Yazar hakkında bilgi henüz girilmedi.
AKP “Türkiye’yi dinliyoruz” projesi başlattı. Seçimdeki kayıpların röntgenini çekmek ve yeni dönemin yol haritasını çizmek için seçim sonuçlarını analiz etmek üzere… Çok iyi.
Şimdiye kadar dinlemiş olsalardı gidişata dair ipuçları yakalayabilirlerdi.
Yakalayabilirler miydi? Seçim sandığında çarpılmadıktan sonra kulakları örten kibir zarını aralamak mümkün olur muydu?
“Türkiye’yi dinliyoruz” projesinde ekipler sahaya inip toplumun her kesimine kulak vereceklermiş. Yorum yapmayacak, seçmeni eleştirmeyecek, herhangi bir polemiğe girmeyecek sadece nabız tutacak, vatandaşı dinleyeceklermiş.
Beni de dinleyin o halde!
Her şeyden önce demokrasilerde “değişim” konusunu düşünün lütfen.
Modern dünyanın ülkelerine bir bakın. Devlet başkanlarının görev süreleri ne kadardır? En uzun süre iktidarda kalanlar kim? Devlet yapısında “sembolik değerden öteye gitmeyen” hükümdar aileleri olan monarşileri ya da Orta Doğu’daki hanedan devletlerini bir yana bırakarak, iyi kötü seçimlerin yapıldığı ülkeleri konuşursak…
Ekvator Ginesi’nin devlet başkanı 1979’dan beri Teodoro Obiang Nguema Mbasogo
Cibuti devlet başkanı 1999’dan beri İsmail Ömer Guellah
Kamerun’un devlet başkanı 1982’den beri Paul Biya
Kongo Cumhuriyeti’nin devlet başkanı 1997’den beri Denis Sassou Nguesso
Uganda’nın devlet başkanı 1996’dan beri Museveni
Tacikistan devlet başkanı 1996’dan beri İmamali Rahman
Belarus devlet başkanı 1994’ten beri Lukaşenko
Nikaragua devlet başkanı 2007’den beri Daniel Ortega
Togo devlet başkanı 2005’ten beri Faura Gnassingbe
Ruanda, Eritre, Çad, Özbekistan…
Bir de kuzey komşumuzun Putin’i var tabiî!
Bu isimlerin hepsi de seçimlerde yüksek oy oranlarıyla -bazıları inanılmayacak kadar yüksek!- iş başına geldi. Anayasalarında seçilme dönemi, görev süresi sınırı olan devletlerde illâ ki bir çaresi bulundu, referandumlar ile anayasa değişikliği yapılarak uzatmalara gidildi yahut görev süresi sınırı hepten kaldırıldı, aynı isimler muhafaza edildi. Bazılarında aynı isim önce başbakanlık, sonra devlet başkanlığı yaptı. Bazılarında makam aynı ailenin fertleri arasında değiş tokuş usulü, geldi gitti.
Bu isimler halihazırda makamda olanlar. Bazı liderler de çok uzun yıllar görevde kaldıktan sonra ya vefat etti ya da bir şekilde devrildi. Yemen, Sudan, Tunus, Libya, Gabon, Kamboçya, Angola… Meselâ, Libya’da Kaddafi ve Gabon’da Ömer Bongo 42 yıl iş başında kaldılar. Gabon’da Ömer’den sonra oğlu Ali Bongo iş başına geldi, 2023’te devrildi, aile toplam olarak 55 yıl ülkeyi yönetmiş oldu. Kamboçya başbakanı da 38 yıldan sonra görevi oğluna devretti! Sadece Kazakistan devlet başkanı Nursultan Nazarbayev 28 yıllık iktidardan sonra kendi isteğiyle başkanlığı bıraktı.
Ülke isimlerini bir kere daha okuyalım. Rusya’yı saymazsak hiçbiri gelişmiş ülkeler kategorisinde değil. Bir de Singapur vardır, gelişmiş bir “şehir devleti” olarak öne çıkar, başbakanı Lee Hisieng 2004’ten beri seçilmektedir. Genel manzaraya baktığımızda, demokrasi ile yönetilen ve gelişmiş dünyayı temsil eden ülkelerde devlet başkanları yahut başbakanlar değişiyor! En uzun süre görevde kalan 16 yıl ile Almanya’nın Merkel’i oldu ve bıraktı. ABD’nin en uzun süre iktidarda kalan başkanı Roosevelt’tir. Roosevelt ABD tarihinde dört dönem adaylığını koymuş ve seçilmiş tek başkandır. 1933-1945 arası Beyaz Saray’da o vardır. Oniki yıl…. Dördüncü dönemine başladıktan birkaç ay sonra vazife başında hastalık sebebiyle vefat etmiştir.
Roosevelt’in dört dönem aday olup büyük çoğunlukla seçilmesi, bu başarının getirdiği özgüvene dayalı pervâsızlık Amerikan kanun yapıcılarını uyardı, gelecekte de benzer bir başkan seçilirse -çok iyi bir başkan bile olsa- bu iş diktatörlüğe gidebilir diye Roosevelt’ten sonra anayasaya 22’inci değişiklik maddesi kondu, bir başkanın art arda ancak iki dönem bu makamda olabileceği, üçüncü defa aday olamayacağı kesinleşti. Roosevelt’i saymazsak ABD halkı on dokuzuncu yüzyılın sonlarından itibaren iki parti arasında gidip gelir; bir veya iki seçim Cumhuriyetçi başkan, bir veya iki seçim Demokrat başkan.
Çok uzun süreyle bir liderin -ve bir partinin- yönettiği ülkelerin neden gelişmiş ülkeler arasında yer almadığı konusu üzerinde düşünülmelidir. Yahut neden az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerin büyük bir kısmında liderler çok uzun süre koltuklarını bırakamıyor? Düşünülmelidir. Yukarıda adı geçen ülkelerin -ve geçmeyen benzeri ülkelerin- hemen hemen aynı dertleri var: Yozlaşma, çürüme, baskı, kibir, güç zehirlenmesi, hukuksuzluk, adaletsizlik, liyakatsizlik, kayırmacılık, rüşvet, kirli para, şeffaflıktan uzaklaşıp sümenaltı alışkanlıkları…
Kısacası bir ismin çok uzun süreli iktidarda kalması, bir devlet için övünülecek, alkışlanacak bir durum olmadığı gibi, sağlıklı bir vaziyet de değildir. (Parti liderleri için de geçerlidir bu). Bir kere bunun farkına varmak gerek. Demokrasilerin değişime ihtiyaçları vardır. Liderler için makamda kalma süreleri kesin ve katı kurallara bağlanarak sınırlandırılmalıdır. “Seçilebildiği müddetçe görev başında olmak” demokratik bir tavır değildir. Hem yönetenleri̇n hem yöneti̇lenleri̇n, yani̇ hem kanun yapıcıların hem seçmenleri̇n, yani̇ hem si̇yasî i̇radeni̇n hem si̇vi̇l i̇radeni̇n, demokrasinin ne olup ne olmadığının farkına varmalarını sağlayacak kadar “eğitimli” olmaları şarttır.
“Türkiye’yi dinliyoruz” diye sahaya inenlere ilk hatırlatacağım budur.