Kıbrıs Türklerinin bağımsızlık mücadelesinde Rauf Denktaş’ın yeri ve önemi nedir?
Ebedi liderimiz rahmetli Denktaş, tüm hayatını Kıbrıs’ta Türklüğün ve Müslümanlığın devam etmesi için adamıştır. Çok iyi bir eğitim görmüş ve Londra’da hukuk tahsili sonunda adaya dönmüştür. Ortaokul yıllarında varoluş liderimiz Dr. Fazıl Küçük’ün gazetesinde yazılar yazan Denktaş, tahsili sonrasında geldiği Kıbrıs’ta Dr. Fazıl Küçük ve arkadaşlarına katılmıştır. Denktaş bir süre avukatlık yaptıktan sonra İngiliz İdaresi’nde savcılık görevine getirilmiştir. Kıbrıs Türkünün, Rum-Yunan ikilisinin Enosis hedefine karşı verdiği mücadelede daha etkin rol almak için savcılıktan ayrılmış ve kendini o tarihten itibaren milletine adamıştır. Rahmetli Denktaş, Dr. Küçük ve mücadele arkadaşlarının teşviki ile Kıbrıs Türk Kurumlar Federasyonu’nun Başkanlığına getirildi ve böylece Kıbrıs siyasetinde aktif rol almaya başlamış oldu. EOKA terör örgütünün 1955’te kurulmasının ardından, Kıbrıs Türkünün adadaki varlığını sürdürmesi için Türk Mukavemet Teşkilatı’nı (TMT) kurdu. Ada sathında çok gizli ve organize bir savunma örgütü olan TMT, Kıbrıs Türkünün milli mücadelesinin mihenk taşı olmuştur. Türkiye’den gelen komutanlar, bayraktar ve sancaktarlar ile Kıbrıs Türkü mücahitlerinden ve halkın önemli bölümünden oluşan TMT, EOKA terör örgütüne karşı, Enosis’e karşı -adanın Yunanistan’a ilhak edilmesine karşı- çok kısıtlı şartlarda ve imkânsızlıklar içerisinde şanlı bir mücadele verdi.
Denktaş, Londra ve Zürih konferanslarında aktif görev aldı. Nihayetinde Kıbrıs Cumhuriyeti kuruldu. Dr. Fazıl Küçük Cumhurbaşkanı Muavini olurken, rahmetli Denktaş da Türk Cemaati İcra Komitesi Başkanlığına seçildi.
Kıbrıs Cumhuriyeti, Rumlar ve Türklerin bir ortaklık devleti idi. Rum tarafı Türklerle ortak olmayı içlerine sindiremediler. Türkleri Enosis önünde engel olarak gördüler.
Eli kanlı Makarios 1963-64 yıllarında Kıbrıs Türkünü topyekûn yok etmek için Akritas planını devreye soktuğunda Denktaş soluğu Erenköy’de aldı. Üniversiteli gençlerle Erenköy Destanı yazıldı.1964 yılında Londra bilahare New York’ta BM düzeyinde Kıbrıs Türkünü temsil etti.
TMT içinde Toros adı ile liderlik yapan Denktaş, Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios tarafından sürgüne gönderildi. Ankara’ya gelen Denktaş çalışmalarına burada devam etti. Ada ile Türkiye yetkili makamları arasında adeta bir köprü görevi gördü. Kıbrıs davasının Anavatan’da daha iyi anlaşılması için toplantılar düzenledi. Askeri ve siyasi kanatla çok iyi ve düzeyli ilişkiler kurdu. Adada olan biteni yakından takip eden Denktaş, vatan hasretine dayanamayarak ve dava arkadaşları ile mücadeleye devam için Kıbrıs’a gizlice girmeye kalktı. Yakalandı. Öldürülmekten şans eseri kurtuldu. Tekrar Türkiye’ye dönen Denktaş, Türkiye’nin baskıları neticesinde yasağı kaldırılarak adaya döndü ve 1970’te Türk Cemaat Meclisi Başkanlığına seçildi.1973 seçimlerinde Kıbrıs Türklerinin liderliğine getirildi ve Kıbrıs Cumhurbaşkanı Muavini oldu. Zaten bir yıl sonra da bildiğiniz üzere Yunan Cuntası 15 Temmuz 1974’te Makarios’a darbe yaptı ve Enosis’i ilan etmeye hazırlanırken, Anavatan Türkiye 20 Temmuz’da adaya müdahale etti.
Rahmetli Denktaş 1968 yılında toplumlararasında başlayan müzakerelerde Türk tarafını temsil etti. Bu görüşmeler 1974 sonrasında da devam etti.1975 yılında Denktaş ve arkadaşları Kıbrıs Türk Federe Devleti’ni kurdu. Denktaş Makarios ile ortak federasyon kurulması için 1977’de anlaştı.1979’da bu kez Kipriyanu ile federasyon konusunda görüş birliğine varıldı. Ne var ki esas amacı ve hedefi Enosis olan Rumlar müzakerelerden herhangi bir sonuç alınmasını engellediler. Denktaş, Rumların olumsuz tavrı nedeniyle 1983’te bu kez de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni kurdu. O tarihten sonra sürdürülen müzakerelerden de sonuç çıkmadı. 2004 yılında emperyalist güçler tarafından ortaya konan ve Türkiye’deki AKP iktidarı tarafından desteklenen Annan Planı’na karşı mücadele etti. 2005 Cumhurbaşkanlığı seçimine girmedi. Türkiye sevgisi ve Türkiye’ye bağlılığı nedeniyle Türkiye’deki hükümetle çatışmak istemedi. Aktif siyasetten ayrılmasına rağmen hastalanıp aramızdan ayrılmasına kadar birçok kitap yazdı. Birçok konferans ve toplantıya katıldı. Kıbrıs Milli Davamızı ve Atatürk sevgisini gençlerimize anlatmaya çalıştı.
Benim babam ve büyükbabam ebedi liderimiz rahmetli Denktaş ile Cemaat Meclisi’nde ve Temsilciler Meclisi’nde milletvekili olarak birlikte çalışma fırsatı buldular. Allaha şükürler olsun ki 2001 yılında talimatı ile kurduğumuz Ulusal Halk Hareketi, Volkan gazetesi ve Akdeniz TV çerçevesinde ben de Denktaş’la yakinen çalışma fırsatı buldum, bu onura sahip oldum. Rahmetli Denktaş’ın yıllarca Gezici Büyükelçiliğini yaptım. Ben çok okuyan biriyim özellikle siyasilerin biyografilerini okurum. Denktaş’ın hayatı muhakkak okunulmalı ve detaylarıyla bilinmelidir. Yoktan, adeta bir kabileden, devlet kuran Denktaş’ın dehası muhakkak gençlerimiz tarafından okunmalı ve incelenmelidir. Kıbrıs Türkü bugün Kıbrıs’ta egemen topraklarda, özgürce ve huzur içerisinde yaşıyorsa bunu muhakkak ki başta Denktaş, Dr. Küçük ve arkadaşlarına borçludur. Onların bize emanet ettikleri devletimiz KKTC’yi ilelebet yaşatmak için mücadelemiz devam etmektedir.
Ömrünü Kıbrıs davasına adayan Rauf Denktaş, Kıbrıs Türkleri için yapmak istediklerini tam olarak yapabildi mi? Şimdiki Kıbrıs Rauf Denktaş’ın hayalini kurduğu Kıbrıs mıdır?
Rahmetli Denktaş hayatı boyunca Kıbrıs’ta Türklüğün devamı için mücadele etti. Dedesi Şeherli Mehmet’ten dinlediği Osmanlı’nın adayı 1878’de İngiliz’e devredişini, Türk askerinin adadan ayrılması sahnesini ve dedesinin “Gittiler ancak yine gelecekler, inşallah siz göreceksiniz.” yakarışının çok etkisinde kaldı. 1960’ta Türk Alayı’nı taşıyan gemiden çıkan kahraman Mehmetçiğin adaya ayak basması, Denktaş için çok önemlidir. Kıbrıs’ta Türk askerinin bir daha hiç geri gitmemeleri için verilen mücadele başarılmıştır. Denktaş için Türk askerinin adadaki varlığı çok önemlidir. Denktaş’a göre Kıbrıs Türkü Türkiye’siz bir hiçtir. Güçlü Türkiye, güçlü Kıbrıs Türkü demektir. 1963-74 arasında Rum terör örgütlerine karşı verilen mücadelede Denktaş’ın liderliği oldukça önemlidir. 1974 Mutlu Barış Harekâtı ile adaya kolordunun yerleşmesi Denktaş’ı ve Kıbrıs Türklerini oldukça rahatlatmıştır. Denktaş adanın kuzeyinde kurulan özgür ve bağımsız KKTC ile yapmak istediğinin önemli bölümünü gerçekleştirmiştir. Denktaş insafsız bir uygulama ile ambargo ve izolasyona tabi tutulan Kıbrıs Türkünün bunu hak etmediğini söylemekteydi. Adanın iki eşit ortağından biri olan Kıbrıs Türklerinin en az Rumlar kadar adada söz hakkının olduğunu savunmaktaydı.
1963 Rum vahşeti ile işgal edilerek bir Rum devletine dönüştürülen Kıbrıs Cumhuriyetine karşılık kurulan KKTC’nin uluslararası boyutta tanınması bana göre Denktaş’ın hayaliydi. Kıbrıs Türkünün kalkınması onun için önemliydi. Denktaş Rum-Yunan tehditlerine karşı herkesin uyanık olmasını tekrarlar ve bu nedenle de Türkiye’nin garantörlüğünün önemine değinirdi. Türklerin en az Rumlar kadar adada eşit haklara sahip olduğunu savunmaktaydı. Eşit egemenliğimizin önemini vurgulardı. Olası bir anlaşmada toprak ve mülkiyet sorununun global takas ve tazminat yoluyla çözümlenmesini öngörmekteydi ve sınır düzenlemeleri dışında toprak iadesine karşıydı.
Şimdiki Kıbrıs, Denktaş’ın hayalini kurduğu Kıbrıs mıdır? Kesinlikle değildir. Bir kere ülkede ekonomik, sosyal problemler ve her geçen gün artan adi suçlar vardır. Ancak bundan daha önemlisi Kıbrıs sorununa çözüm getirilmesi süreci emin ellerde değildir. Kıbrıs sorununa çözüm bulmak için tarafların öngördüğü federasyon modeli 2017’de Crans Montana’da başarısızlıkla çözümlenmesine rağmen, KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı hala daha inatla bu çözüm modelini savunmakta ve ödüne dayalı siyasetini sürdürmektedir.
Rauf Denktaş’ın Annan Planı’na karşı tutumu nasıldı ve kendisi bu süreç zarfında nasıl bir mücadele sergiledi?
Annan Planı’nın taraflara sunulduğu 2002 Kasım ayında rahmetli Denktaş Amerika’da çok önemli bir kalp ameliyatı geçirmişti. Hasta yatağında Denktaş’a Annan Planı’nı imzalatmaya kalktılar. Denktaş direndi. Bizlere gönderdiği ilk mesajında Annan Planı’nın kabul edilemez olduğuydu. Denktaş’ın tedavisine GATA’da devam edildi. Denktaş dik durdu ve Kıbrıs Türkünü, devletimiz KKTC’yi ortadan kaldırmayı hedefleyen Annan Planı’na karşı geldi. Türkiye’deki AKP iktidarı Annan Planı’nı desteklemekteydi. İlk iş olarak Erdoğan ve Gül’e Plan’ın kabul edilmesinin mümkün olmadığını söyledi. Dinlemediler. Türkiye ve KKTC’yi gezerek, her fırsatı değerlendirerek Annan Planı’nın kabul edilmemesi için toplantı, konferans, miting ve TV programlarına katıldı. İktidarın telkini ile Türkiye medyası Denktaş’a ambargo koydu, haberlerini yayınlamadılar. Buna rağmen Plan’ı müzakere etti. Plan’ın referanduma sunulmasından önce Bürgenstock’ta düzenlenen son konferansa Denktaş gitmedi. Bilindiği üzere Rum tarafı Plan’ı reddetti ve ödül olarak da Avrupa Birliği’ne üye yapıldı. Denktaş’ın uyarıları dinlenseydi ne Rum tarafı AB’ye alınabilir ne de referandum yapılabilirdi…
Rauf Denktaş’ın ömrünün son yıllarında Türkiye Cumhuriyeti hükümetleriyle ilişkileri nasıldı? Kendisine devlet eliyle yer yer saygısızlık yapıldığı ve etkisizleşmesine yönelik adımların atıldığı iddiaları gerçeği yansıtıyor mu?
AKP’nin iktidara gelmesi ile Annan Planı’nın sunulması hemen hemen aynı günlere denk gelmiştir. Rahmetli Denktaş’ın Annan Planı’nı destekleyen AKP iktidarı ile ilişkileri hiçbir zaman iyi olmamıştır. Kıbrıs Türkünün liderine, o dönemde yaşayan en önemli Türk lidere yapılan saygısızlık kabul edilemez. Annan Planı’nın kabul edilmemesi için Anavatan Türkiye’de başlattığı kampanyadan rahatsız olan zamanın Başbakanı Erdoğan Denktaş’ı “git memleketinde konuş” diye kamuoyu önünde azarlamaya kalkışmıştır. Rum lider Papadopulos ile New York’ta müzakerelere devam etmesi için Denktaş’a baskı yapılmıştır. Türkiye’ye bağlılığı tartışma götürmeyen Denktaş’a, Türkiye’nin çıkarları müzakerelere devam etmenizi öngörür dedikleri için Denktaş New York’a gitmiştir. O dönemde Denktaş’a yapılanlar kabul edilemez şeylerdi. AKP iktidarı KKTC’de tescilli Rum yanlısı, AKEL’ci CTP ile işbirliğine gitmiş ve Denktaş’ın yıpratılması için kampanya başlatılmıştı. Denktaş’ın Kıbrıs sorununun çözümü önünde bir engel olduğunu söyleyenler tarihi bir hata işlediklerini herhalde şimdilerde çok iyi anlamıştır. Denktaş 2005’ten sonraki dönemde aktif olarak yoktur ve Kıbrıs sorunu hala daha çözülememiştir. Siyaset sorunları çözme sanatıdır diye Denktaş’a haksız ve insafsızca saldıranlar bugün bundan vicdanen rahatsız olmalıdırlar diye düşünüyorum. Denktaş bu gibilere hakkını helal etmeden aramızdan ayrılmıştır.
Kıbrıs müzakereleri şu an hangi aşamada? Rum kesiminin Kıbrıs Türkünün hiçe sayan tüm teklif ve adımlarına karşı Cumhurbaşkanı Akıncı’nın tek devletli yapıda hala ısrarcı olduğu görünüyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bilindiği üzere 2015 yılında Mustafa Akıncı, KKTC Cumhurbaşkanı görevine seçilmiştir.2015’te başlayan müzakereler önce Lefkoşa’da sonra New York, Mont Pelerin, Cenevre’de sürmüş ve en son Crans Montana’da toplanan Kıbrıs Konferansı’nda sonuç alınamaması nedeniyle çökmüştür. Akıncı, federal bir çözümden yana tavır ortaya koymuştur. Verdiği ödünlere rağmen, bunun imkânsızlığı ortada iken Akıncı hala daha ısrarla federasyonun tesisi için çaba göstermektedir. Crans Montana sonrasında “Bu bizim neslimizin son denemesiydi, bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, yeni parametrelerde Kıbrıs sorunu görüşülecek.” demesine rağmen Akıncı, tavize dayalı siyasetini sürdürmüş ve sırf Rum tarafını federal bir çözüme razı etmek üzere, Guterres Çerçevesi’ni stratejik bir paket anlaşma olarak kabul etmiştir. Guterres Çerçevesi, Türkiye’nin garantörlüğünün, tek yanlı müdahale hakkının ve adadaki askeri varlığının sonlandırılmasını, Türk tarafının toprak tavizi vermesini öngörmektedir. Akıncı bu kararı alırken ne KKTC Meclis ve hükümeti ne de Türkiye ile konuyu istişare etmiştir. Akıncı tamamen kendi kafasına göre hareket etmektedir. Türkiye’nin ve KKTC’deki milli davamıza bağlı siyasi partilerin iki devlete veya konfederasyona dayalı çözüm önerilerine karşı çıkmaktadır.
Cumhurbaşkanı Akıncı yeni yıl mesajında iki devletli çözüme karşı çıktığını bir kez daha beyan etmiştir… Akıncı halkımıza rağmen, Anavatan Türkiye’nin görüşüne rağmen ille de federasyon görüşmek istemektedir. Akıncı Anavatan Türkiye’nin, Meclis çoğunluğunun, halkın ezici çoğunluğunun ‘İki Devletli’ çözüm istediği gerçeğine gözlerini kapamaktadır. Bu durum halkımız arasında büyük tepki yaratmaktadır. Yüce Meclis devreye girmeli ve iki devletli çözüme karşı çıkan, tutarsızlıklar ve çelişkiler içinde bocalayan, bugün söylediğini ertesi gün inkâr eden, halkın tüm güvenini kaybeden, Rum tarafı siyasi eşitliğe karşı olmasına rağmen, “Federasyondan başka bir şey görüşmem.” diyen Akıncı’yı müzakerecilik görevinden almalıdır. Akıncı KKTC’ye ve tanınmasına inanmamaktadır. Meşruiyetini yitirmiştir ve yeminine sadık kalamamıştır. Kısaca vurgulamak istediğim, Akıncı, KKTC için büyük bir talihsizliktir, felakettir.