İletişim: omurpasha@hotmail.com
Afganistan yirmi yıl aradan sonra tekrar Taliban’ın kontrolü altına girerken, Güney Türkistan (Afganistan’ın kuzeyi) için yeşeren umutlar büyük ölçüde tekrar yitirildi. Umutsuzluğa kapılıp Güney Türkistan’ı kaderine terk etmek yerine mevcut statükonun ortaya çıkışını hazırlayan şartları tetkik etmek gerekmektedir. Zira mevcut durumun ortaya çıkışında, Türk Dünyası dışındaki güçlerin etkinliği kadar, önce Türk Dünyası’nın sonrasında ise Güney Türkistan Türklerinin pasifliği de etkilidir. Türk Dünyası’nın en büyük hatası, bölgedeki otorite yoksunluğu ve kargaşa ortamına rağmen Türk bölgeye herhangi bir milli güç unsuru ihraç edememesi olarak görünmektedir.
Türk Dünyası ülkelerinin mevcut durumları ve kendi sorunları göz önünde bulundurulduğunda milli güç unsurlarından siyasi veya askeri gücü kullanması, bölgenin güç dengeleri ve reel politik açısından mümkün görünmemektedir. Ancak başta psiko-sosyal ve kültürel güç olmak üzere ekonomik, coğrafi, bilimsel ve teknolojik güç unsurlarıyla ilgili çalışmalar yapılması mümkündü ve halen de mümkündür. Güney Türkistan’daki yoğun Türk nüfusuna rağmen bölgenin kendi iç dinamikleri, otorite yoksunluğuna rağmen siyasi veya askeri bir hareket gösterememiş ve bu sebeple bağımsızlık ümitleri tekraren yitirilmiştir. İç dinamiklerin ortaya çıkamaması, bölgenin Türk Dünyası’nın programlı desteğine ihtiyaç duyduğunun kanıtıdır. Aksi takdirde Güney Türkistan’ın içerisinden geçmekte olduğu sürecin gideceği yön Doğu Türkistan’ın durumuna, belki de daha kötüsüne evrilecektir. Bu noktada Türk Dünyası’nın Güney Türkistan ile ilgili en öncelikli uzun vadeli icraatının, bölgedeki Türklerin psiko-sosyal ve kültürel gücüne katkı sunacak bölgede Türk milli asabiyetini güçlendirecek bir “Güney Türkistan Eğit-politik Programı”nı hazırlaması ve uygulaması olmalıdır.
“Eğit-politik” kavramından kastımız kısaca şu şekilde izah edilebilir: Eğit-politik; topyekûn olarak örgün ve yaygın eğitim ve kültür teşkilatlarının veya çeşitli örgün ve yaygın eğitsel unsurların, toplumun veya belirli bir sosyal grubun, daha önceden belirlenmiş ülküler ve idealler doğrultusunda bilinçli olarak şekillendirilmesi ile olan ilişkisini ifade etmektedir. Eğit-politik faaliyetler iki türlü şekilde cereyan edebilir. Bunlardan ilki, hâkim politik veya ideolojik statükoyu zafiyete uğratmak suretiyle ortadan kaldırmaya yönelik faaliyetlerdir. Bir ülkede saygı duyulan politik bir sistemin veya tarihi figürlerin, dezenformasyon yoluyla yıpratılması suretiyle itibarının ortadan kaldırılması bu tür bir eğit-politik faaliyete örnek olarak verilebilir. İkinci tür ise, daha önceden belirlenmiş olan kazanımlar doğrultusunda, sınırları çizilmiş bir sosyal grubun idealize edilmesidir. Sınırları çizilmiş olan sosyal grup, ulusal eğitim teşkilatlarının hitap ettiği bir millet olabileceği gibi, herhangi bir sosyal örgüte ait çok daha küçük gruplar da olabilir. Bu türden bir eğit-politik faaliyete ise; Avrupa Birliği’nin Avrupalılık bilinci ve demokrasi ilkelerini idealize eden eğitsel tasarımlarını, Suriye Baas Yönetimi’nin Panarabizm ideolojisini aşılayan öğretim programlarını veya Türkiye Cumhuriyeti’nin vatanını ve milletini seven, haklarını bilen ve kullanan, sorumluluklarını yerine getiren, ulusal bilince sahip vatandaş yetiştirme idealine sahip sosyal bilgiler ve tarih öğretim programlarını örnek olarak verebiliriz. İkinci tür bir eğit-politik misyonun doğumu, genelde başarılı birinci tür eğit-politik faaliyetlerden sonra veya onlarla eş zamanlı bir şekilde gerçekleşmektedir. Örneğin II. Meşrutiyet yıllarında ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında sunulan eğitsel süreçler içerisinde; halkın yönetime katılması idealize edilirken, “monarşi” düzenine ilişkin olumsuz nitelikte söylemlerde bulunulmasını bu bağlamda değerlendirebiliriz. Güney Türkistan Türklerinin de milliyet asabiyetini geliştirmeleri, bölgedeki Türk kültürünün ihyası ve belki de bağımsızlık ülküsünü benimsemeleri için eğit-politik tasarım ve uygulamalara ihtiyaç olduğu açıktır. Gelişen ulaşım ve kitle iletişim teknolojileri bu konuda Türk Dünyası’nın elini güçlendirmektedir.
Taliban’ın kendisi bir eğit-politik programın sonucudur. Sovyetlerin Afganistan’ı işgali sırasında Pakistan ve Hindistan coğrafyasında örgütlü Deobandi medreseleri ve bunlara ek olarak Pakistan-Afganistan sınırında aynı anlayış doğrultusunda kurulan medreseler, Taliban (öğrenciler) hareketini doğurmuş ve bu günlere kadar ideolojik olarak güçlendirerek taşımıştır.(1) ABD’nin 2001 yılında Afganistan’ı işgal ederek 20 yıl boyunca yürüttüğü saldırılara karşın Taliban’ın varlığını sürdürebilmesindeki en büyük etken onu doğuran ve devam ettiren eğit-politik misyonun sağladığı psiko-sosyal ve kültürel güçtür. Buna ek olarak bölgenin dağlık coğrafi yapısını da coğrafi güç unsuru olarak başarılı şekilde kullandıkları söylenebilir. Taliban’ın eğit-politik konusundaki tecrübeleri, ABD ve NATO’nun kendisini yok edememiş olduğu olgusu ile birleşince hareketin güçlenerek devamlılığını sağlama konusunda avantaj sağlayabilir. Taliban’ın bu konudaki avantajı, Güney Türkistan için bir dezavantaja dönüşecektir. Bu sebeple Güney Türkistan Türklerinin hiç olmadığı kadar dış desteğe ihtiyacı vardır. Aksi takdirde Türk Dünyası bir Türk kültür havzasının daha yok oluşunu izlemek durumunda kalacaktır.
Güney Türkistan eğit-politiği bağlamında Türk Dünyası neler yapabilir? Aslında İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Güney ve Doğu Türkistan misyonları incelendiğinde Türk tarihinde benzer hamlelerin daha önce de gerçekleştirildiği görülmektedir. Bu yönüyle Türk tarihi kılavuz olabilecek bazı örnekler barındırmaktadır. Ancak Güney Türkistan eğit-politiğinin inşası açısından bu geçmiş deneyimleri, içerisinde bulunduğumuz çağın şartları ve hedef topluluğun (Özbek Türkleri ve Afganistan Türkmenleri vd.) mevcut durumuyla birlikte değerlendirerek hareket etme zaruriyetini ifadeye bile gerek yoktur. Dolayısıyla Güney Türkistan eğit-politik çalışmalarının planlanması ve uygulanması için disiplinler arası çalışma yeterliliğine sahip Sosyoloji, Sosyal Psikoloji, Kültürel Antropoloji, Türk Halk Bilimi, Psikoloji, Tarih, Tarihi ve Beşeri Coğrafya, Eğitim Bilimleri, Sosyal Bilgiler Eğitimi, Tarih ve Coğrafya Eğitimi, Türk Dili ve Lehçeleri gibi farklı sosyal bilim disiplinlerinden uzmanların bölge ve hedef topluluk üzerinde gerçekleştirecekleri bilimsel tetkiklere ihtiyaç vardır. Bu bir kişinin veya mevcut herhangi bir kurumun tek başına ortaya koyabileceği bir iş gibi görünmemektedir. Türk Dünyası’ndaki oluşumlar göz önünde bulundurulduğunda bu iş için en uygun kurumun Uluslararası Türk Akademisi olabileceği görünmektedir. Bu kurumun bünyesinde bu tip bir çalışma grubu pekâlâ oluşturulabilir veya doğrudan bu iş ile ilgilenecek bir enstitü kurulabilir. Tabii ki tüm bunlar için öncelikle Güney Türkistan’ı kurtarmayı veya en azından yardım etmeyi mesele edinen devletlere, kurumlara ve bireylere ihtiyaç vardır. Türk Dünyası’nın devletler ve kurumlar düzeyinde böyle bir meselesi var mıdır? Elbette yoktur. Çünkü Türk Dünyası’nın kendisinin de öncelikle birlik ruhunu güçlendirecek ve bu konuları mesele olarak idrak etmesini sağlayacak “Türk Dünyası Eğit-politiği”ne ihtiyacı vardır.(2)
(1) Ayrıntılı bilgi için bkz. Kızıl, Ömür (2016). Deobandi’den Rakka’ya: Eğit-politik Terör. Sahipkıran Stratejik Araştırmalar Merkezi (SASAM). https://sahipkiran.org/2016/07/28/egitpolitik-teror/
(2) “Türk Dünyası Eğit-politiği” ile ilgili ayrıntılı bilgi için Milli Devlet Gazetesi’nde yayımlanan aynı başlıktaki yazı dizisine bakılabilir.