Söyleşiler

BU NÜFUS SAYIMI, BÜTÜN IRAK’IN HUZURUNU BOZACAK Türkiye, Meselenin İnsani Yönüyle İlgilenmelidir Putin Hayranı Olduğu Sovyetler Birliği’nin Taktiğini Uyguluyor TÜRKMENLER, MUKAVEMET VE DİRENİŞ RUHUNU GÖSTERMELİDİR TÜRK MİLLETİ UYAN! DOĞU TÜRKİSTAN’DA SOYKIRIM VAR! İran Türklüğünün Esas Gayesi, Millî ve Siyâsî Kimliğimizin Yeniden İhyasıdır Olayların Sosyal, Siyasî ve Ekonomik Sebepleri Var
Güney Kıbrıs’ı bölgede kuracakları denklemlere nüfuz etmek için AB’ye aldılar

Güney Kıbrıs’ı bölgede kuracakları denklemlere nüfuz etmek için AB’ye aldılar

Prof. Dr. Soyalp Tamçelik ile Doğu Akdeniz’deki doğalgaz krizini ve KKTC’nin durumunu konuştuk.

Geçtiğimiz günlerde Doğu Akdeniz’e 6. Filonun gelmesi ile bölgede var olan enerji meselesi tekrar gündeme geldi. 6. Filonun bölgeye gelmesini ve buradaki yaşanan olayları bize anlatabilir misiniz?

Doğu Akdeniz jeopolitiğinin anlamlandırılabilmesi için bu bölgeye Uzak Doğu’dan, Avrupa’nın batısından, Afrika’nın kuzeyinden, Orta Doğu’dan, Orta Asya’dan ve Doğu Avrupa’dan endekslenerek bakmamız lazım. Sadece Levanten bölgesine bakarsanız bu iş anlaşılmaz. O zaman birileri, dost birileri düşman olur. Ancak büyük pencereden bakarsanız, büyük resmi görürsünüz. O büyük resim içerisinde kendinizi konumlandırmanız daha münasip olur.

Asya’daki en büyük üretim yapan ülkelerden biri Çin’dir. Çin’in de üretim yapabilmesi için enerjiye ihtiyacı vardır. Tüketecek enerjiyi elde etmek veya kontrol edebilmek için Orta Asya’ya, ve Ortadoğu’ya yönelmek durumundadır ki böylece kendi ekonomik istikrar ve enerji güvenliğini sağlayabilsin. Aynı durum, Batı Avrupa ekonomileri için de geçerlidir. Batı Avrupa ülkeleri enerjiyi çok tüketen ülkelerdir.

Avrupa’nın üretim teknolojisi, sofistike mamul üretiminden yüksek teknolojik üretime geçtiğinden enerjiye olan talebi son derece fazladır.  Ancak Ortadoğu ve Kuzey Afrika petrol ve doğalgaz dışında büyük ölçüde tarım mamulleri üretir; narenciye, patates vb. Avrupa sanayi ürün üretir; çip gibi. Narenciyeden, patatesten yılda bir iki defa ürün alabilirsiniz, çip ise her an üretilebilir. Dolayısıyla Avrupa’da sürdürülebilir üretimi sağlayabilmek için enerjiye ihtiyacı çoktur. Bu enerjiyi düne kadar Ukrayna’nın üzerinden alıyordu. Bir diğer lokasyon ise Ortadoğu’dur. Batı Avrupa’nın bağımsız enerji kaynakları üretebilmesi için, Akdeniz havzasının ya da çanağının içindeki enerji kaynaklarından istifade etmek gibi bir projesi var. Bu durum, Avrupa Birliği’ni Doğu Avrupa üzerinden Rusya’ya olan enerji bağımlılığını ister istemez azaltacaktır. İşte bu andan itibaren, Levant da denilen, Doğu Akdeniz’e olan ihtiyacı ortaya çıkıyor. Burada da Avrupa’nın bölgedeki bütün gelişmelerin içerisinde ana aktör olarak bulunduğunu söyleyebiliriz. Dolayısıyla bu mesele; Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY)’nin çıkarlarının hayata geçmesi veya geçmemesi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin tanınması veya tanınmaması, kısacası Kıbrıs meselesinin çözülmesi ya da çözülmemesi değildir. Geniş resme bakarsanız, geniş resim içerisinde güvenlik okumasını da yaparsınız. Dolayısıyla altıncı filonun buraya gelmesini anlamlandırabilirsiniz. 6. filo sadece burada yapılacak olan onuncu parseldeki sondaj için gelmiyor, kümülatif geliyor. Bölgedeki güvenlik alanlarını korumak, varlık gösterebilmek, bayrak dalgalandırabilmek ya da gerekirse müdahale etmek için geliyor.

Bölgedeki enerji kaynakları ve bunların çıkarılıp pazarlanması noktasında Türkiye ile Kıbrıs ilişkilerini değerlendirebilir misiniz?

Yeni sondaj çalışmalarında olağanüstü doğalgaz yataklarının bulunması ile GKRY üzerinden enerjinin aktarılması projesi ile karşı karşıya kalmamıza sebep oldu. Fakat GKRY, Kıbrıs Cumhuriyeti sıfatıyla adanın bütünündeki olmayan haklarını varmış gibi göstererek, gerek Türkiye gerekse Ada’daki Kıbrıs Türklerinin haklarına mugayir davranmaktadır. Dolayısıyla her iki kuvvetin bu çarpan ile baş edebilmesi için alanda varlığını gösteriyor olması lazım. GKRY bölgedeki varlığını göstermek için, buraya ilk önce uluslararası şirketleri getiriyor. Türkiye buna müdahale edince uluslararası şirketlerin ait oldukları ülkeleri çağırıyor. GKRY, Türkiye’nin önüne İsrail’i, bölgesel kuvvet olarak Mısır’ı, Irak’ı, Suriye’yi koyuyor. Uluslararası şirketlerin arkasındaki Amerika Birleşik Devletleri’ni, Fransa’yı, Katar’ı, İtalya’yı koyuyor. Denklem çok çarpıcı. Dolayısıyla Türk tarafını “Bu işin olmasını istemiyoruz.” pozisyona sokuyor, negatifleştiriyor, ötekileştiriyor. Çünkü bu sistemin sağlayacağı enerji hayatidir. Türkiye’nin buradaki çıkarları hayatidir; ama Avrupa ülkeleri için bir çeşittir. O yüzden Türkiye’ye yekûn baskı yapmaya çalışmaktadır. Türkiye için bu bölge ‘casus belli’dir. Niye bu kelimeyi kullanıyorum; uluslararası literatürde, uluslararası hukukta geçen bir tabirdir ve de önemlidir. Çünkü bir devlet varlık sebebi görürse ‘casus belli’ ilan eder.

Doğu Akdeniz’de GKRY tarafından belirlenmiş 13 parsel var. Leviathan ve Zahor Rumların parsellerine yakın. Görünen o ki bu parsellerde ve çevresinde doğalgaz var. Bütün bu doğalgaz bölgeleri birleşirse trilyon metre küp doğalgaz elde edilir. Bu enerji, uluslararası piyasalara GKRY’nin istediği şekilde giderse bölgedeki etkinliği artar. Bölgenin enerji kaynaklarına sahip olan güç kaynaklarına da sahip olur. Dolayısıyla Doğu Akdeniz’e sahip olur. İşte bu hâkimiyeti önleyebilmek için Türkiye Cumhuriyeti Devleti müdahale etmek durumunda kaldı. 2011 yılında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’yle anlaşarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kendi adasının münhasır ekonomik alanını ilan etti. Bu şekilde GKRY ile alanlar çatıştı. Böylece adanın doğu tarafını KKTC hükümeti, adanın batı tarafını Türkiye kendi zahiri alanını ilan ederek, adayı iki taraftan çevreledi. GKRY diyor ki “Ben bunu tanımam.” GKRY, AB üyesi olduğundan, AB de “Ben bunu tanımam” diyor. Mısır’da Sisi darbeyle iş başına geldikten soran “Ben de sizin bu tanımadığınızı tanımam” dedi. Mısır’da darbe olduğunu herkes biliyor. Mısır’daki darbenin demokratik olup olmadığını tartışmıyorum, elbette ki demokratik değil, fakat ben buna karşı çıkarsam, o da benim bölgedeki çıkarlarıma karşı çıkar ki öyle de yaptı. Bu durumda Mısır ile temasa geçmek zorundayız. Ben İsrail’le temasa geçmek zorundayım. Eğer bu şekilde bakmaz iseniz buradaki ekonomik alanlarda Türkiye tamamen dışlanır. Türkiye’nin tamamen dışlanması demek, Türkiye’nin bölgedeki varlığının tehlikeye düşmesi demektir. Bunu sadece enerji bağlamında düşünmemek gerekir.

Akdeniz’de Meis Adası var, esas tehlike orada. Yunan ve Rum tezine göre Akdeniz’deki ve Ege’deki her adanın münhasır ekonomik alanı var, böyle bir şey yok ama olduğunu iddia ediyorlar. Meis Adası Yunan adası değil mi? Yunan adası. Yunan adasından siz 12 deniz mil alacaksanız, 12 deniz mil bittikten sonra kara suları 200 deniz mil daha alacaksınız; bu kabul edilir bir şey değil. 1974 yılında Enosis’i ilan edip, adayı Yunanistan’a bağlamak için çaba harcayıp bunu başaramayınca, şimdi bunu 2015 yılında ilan ettikleri deklarasyonla Meis üzerinden deniz ya da mavi vatan dediğimiz denizden birleştirmeye çalışıyor. Her hal ve şartta bölgedeki Türkiye hâkimiyeti daralıyor. Eğer bu kabul edilir ise İstanbul’dan çıkacak bir Türk gemisinin İskenderun’a gidebilmesi için Yunanistan’dan izin alması lazım. Bu enerjiden daha önemli. Bu yüzden kavgamız enerji üzerinden görülüyormuşçasına değildir; egemenlik ve varlık açısından önemlidir.

Kıbrıs bir bütün olarak sorun olmasına rağmen Avrupa Birliği’ne alınmıştır. Kıbrıs’ın güneyi Hristiyan olduğu için AB’ye alınmamıştır. İleride kuracakları siyasal, ekonomik ya da enerji denklemlerine nüfuz etmek için Kıbrıs’ı kullanmak için aldılar. Kıbrıs bu yüzden önemlidir.

Avrupa’da iki baş aktör vardır. Birisi Almanya’dır. Almanya, 1. ve 2. Dünya Savaşı’ndan yapmak isteyip de yapamadığını şimdi AB üzerinden burada çıkarlarını gerçekleştiriyor. Almanya bu bölgeye kendi başına giremez, ama AB ile girebilir. Bundan Fransızlar rahatsız; çünkü Fransa Lübnan’da var zaten. Fransa, Suriye’de de var. İkinci bir aktörün gelmesini istemiyor. Bölgede 1900’lü yıllardan itibaren İngiltere de yok mu? Bence en iyi olanlarından… Amerika’dan daha iyidirler. Üçüncü bir aktörün gelmesini istemezler. Bunu Almanya da bildiği için kendi çıkarlarını AB üzerinden gerçekleştiriyor. Almanya 2004 yılında, Doğu Avrupa ülkelerinden 10 tanesini Fransa ve İngiltere’ye rağmen alma becerisini göstererek stratejik bir hamle yaptı. 10 Avrupa ülkesini 1. ve 2. Dünya Savaşı’nda işgal etmiş olmasına rağmen, kan dökmesine rağmen, yine de alamamasına rağmen bu bölgeleri 2004’te nüfuz alanına aldı. Şimdi Doğu Akdeniz bölgesinde de bu nüfuzunu kullanmak istiyor.

ABD, Mısır’da darbe olduğu halde yeni hükümeti reddetmemiştir. Çünkü ABD anayasasına göre eğer bir demokratik ülkede rejim seçimle başa geliyorsa, ona her türlü yardım yapılabilir ya da silah ve para yardımı yapılabilir. Eğer darbeyle başa geliniyorsa ona yardım yapamazsınız. Bu durum, anayasaya aykırıdır. O yüzden ABD, Sisi’nin darbeyle gelmesini ifade etmemiştir. Ederse kendi iç hukukuyla hilafa düşecek. Ama ulusal çıkarlar o kadar önemli ki, Sisi’ye boykot yapamıyor.

GKRY’nin isteğine göre hareket edersek, Türkiye Akdeniz’de çok dar bir yere sıkışıp kalacaktır. 1982 Hukuk Sözleşmesi’ne göre de bu durum aykırıdır. Bu sözleşmeye göre ülkelerin oturup anlaşması lazım, anlaştık mı? Hayır. Bölgedeki diğer devletler, birbiriyle büyük ölçüde anlaştı; ortada sadece Türkiye kaldı. Çünkü biz bu devletlerle ihtilaflıyız.

Golan tepelerinin ehemmiyeti yeraltı sularına sahip olmasıdır. Burası İsrail tarafından işgal altında. Hazar Denizi’nden kaynak akıp Bakü’de birleşecek, bu birinci hat diyoruz. Bu hat Irak’ın kuzeyinden, Suriye’nin kuzeyinden geçecek ve Doğu Akdeniz’de birleşecek. Böylece geçiş güzergâhı ne Türkiye’nin ne Irak’ın ne de Suriye’nin olacaktır. Kimin olacak peki? Batı’ya bağlı bir Kürt devletinin olacaktır. Bölgedeki bazı devletler bunu istemediği için Amerika geri adım atmak zorunda kaldı. Irak’ın Musul ve Kerkük kaynakları, merkezi Bağdat Hükümeti’ne bağlı kalarak aşağıya inen bir boru hattıyla Golan tepelerinde birleşip, Leviathan’a bağlayarak, bu kaynağı sağlayıp Avrupa’nın önümüzdeki 150 yıllık doğal gazını sağlarsınız. Onların tasarısına göre ileriki zamanlarda Humeyni rejimi de gider yerine seküler bir İran’ı da buraya eklemlenirse müthiş bir kaynak arzı olur. Böylece Türkiye’yi dışlamış olursunuz. Büyük resim bu. Rusya da bunun hilafına davranmak zorunda. Davranmak zorunda; çünkü bu kaynak bu taraftan akarsa Doğu Avrupa güzergâhından azalacak ve petrodolar gelirlerinden mahrum olacak ve gücünü kaybedecek. Ne yapması lazım? Suriye’yi kollaması lazım; işbirliği yapması lazım; İran ile müttefik olması lazım. Çünkü bu bölgeler çökerse, Transkafkasya kanalı açılır. Transkafkasya, Rusya’nın yumuşak karnıdır. Ukrayna’dakini kaybetti, bu tarafı da kaybederse bütün yollar Moskova’ya kadar çıkar. Barbarosa Harekâtı’nın ekonomik modellemesi bu. Bu yüzden buradaki Gürcistan’ı bölüyor. Bu yüzden Ermenistan’a güç veriyor.

Bölgedeki enerjinin Avrupa’ya iletilmesi noktasında neler yapılmaktadır?

İsrail ve Mısır’ın doğalgazı ya Türkiye’den ya da GKRY’den deniz yoluyla gidecek. En ideali, en ucuzu, en güveniliri Türkiye. Zaten Türkiye doğalgaz talep eden büyük bir ülke. Bölgeden çıkan enerjiyi GKRY üzerinden Türkiye’ye bağlarsak, satışı kolay, maliyeti çok düşürür. Takribi birkaç milyar dolar ya alır ya almaz. Aksi takdirde en uzun, en dehşetengiz yol kullanılacak. Bulunan kaynak GKRY’ne ve oradan da Girit’e bağlanacak, Girit’ten Attika yarımadasından Yunanistan’a girip bütün Avrupa’ya yayılacak. Bunu yapabilmeniz için 2300-2400 metre derinlikte doğalgaz boru yatağını döşemeniz lazım. Ya askıda ya da zemine sabitleyerek. İkisinin de maliyeti son derece yüksek. Akdeniz aynı zamanda bir deprem hattının üzerindedir. Deprem fay hattı üzerine kurulan bir coğrafya, boru hatlarının askıda olması fay hattındaki basınca direnebilir. Ama denizaltında ve karaya sabitlenirse riski çok yüksek olur ve devamlı müdahale etmek durumunda kalırsınız. İkincisi, dünyanın seyrüsefer güzergâhı üzerindedir, Akdeniz, doğu coğrafyasından batı coğrafyasına bir mal emtia olarak gelecekse, bu emtianın yolu Kızıldeniz’den gelir, Cebelitarık’tan çıkar; bunun tersi de olmaktadır. Dünyada her gün aşağı yukarı 10-12 bin seyrüsefer var. Bunun 7-10 bin arası Akdeniz güzergâhından geçiyor. Kaza riski çok yüksek. Ayrıca bu projenin yaklaşık maliyeti 4-6 milyar dolar. Bunu kim finanse edecek? Avrupa Yatırım Bankası hevesli. Ancak Türkiye’deki enerji santralleri veya Yumurtalık üzerinden göndermenin maliyeti çok daha düşük. Dolayısıyla enerjinin Avrupa’ya aktarılmasının en kestirme yolu, Türkiye üzerinden geçmesi denilebilir.

Bu durum böyle olsa da Batı Avrupa için risk analizine baktığınızda Türkiye, ikinci bir Ukrayna modeli olabilir. Ukrayna ve Rusya arasındaki özellikle doğalgaz paylaşımı konusunda yaşanan ticari, hukuki ve stratejik sıkıntılar Avrupa’yı esaret altına alıyor. O yüzden aynı vanayı Türkiye’ye vermek gibi bir gaflete girmek istemiyorlar. Bundan dolayı fazla para vermeyi göze alarak güvenliğini 30 yıl değil 100-150 yıl garanti altına almak istiyor. Bu olay burada cereyan ederken, aynı olayı Tunus’ta, Cezayir’de ve Fas’ta da yapmaya çalışıyor. Bu yeni hat ile Doğu Avrupa’daki Rusya’ya olan bağımlılık azalacak. İşte bunun önüne geçebilmek için Avrupa derin stratejik enerji okumaları yapmanız lazım.

Diğer Söyleşiler