İletişim: omurpasha@hotmail.com
Çin Komünist Partisi’nin Doğu Türkistan’da uyguladığı ve hiçbir insani değerle bağdaştırılamayan politikalar, yeterli sıklıkta olmasa da son zamanlarda Batı medyasında yer bulmaya başladı. Medyada yer bulduğu şekliyle, Çin’in “Sincan yeniden eğitim kampları” adını verdiği ancak farklı devletler ve teşkilatlar tarafından “toplama kampları”, “enterne kampları” ve “endoktrinasyon kampları” olarak isimlendirilen kamplar Çin’in insanlık dışı uygulamalarının ve politikalarının odak noktasını oluşturmaktadır. Uygur, Kırgız ve Kazak Türkleri başta olmak üzere bölgedeki Müslümanlara yönelik asimilasyon politikası izleyen Çin’in en büyük kurbanı bölgedeki çocuklar olmaktadır.
Çin’in çocuklara yönelik mevcut uygulamasının en yakın örneği olarak terör örgütü DAEŞ’in Irak ve Suriye’deki eğit-politik uygulamaları gösterilebilir. Ele geçirdikleri bölgelerden zorla topladıkları çocukları, kendi oluşturdukları çağdışı öğretim programlarını uyguladıkları okullarda endoktrine etmeye çalışan terör örgütünün uygulamaları dahi, zulümde Çin hükümetinin Doğu Türkistan’daki uygulamalarından geri kalmış olarak nitelendirilebilir.
Avustralya Stratejik Politika Enstitüsü, 2020 yılında 380 kampa ait uydu görüntülerine sahip olduğunu ve bunlardan 14’ünün inşaatının halen devam ettiğini belirtmiştir. Bu durum asimilasyon politikasının büyüklüğünü ve halen de büyümeye devam ettiğini göstermesi açısından önemlidir. Bu kamplar, milyonlarca insanın zorla tutulduğu, sistematik bir şekilde fiziksel ve psikolojik saldırılara maruz kaldığı “devlet kurumları”dır. Gelişim ve eğitim psikolojisi göz önünde bulundurulduğunda, bu merkezlerde endoktrinasyona maruz kalan genç ve yetişkinlerin, bu sistematik propagandaya karşı direnç mekanizması geliştirebilecekleri öngörülebilir. Bu bağlamda Çin’in bu özellikteki bir kitleye dayattığı eğit-politik uygulamalar, insanlık tarihinde kara bir leke olmakla birlikte amacına ulaşamayacak bir zulüm ve beyhude bir uğraş olarak yerini alacaktır. Ancak hedef alınan çocuklar için aynı durumdan bahsedemeyiz. DAEŞ’in elindeki savunmasız çocuklar gibi Çin Komünist Partisi’nin elindeki Doğu Türkistanlı çocuklar da onarılması belki de hiçbir zaman mümkün olamayacak psikolojik ve ideolojik yaralar alacaklardır.
Uluslararası kuruluşlar ve medya organları vasıtasıyla Çin içerisinden bazı bilgi sızıntıları gerçekleşmekte ve Dünya kamuoyu ile paylaşılmaktadır. Bu ve başka yollarla edinilen bilgiler ışığında bölgede zulme ve endoktrinasyona maruz kalan binlerce Türk çocuğuna gelecekteki muhtemel bir kurtuluş gününde uygulanacak rehabilitasyon için Türk Dünyası hazırlığını bugünden yapmalıdır. Kamplarda karşılaşılan uygulamalar hakkında çok sayıda tanığın sunduğu veriler ve sızan resmî belgeler bugün medya organlarında dahi dolaşmaktadır.
Çin Komünist Partisi’nin, (çocukların) özellikle milliyet ve din idrakine yönelttiği sistematik saldırılar, kamplarda yaşayan ve şiddete maruz kalan çocuklarda ortaya çıkabilecek psikolojik travmalar vb. hususlar göz önünde bulundurularak Türk Dünyası ülkelerinin oluşturduğu çatı kuruluşların ilgili organları tarafından şimdiden bazı hazırlıklar yapılabilir.
Çin hükümetinin zulmü ebediyen süremeyecektir. Tarih bunun sayısız örneği ile kanıtlar sunmaktadır. Bu sebeple gelecekteki olası bugün için hazır olmak Türk Dünyası eğitimcilerinin bir görevi olarak addedilebilir. Hal böyleyken, Çin’i eleştiren ve yaygın gözetim ve baskılara ilişkin kaygıları ifade ederek kitlesel tutuklamalara son verilmesi için çağrı yapan 22 ülke içerisinde hiçbir Türk ve İslam ülkesinin olmadığını; diğer yandan Çin’in Doğu Türkistan’da elde ettiği “başarılar” sebebiyle onu kutlayan ve destekleyen onlarca Müslüman ülke içerisinde bir Türk ülkesi olan Türkmenistan’ın da yer aldığını (12 Temmuz 2019) hatırlamakta fayda var.