvetleri tarafından çağrıldıkları güvenlik toplantısında tartaklanarak tutuklandı. Güvenlik toplantısında Kaysari’yi tutuklamak isteyen özel kuvvet mensuplarına engel olmak isteyen emniyet görevlilerinden 10 kadarı öldürüldü. Bu olaylar ve Kaysari’nin Kabil’e götürülmesi üzerine protesto gösterileri daha da arttı.

Güney Türkistan ahalisi yaptığı toplu gösterilerde, Raşit Dostum’un ülkeye ve görevine dönmesini, Nizamuddin Kaysari’nin serbest bırakılmasını istiyor, yönetimden Taliban ve DAEŞ terörüne karşı etkili mücadele talep ediyordu. Türk dilinde eğitim hakkının 2004’te kabul edilen anayasada yer aldığını ve bu hakkın uygulanması gerektiğini söylüyordu.

Güney Türkistan’daki bu protestoların önemi nedir?

Güney Türkistan’daki protestolar bir uyanışın göstergesidir. Afganistan’ın bölünmesi, ayrı bir siyasi yapı peşinde olmayan Türkmen ve Özbek unsurlar, en tabii hakları olan topraklarının kendi mülkiyetlerinde kalması, Peştun iskânının son bulması, Türk dilinde eğitim yapılması ve terörün durdurulması yönünde taleplerde bulunuyor.

Bu masum isteklerin yerine getirilmesi, Afganistan’da süregelen ve Türklerin protesto gösterilerinin dışında cereyan eden terör olaylarının sona ermesini sağlayacaktır. Türklerin istekleri karşılanmazsa terör devam edecek, Güney Türkistan ahalisi de devletten ümidini kesecek ve teröre karşı mücadele etmeyecektir. Bu ise Afgan halkının bir türlü sona ermeyen sıkıntılarının artarak devam etmesi demektir. Dolayısıyla Afgan yönetimi bunları dikkate almak zorundadır.

Güney Türkistan’daki protestoların bir süre sonra sonuç verdiğini gördük. Bu sonuçlardan birisi Güney Türkistan lideri Raşit Dostum’un Afganistan’a geri dönmesidir. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dostum’un ülkeye ve görevine dönmesi şüphesiz sevindiricidir. Dostum’u Kabil’e götüren uçak havaalanına inerken bir intihar eylemcisinin havaalanı girişinde patlattığı bomba, 14 kişinin ölümüne yol açtı. Bu olayların sona ermesi, Dostum’un Afgan yönetiminde daha etkili olması ile kolaylaşacaktır. Ancak Dostum ile birlikte Afganistan aydınlarına büyük görev düşmektedir.

Öte yandan hangi etnik gruptan, mezhepten, partiden olursa olsun bütün siyasi liderler, aydınlar kulak vermelidir. Türkiye’de okuyup bugün 35 yaşının üzerine gelmiş olan yüzlerce aydın, imkân bulurlarsa Afganistan’ın kalkınmasına ve kendi insanlarının artık huzur ve barışa kavuşmasına hizmet edebilirler. Bu aydınların önü açılmalıdır.

Bu protestonun ve Raşit Dostum’un Afganistan’a dönmesi, Afganistan Türklerinin geleceği için ne anlam ifade etmektedir?

Türkler Afganistan’da asırlarca hüküm sürdü. Kutbeddin Aybeg, Hüseyin Baykara, Babür Şah gibi hükümdarlar 13-16. asırlar arasındaki Afganistan tarihinde önemli yer tutarlar. O dönemlerdeki huzur ve barış ülkesi Afganistan’ı yeniden canlandırmak mümkündür. Asırlarca Bamyan vilayetinde varlığı korunan Buda heykelleri, 1995-2003 arasındaki Taliban döneminde yerle bir edildi. Oysa bütün dünya gibi Afgan halkının da kendi inancı ve kültürüyle yaşamaya hakkı var. Bu adaleti sağlayacak unsur Türklerdir. Afganistan yönetiminde Türklerin etkisi arttıkça huzur ve barışa doğru evirilen bir Afganistan karşımıza çıkacaktır.

Son olarak konuya ilişkin neler söylemek istersiniz?

Afganistan Türkleri ve esasen bütün Afgan halkı için, hakları olan huzur ve barışa bir an önce kavuşmalarını diliyorum. Tabii bunun tersi bir durum ortaya çıkar mı diye bir endişemin de gerçek olmaması için de dua ediyorum: Güney Türkistan, Doğu Türkistan gibi, Myanmar gibi, Suriye gibi zulümlerin ve acıların yaşandığı bir yöre olmasın.

Diğer Söyleşiler