İnsanı insanlığından utandıran, milletimizin vicdanın da derin yaralar açan meselenin hukuki ve sosyal arka planına geçmeden önce size sormak istiyorum. Pedofili (sübyancılık) hastalığı tam olarak nedir?
Pedofili, Yunanca pedos (çocuk) sözcüğünden türetilmiş olup, yetişkin bir kimsenin ergenlik öncesi çocukları veya ergenliğe yeni girmişleri cinsel açıdan çekici bulması ve cinsel eğiliminin çocuklara yönelik olmasına neden olan psikoseksüel rahatsızlıktır. Pedagojik olarak tanımlarsak, 16 yaşından büyük bireylerin, kendisinden en az 5 yaş küçük olan çocuklara dair cinsel istismar dürtüsü barındırması hastalığıdır da diyebiliriz.
Yanlış bir düşünce var, pedofili hastalarının yaşlı, çirkin, toplumda herhangi bir varlık göstermeyen kişiler olduğu sanılır. Oysa genç, evli-bekâr, zengin, mevki-makam sahibi kişiler arasında da bu hastalığa rastlamak mümkündür. Hatta pedofiliye dair vaka analizlerine bakıldığında kadın pedofillerin de olduğunu görebiliriz. Pedofili eğilimi gösteren kadınlarda durum genellikle psikiyatrik hastalıkları olan ya da madde bağımlılığı problemleri yaşayan bireylerde görüyoruz. Sonuçta pedofili, birçok alt faktörü olan kompleks bir hastalıktır. Bunlar, beynin gelişimindeki bozukluklardan, çocukken cinsel istismara uğrama veya tecavüz gibi belirli travmatik deneyimlere kadar değişkenlik göstermektedir.
Sosyal medyanın kötü ve karanlık tarafı ile televizyon dizilerinde yer alan çarpık ve uç ilişki örnekleri, sapıkları teşvik edici bir rol oynuyor mu?
Birçok anne-baba, çocuklarını sosyal medya aracılığıyla istismar ettiklerinin farkında bile değil. İstismarın çocuk tarafından algılanması veya yetişkin tarafından bilinçli olarak yapılmış olması şart değildir. Yetişkinler, çoğu zaman farkında olmayarak çocukları ve bebekleri istismar ediyorlar. Son zamanlarda hızla artan sosyal medyada çocukların çıplak fotoğraflarının paylaşılması, doğum anının fotoğraflanması veya videosunun yayınlanması pek çok sıkıntıyı beraberinde getiriyor. Fotoğraf çıplak olmasa bile, bir bebeğin veya çocuğun sosyal medyada herkese açık şekildeki profillerde ya da hesapta pek çok yabancı varken paylaşılması istismara neden olabilir. Hesaplarınızda yabancı hiç kimse olmasa bile bu riskin yine bittiğini söyleyemeyiz. Zira çocukları istismar edenlerin yüzde 80’e yakını çocuğun tanıdığı kişiler oluyor. Ayrıca bu tür fotoğraflar, pek çok dalda hukuka aykırılık teşkil eder. Başta istismar olmak üzere, çocukların özel hayatının gizliliğinin ve kişilik haklarının ihlali söz konusu olmakta. Çocukların ömür boyu tehditle ve şantajla karşı karşıya kalma ihtimalleri de yüksektir. Çıplak olsun veya olmasın, kişinin annesi-babası, yakın akrabası bile olsa çocuk fotoğraflarının paylaşılması hukuka aykırılık teşkil eder.
Yıllar geçtikçe, bazı fotoğraflarımızı beğenmemeye başlar ve onları ya imha eder ya da saklarız. Bu durum da en doğal hakkımızdır. Çünkü kişinin unutulma hakkı vardır. Hâl böyleyken bir çocuğun fotoğrafının sonsuza kadar internet ortamında kalması, durumun sandığımızdan daha ciddi olduğunu gösterir aslında.
Mahremiyet eğitimi nedir?
Mahremiyet eğitimini anlayabilmemiz için önce mahremiyetin ne olduğunu konuşmamız gerekiyor. Bildiğiniz gibi mahrem kelimesi Arapça harem kelimesinden gelmektedir. Yasaklamak, men etmek, mahrum etmek anlamına gelir. Dolayısıyla mahremiyet, gizlilik, bir şeyin gizli hali diye tanımlayabiliriz. Mahremiyet insanların herhangi bir döneminde, her dinde her toplumda karşılaştıkları önemli bir kavramdır. Her ne kadar din kavramıyla da bağdaştırılsa da aslında hayatın her alanında olan bir kavram. Çünkü kavramın ne olduğu ne ile ilgili olduğu önemlidir. Mahremiyetin öğretilmesi veya öğrenilmesi ise ortak bir gelişim sürecini kapsar. Bu anlamda birey mahremiyet eğitimi alırken aslında toplumun da bu anlamda bilinçlenmesi ve farkındalığının artması önemli bir ayrıntı olacaktır.
Mahremiyet eğitimini tanımlarsak, duyguların doğru yönetimi eğitimi diye özetleyebiliriz. Duyguların veya hislerin doğru yönlendirilmesi, duyguların kullanılarak bireye zorla bir şey yaptırmak isteyenlere karşı gelebilmesi durumu olarak da özetlenebilir.
Aileye düşen görevler nelerdir? Millî Eğitim veya ilgili kurumlar bu işin tam olarak neresinde?
Zorla dokunulmak, tacize maruz kalmak durumunda mahremiyet bilincini kazanmış çocuklar kendini savunabilir. Toplumumuzda taciz konusunda çaresiz kalınmasının sebeplerinden biri, çocukların büyüklere karşı kendini savunamaması ve bunun da daha çocukluktan itibaren aile tarafından öğütlenmesidir. “O senin büyüğündür saygı duy, saygısızlık etme.” şekilde çocuklar baskılanınca çocukların öz benlikleri zayıflayabiliyor. Ailenin “elalem ne der” düşüncesinden sıyrılması lazım. Sokakta bir bebek veya çocuk görünce sevmek isteyen kişiler olabilir. Bu sevme eylemi ‘iyi niyetli’ bile olsa, buna izin verilmemeli… Baştan çok masum görünen bu sevme eylemi, aslında çocuğun öz benliğine bir darbe. Çocuktan izin alınmadan yapılan bu tarz davranışlar, çocuğun benlik saygısına, benlik duygusuna bir nevi saldırı mahiyetindedir.
Aileler, çocuğa özel alan tanımını doğru anlatmalı. Çünkü çocuğun kendi mahremini kendi özel alanını koruyabilmesi için önce bu alanın ne olduğunu öğrenmesi ve anlaması gerekiyor. Vücudun kişiye özel olan bölümlerinin örtünmesi gerektiği, çocuğa iki yaşından itibaren yavaş yavaş anlatılabilir. Bizler tuvalet eğitiminden sonra mahremiyet eğitiminin verilmesini tavsiye ediyoruz. Tuvalet eğitimi verildikten sonra çocuğa tuvalette annesinden (veya eş düzeydeki bakıcısı kimse) başka biriyle olamayacağı bilgisi iki yaşından itibaren öğretilmesi gerekiyor. 4 yaşından itibaren tuvalette tek kalması, tuvaletin kapısının kapatılması gerektiği gibi bilgilerin öğretilmesi önemli.
Çocuklar bazen anne-babalarının mahrem alanlarını görmek isteyebilir. Anne babalar buna kesinlikle izin vermemeli. Bu alanların kişiye özel olduğunu açıkça ifade etmeliler. Cinsel organlarla ilgili çocuk soru sorduğunda anne baba bu açıklamaları kendi bedenleri üzerinden değil, resimli ansiklopediler yardımıyla yapmalılar. Yine çocukların 4 yaşından itibaren çırılçıplak olarak evde veya dışarıda dolaşmaları doğru değildir. Özellikle yazın sahil kenarında küçük çocuklarını çırılçıplak bırakan bazı ebeveynlerin, bu konuda hassas olmalarını tavsiye ederim.
Yine ev içerisinde çocuk anne babasının odasına kapıyı çalmadan veya izin almadan girmemeli, aynı şekilde çocuğun odasına da anne baba izin almadan girmemelidir. Çocuk bunu evde gördüğü zaman ileride başkalarının da kendi özel alanına girmesine mani olacaktır.
Mahremiyet eğitiminde ayrıca fiziksel baskıya karşı da direnme refleksini öğretmek gerekebiliyor. Çünkü küçük yaştaki çocuklar kendilerini çaresiz görebiliyorlar. Çocuğa, büyüklerin ona istemediği bir şey yapmaya kalktığında nasıl tepki vermesi gerektiğini anne babanın öğretmesi gerekiyor. Çocuklar küçük yaşlarda küçük şeylere büyük tepkiler verdiklerinde aslında onların dirençlerini kırmamak lazım. O güç gösterisini anne babanın yanında yaşamasına izin vermek lazım.
Kısaca, bu paylaştığım bilgilerin özünde çocuğun benlik bilgisi ve özel alan bilincinin gelişmesi yer alıyor ve bunu da anne baba yapacaktır.
Hocam istismar vakalarının önüne nasıl geçilir? Hukuki ve sosyal tedbirler neler olmalı?
Bir ara gündeme geldi, okullarda cinsel sağlık eğitimi verilecekti. Büyük bir yaygara koptu. Bunun ismi mahremiyet eğitimi olsa belki daha iyi olabilirdi. Mahremiyet eğitimi cinsel sağlık eğitiminden biraz daha farklı bence. Mahremiyet eğitiminde, cinsel konular olmakla birlikte daha çok öz saygı ve bedene karşı farkındalık da var. Belki bir çatı olarak mahremiyet eğitimi düşünülebilir.
Çocuklar mahremiyet konusunda daha çok bilinçlendiğinde, toplum bu konunun farkına vardığında, duyarlılığı arttığında aslında istismar vakalarının önüne geçilebileceğini düşünüyorum.
Şunları da ekleyebilirim, “Çocuk uydurur, yalan söyler.” gibi bir durum söz konusu oluyor. İlk etapta çocuğun doğru söylediği varsayımından yola çıkarak hareket edilmesi lazım. Anne babanın çok sakin bir şekilde konuşması ve her ne olursa olsun senin yanındayım, seni koruyacağım mesajı verilmesi gerekiyor. Okullardaki rehber öğretmenler bu konularda çok dikkatli ve sık da takip ediyorlar bu konuyu. Bu da Millî Eğitim’in yaptığı iyi şeylerden bir tanesi. Rehber öğretmenler bu konuda gerçekten çok duyarlılar. Çıkan bir sürü vakalarda rehber öğretmenlerin hassasiyeti ve dikkati sonucu çıktı. Belki bu eğitimleri, istismar vakalarını önlemek adına diğer öğretmenlere de sınıf öğretmenlerine de temel düzeyde anlatmak gerekebilir. Onlardan da bu farkındalık ve bu hassasiyet istenebilir.