İletişim: omurpasha@hotmail.com
Azerbaycan ordusunun Karabağ’ı işgalden kurtarışı, diğer kayıp Türk vatanları için bir umut kaynağı olmuştur. Kimisi onlarca, kimisi yüzlerce yıldır işgal altında bulunan kayıp vatanlardaki soydaşlarımız, Karabağ harekâtı esnasında Azerbaycan ve Türkiye arasındaki dayanışmayı hayranlıkla izlemişlerdir. Karabağ’ın kurtuluşunun diğer kayıp Türk beldeleri için taşıdığı önemi ve onlara göre konumunu idrak edebilmek, bu tarihi deneyin karakteristik özelliklerinin çözümlenmesine bağlıdır.
Türkler, modern vatan olgusunun doğuşundan sonra vatan kaybetmenin acısını yaşamış az sayıdaki milletler arasındadır. Belki de bu milletler arasında en fazla vatan parçasını kaybedenidir. Buna rağmen kayıp vatanların durumu veya kurtuluşlarını konu edinen herhangi bir tipoloji inşa edilmemiştir. Bu durum bir yana, Türkçülüğün milli hareket tipolojisi dahi çıkarılmamıştır. Türkçülüğün doğuş yıllarında Ziya Gökalp ve Yusuf Akçura gibi mütefekkirlerin, kendi dönemleri ve öncesi için gerçekleştirdikleri tespitlerden sonra; sosyoloji, antropoloji, sosyal psikoloji, siyaset, tarih vb. disiplinlerin çalışma prensiplerinin ve bulgularının kullanıldığı sistematik bir milli hareket tipolojisi ortaya konulmamıştır. Oysa bölünen vatanlar ve çok başlı siyasi hâkimiyetler Türkçülüğün farklı coğrafyalarda farklı tarihsel deneyler üzerine gelişim göstermesine sebep olurken; hangi Türk topluluğunun hangi ideolojik aşamada bulunduğu üzerine herhangi bir çalışma yapılmamıştır. Ancak bu tip bir çalışmanın alt başlığı olabilecek kayıp vatanlar tipolojisine sahip olmayışımızın esas sebebi de bu olmakla birlikte, bu kabul edilebilir bir durum değildir.
Kurtarılan Karabağ’ın, kayıp Türk vatanları içerisinde ne türde ve hangi konumda bir kayıp vatan olduğunu tespit edebilmek ve bu bağlamda diğer Türk vatanlarının kurtuluşu üzerine düşünebilmek için öncelikle kayıp Türk vatanlarının özelliklerini göz önünde bulundurarak kabaca bir tipoloji ortaya koymak gerekmektedir. Burada yalnızca nasıl bir çalışmadan bahsedildiğinin anlaşılabilmesi için toplumsal ve siyasi şartların özelliklerine yönelik duyarlılığı oldukça düşük olan naçizane bir sınıflandırma ortaya konulmuştur. Zira böyle bir tipolojinin oluşturulabilmesi için disiplinler arası (multi/çoklu disipliner değil) çalışma yeterliliğine sahip çok farklı disiplinlerden uzmanların müşterek çalışmasına ihtiyaç vardır. Ancak burada, okuyucuya en azından fikir vermesi açısından, toplumsal koşullara duyarlılığı düşük ve tabiri caizse “kabaca” hazırlanmış bir tipoloji sunmakla yetinmek durumundayız. Bu tip bir tipoloji dahi, diğer kayıp Türk vatanlarının, kurtarılan Karabağ’a göre konumlarının idrak edilebilmesi açısından fayda sağlayacaktır.
Kayıp Türk vatanlarının özelliklerini göz önünde bulundurulması ile belirlenen faktörler; hukuki statü, demografik durum, vatanın kaybedilişinin üzerinden geçen zaman, diaspora, egemen gücün niteliği ve asimilasyon gibi faktörlerdir. Hukuki statü, kayıp vatanların mevcut uluslararası ilişkiler ve hukuk açısından hangi devlete bağlı göründüğü ile ilgilidir. Demografik durum ise vatanın kaybedilmesinin ardından bölgedeki demografik durumun değişip değişmediği ile ilgili faktördür. Kaybedilen topraklardaki Türkler hala bölgede yerleşik ise “değişmemiş”, bölgeye dışarıdan farklı etnik unsurlar getirilmişse veya Türklerin bir kısmı bölgeden çıkarılmışsa “kısmen değişmiş”, Türkler katliam ve tehcirle bölgeden çıkarılmışsa “değişmiş” olarak ifade edilmiştir. Zaman faktörü ise vatanın kaybedilişinin ardından kaç kuşak geçmiş olduğu ile ilgili faktördür. Bir kuşağın kaç yılı ifade ettiği üzerine uzlaşı olmasa da; genelde ortalama 25-30 yıllık bir zaman dilimini ifade etmek için kullanılır. Bu faktörün önemi, vatanın kaybedilişi esnasında yaşanan acıları tecrübe eden insanların, bu tecrübelerini diaspora veya anavatandaki soydaşlara taşıması ile ilgilidir. Bir olayın üzerinden zaman geçtikçe ve o olayın şahitleri ortadan kalktıkça, o olay ile ilgili bilgiler de aynı ölçüde dimağlardan silinmeye yüz tutmaktadır. Bu tip bir durumda, kayıp vatanın bağımsızlığı ile ilgili ülküyü yaşatmak için daha fazla ve farklı tedbirlere ihtiyaç vardır. Bu sebeple zaman faktörü önemlidir. Bir diğer faktör ise diasporadır. Diaspora, kaybedilen vatandan göç etmek zorunda kalıp anavatan veya başka ülkelerde yaşayan soydaşları kastetmek için kullanılmaktadır. Özellikle örgütlü diaspora, kaybedilen vatanın kurtarılması yolunda önemli bir işlev üstlenebilir. Diğer yandan sadece varlığı dahi kayıp vatanın bir hatırlatıcısıdır. Egemen gücün niteliği ile ilgili faktör ise işgalci gücün uluslararası arenadaki mevkiine işaret etmektedir. Bu bağlamda nesnel kriterler kullanabilmek açısından ülkelerin ekonomik büyüklüklerini gösteren kriterlere göre gerçekleştirilen G-7, G-20 ve diğerleri kategorileri kullanılmıştır. Takdir edileceği üzere işgalci gücün niteliği, kayıp vatanın kurtuluşu açısından izlenecek stratejilerin mahiyetini önemli şekilde etkilemektedir. Bir diğer önemli değişken ise asimilasyon konusudur. İşgal atındaki vatanda, Türklere yönelik asimilasyon ve baskı politikalarının var olup olmadığını gösteren önemli bir faktör olup; tedbir alma zaruriyeti doğurmaktadır. Yukarıda sunulan değişkenlerin göz önünde bulundurulmasıyla hazırlanan örnek bir tipoloji Tablo 1’de sunulmuştur.
Tablo 1: Kayıp vatan tipolojisi
Tip |
Hukuki Statü |
Demografi |
Zaman (Kuşak) |
Diaspora |
Egemen Güç |
Asimilasyon |
1 |
Sahip |
Değişmiş |
1 |
Var |
Diğer |
- |
2 |
Kayıp |
Değişmiş |
4 |
Yok |
Diğer |
- |
3 |
Kayıp |
Kısmen Değişmiş |
4+ |
Kısmen Var |
Diğer |
Var |
4 |
Kayıp |
Kısmen Değişmiş |
4+ |
Var |
G7 |
Var |
Tablo 1’de görüldüğü üzere kayıp Türk vatanlarının özelliklerine göre belirlenmiş altı farklı değişkene göre dört farklı tipte kayıp vatan olgusunu barındıran bir kombinezona ulaşılmıştır. Bu altı değişkenin düzeylerine yönelik “duyarlılık” arttırıldığında veya değişken sayısı değiştirildiğinde daha çok sayıda kayıp vatan tipine ulaşmak mümkündür. Ancak daha önceden de belirtildiği üzere böyle bir tipolojinin bilimsel ve duyarlılığı yüksek şekilde oluşturulabilmesi için disiplinler arası çalışma yeterliliğine sahip çok sayıda farklı disiplinden uzmanın müşterek çalışmalarına ihtiyaç vardır.
Bizim gerçekleştirdiğimiz “duyarlılığı düşük, kaba” sınıflandırmaya göre 1. Tip kayıp vatan kategorisine işgalden henüz yeni kurtarılan Karabağ girmektedir. Karabağ, yıllardır Ermeni işgalinde olsa da uluslararası antlaşma ve kararlara göre Azerbaycan toprağıdır (hukuki statü değişkeni). Bu bağlamda hukuki statüsü “sahip” olarak işaretlenmiştir. Demografik durum açısından Karabağ, katliamlar ve tehcirle Türk nüfusunu tamamen kaybetmiş bir Türk vatanıdır (demografi değişkeni). Ermeni işgalinin üzerinden henüz kuşak değişimine sebep olacak kadar zaman geçmemişti (zaman değişkeni). Savaştan ve katliamlardan canını kurtarıp Azerbaycan anavatanına ulaşan muhacirler sayesinde bir diasporasının olduğu söylenebilir (diaspora değişkeni). Karabağ’ı işgal eden güç, ülkelerin ekonomik büyüklüklerine göre oluşturulan G-7 ve G-20 ülkeleri arasında yer almadığından “diğer” olarak işaretlenmiştir (egemen güç değişkeni). Bölgedeki Türk nüfus katledilip sürüldüğünden mevcut bir asimilasyondan bahsetmek mümkün değildir. 1. Tipteki bir vatanın bu özellikleri göz önünde bulundurulduğunda, bölgede Türk nüfus yer almadığı için demokratik; zorlayıcı bir etken olmadan da diplomatik bir mücadelenin sonuç vermesi mümkün değildir. Dolayısıyla 1. Tip bir kayıp vatan ancak cebren kurtarılabilecektir. Nitekim Karabağ da ancak bu şekilde kurtarılabilmiştir. Diğer kayıp vatanların özellikleri göz önünde bulundurulduğunda, 1. Tipe girebilecek başka bir yer olmadığı görülmektedir.
Oluşturulan tipolojiye göre 2. Tip kayıp vatan kategorisine girebilecek bir yer olarak Zengezur bölgesi akla gelmektedir. Zengezur, 20. Yüzyılın başında Türk toprağı iken; Türk Dünyası’nı ortadan bölmek ve arada fiziki bir koridor oluşturmak amacıyla SSCB tarafından Ermenistan’a verilmiştir. Uluslararası antlaşmalarla bu statü koruma altına alınmıştır (hukuki statü değişkeni). Bölgedeki Türk nüfusun Ermeniler tarafından katledilmesi ve yerlerine İran’dan getirilen Ermenilerin yerleştirilmesiyle demografik denge değiştirilmiştir (demografi değişkeni). İşgalin üzerinden yaklaşık dört kuşak geçmiş olup; olayları tecrübe eden nesil hayatta değildir (zaman değişkeni), Zengezur göçmenlerinin oluşturduğu herhangi bir diaspora da göze çarpmamaktadır (diaspora değişkeni). Zengezur’daki işgalci güç, özgürlüğüne kavuşan Karabağ’daki işgalci güç ile aynıdır; Ermenistan (egemen güç değişkeni). Bölgede herhangi bir Türk nüfus kalmadığından, asimilasyon uygulamalarından bahsetmek mümkün değildir (asimilasyon değişkeni). 2. Tipteki bir vatanın bu özellikleri göz önünde bulundurulduğunda, bölgede Türk nüfus yer almadığı için bu bölgede yaşayan insanlar üzerinden demokratik bir mücadele mümkün değildir. İleride gelişecek şartlara göre sonuç verme ihtimali çok düşük olsa da diplomatik bir mücadele mümkün olabilir. Dolayısıyla 2. Tip bir kayıp vatan için en güçlü yöntem cebren kurtarılmasıdır. Ancak bunun için ihtiyaç duyulacak olan kamuoyu oluşumu, ancak bağımsız Türk vatanlarında gerçekleştirilecek olan iç eğitpolitik faaliyetler ile mümkün olabilir. Zira kayıp vatanların kurtuluşunu düşünmeyen, amaçlamayan bir topluluğun bu vatanları kurtarmak için harekete geçmesi mümkün değildir.
3. tip kayıp vatanlarda hukuki statü, ikincisine benzer şekilde kaybedilmiştir. Hukuki statüsü işgalci güce aittir (hukuki statü değişkeni). Bu tip bir kayıp vatanın öncekilere göre en olumlu özelliği demografinin tam olarak değişmemiş oluşudur. Bölgedeki Türkler, kısmen göç etmek zorunda kalsalar da, dışarıdan başka etnik unsurlar onların yanına yerleştirilmiş olsalar da bu tip bölgelerde Türk nüfus hala yaşayan kültürüyle birlikte mevcuttur (demografi değişkeni). Bu husus kayıp vatanın azatlığı hususunda önemli bir kuvvet çarpanı oluşturmaktadır. 3. Tip kayıp vatanlar da en az dört kuşak (en az bir asır) önce kaybedilmiş vatanlardır (zaman değişkeni). Bu bölgelerde Türk ahali yaşamaya devam ettiğinden nüfusun büyük kısmı kayıp vatandadır. Ancak anavatan ve diğer ülkelerde kısmen diaspora oluşumundan bahsedilebilir (diaspora değişkeni). 3. Tip kayıp vatanlardaki işgalci güçler de “diğer” kategorisi olarak isimlendirdiğimiz G-7 ve G-20 ülkeleri arasına giremeyen; İran, Irak, Yunanistan ve Bulgaristan gibi daha düşük gelişmişlik seviyesindeki ülkelerdir (egemen güç değişkeni). İşgal altındaki vatanda yaşayan Türk nüfus, genelde asimilasyon ve baskı altında bulunmaktadır (asimilasyon değişkeni). Bu bağlamda bölgede halen mevcudiyetini devam ettirmekte olan Türk kültürünün tehdit altında olduğu söylenebilir. 3. Tip kayıp vatanlara Türkmeneli, Güney Azerbaycan, Batı Trakya vb. Türk yurtları örnek olarak gösterilebilir. 3. Tip kayıp vatanların kurtuluşunda izlenebilecek yöntemler ilk ikisine göre farklıdır. 1. ve 2. Tip kayıp vatanlarda yerleşik Türk unsur bulunmazken, 3. Tip vatanda yerleşik Türk unsurun bulunması, bu strateji değişikliğinin temel sebebidir. Bölgede yaşayan Türk nüfusun insan hakları ve kendi kaderini tayin hakkı bağlamında çıkarlarının korunması demokratik ve diplomatik mücadeleye zemin hazırlarken; statükonun değişmesi ihtimalini doğuran olası durumlarda siyasi ve askeri yöntemlerin devreye girmesiyle Karabağ örneğinde olduğu gibi cebren de kurtarılması mümkündür. Bunun için en büyük handikap bu bölgelerin hukuki statüsü iken; kolaylaştırıcı etken bu bölgelerde yaşayan Türk nüfustan kaynaklanan yerel destek olasılığıdır. Karabağ’ın, bu tip bir yerel desteğin bulunmadığı askeri harekât ile kurtarıldığı gözden kaçırılmamalıdır. Bunların yanında diğer çözüm yollarının destekleyicisi olarak kitle iletişim organları ile kayıp vatanlardaki nüfusun kurtuluş, bağımsızlık ve birlik fikirleri bağlamında ajite edilmesi için ve bağımsız Türk yurtlarındaki toplulukların kayıp vatanların kurtarılması ülküsünü benimsemeleri için iç-dış eğitpolitik faaliyetler bu tip vatanların kurtuluşunda büyük öneme sahiptir.
4. tip kayıp vatanların hukuki statüsü de kaybedilmiştir. Dolayısıyla resmi olarak işgalci güçlere ait oldukları söylenebilir (hukuki statü değişkeni). Bu tip kayıp vatanlarda da Türk nüfus bölgedeki varlığını büyük ölçüde devam ettirmektedir (demografi değişkeni). Bu durum, üçüncüsünde olduğu gibi dördüncü tip kayıp vatanlarda da önemli bir kuvvet çarpanını teşkil etmektedir. Bu vatanların kaybı da bir asırdan daha eski bir zamanda gerçekleşmiştir (zaman değişkeni). Bu vatanlarda Türk toplulukları halen yaşamaya devam etse de bir kısmı başka ülkelere göç etmiş olup; diasporaya sahiptirler (diaspora değişkeni). Hatta bazıları zaman zaman uluslararası kamuoyuna sesini duyurmayı başarmaktadır (Doğu Türkistan örneğinde olduğu gibi). 4. Tip kayıp vatanlardaki işgalci güçler, öncekilere göre gelişmişlik seviyesi daha yüksek olan Rusya ve Çin gibi G-7 ve G-20 ülkeleridir (egemen güç değişkeni). Bu husus kayıp vatanların kurtarılması hususunda olumsuz yönde önemli bir kuvvet çarpanını teşkil etmektedir. Bu bölgelerde yaşayan Türk nüfus tarihin belirli dönemlerinde asimilasyona maruz kalmış olup; büyük kısmı halen bu tip saldırılar altındadır (asimilasyon değişkeni). Bu yönden Türk nüfusun ve Türk kültürünün bu bölgelerin çoğunda tehdit altında olduğu söylenebilir. 4. Tip kayıp vatanlara örnek olarak Kırım, Doğu Türkistan ve Rusya kontrolündeki özerk bölgeler örnek olarak verilebilir. Bu kayıp vatanların kurtuluşunda izlenecek stratejiler 3. Tip vatanlardaki ile benzer olsa da daha büyük güçlükleri içerisinde barındırır. 4. Tip kayıp vatanlardaki yerleşik Türk topluluklarının insan hakları ve kendi kaderini tayin hakkı bağlamında çıkarlarının korunması demokratik ve diplomatik bir mücadele için meşruiyet zemini sunmaktadır. Diğer yandan kitle iletişim organları ile kayıp vatanlardaki nüfusun kurtuluş, bağımsızlık ve birlik fikirleri bağlamında ajite edilmesi için ve bağımsız Türk yurtlarındaki toplulukların kayıp vatanların kurtarılması ülküsünü dimağlarına yerleştirmek için iç-dış eğitpolitik faaliyetler bu tip vatanların kurtuluşunda büyük öneme sahiptir. Bir diğer mücadele yöntemi ise mevcut statükonun değişimine zemin hazırlayabilecek büyük ölçekli olaylar esnasında gerçekleştirilebilecek siyasi ve askeri bir çözüm olabilir. Ancak işgalci güçlerin uluslararası arenadaki konumları göz önünde bulundurulduğunda bu çözüm yolunun imkânsız olmamakla birlikte diğer kayıp vatan tiplerine göre daha zor olacağı aşikârdır.
Yukarıda kabaca sunduğumuz tipolojiyi göz önünde bulundurarak Karabağ’ın kurtuluşunu göz önünde bulundurduğumuzda; her ne kadar diğer kayıp vatanlar için umut ışığı doğduğunu söyleyebilirsek de diğer vatanların kurtuluşunun daha zor olacağı net bir şekilde görülmektedir. Zira 1. Tip bir kayıp vatan olan Karabağ, hukuki statü bakımından askeri çözüm için meşru bir zemin sunmaktadır. Ancak diğer kayıp vatanların hiçbirisinde bu durum söz konusu değildir. Dolayısıyla diğer kayıp vatanların kurtuluşunda askeri çözüm kullanma konusunda uluslararası kamuoyunu ikna etmek mümkün değil gibi görünmektedir. Bu tip bir çözüm ancak Birinci ve İkinci Dünya Savaşları’nda olduğu gibi çok büyük çaplı statüko değişiminin gerçekleştiği tarihi kavşak noktalarında gerçekleşebilir. Bu sebeple diğer Türk vatanlarında daha çok bağımsızlık, kurtarımcılık ve birlik fikirlerini eken iç ve dış eğitpolitik faaliyetler önem kazanmaktadır. İç eğitpolitik faaliyetler, bağımsız Türk yurtlarında gerçekleştirilecek çalışmalara; dış eğitpolitik faaliyetler ise işgal altındaki Türk yurtlarında yaşayan Türklere yönelik gerçekleştirilecek çalışmalara işaret etmektedir. Eğitpolitik konusu, daha önceki yazılarımızda ayrıntılı şekilde ele alındığından burada tekrar konu edilmemiştir. Uygulanacak eğitpolitik faaliyetler için önceki yazılara bakılabilir.