Ömür Kızıl

Tüm yazıları
...

 “Çalınan İl: Hatay” Tartışması ve Gözden Kaçanlar

İletişim: omurpasha@hotmail.com

Ömür Kızıl

Geçtiğimiz hafta Rus medyasında yayımlanan bir haber, Türk sosyal medya kullanıcılarının büyük tepkisine sebep oldu. Söz konusu haber, “Çalınan İl: Suriye’nin Bir Köşesi, 80 Yıl Önce Neden Fransa Tarafından Türkiye’ye Verildi” başlığıyla Rus yayın organı Sputnik’in İngilizce sayfasında yayımlandı. Türk kamuoyu, Türkiye sınırlarını tartışmaya açan bu tip bir habere doğal olarak refleks göstermiştir. Ancak aynı refleksin, söz konusu iddiayı kendi doktrininin bir parçası olarak üreten ve yeni nesillerin dimağlarına işleyen Suriye rejimi konusunda gösterildiğini söylemek güçtür. Rus medyası tarafından, Türkiye’nin İdlib harekâtı sırasında kasıtlı bir biçimde servis edilen bu haberin kaynağındaki fikir, Rus ürünü değildir. Aksine Türkiye’nin savaş alanında karşı karşıya kaldığı Baas rejiminin ideolojisinin bir ürünüdür.

Irak’taki Baas rejiminin çöküşünden sonra, seküler Arap milliyetçiliği ve yayılmacılığı davasını güden tek rejim Suriye rejimidir. Suriye rejiminin bağlı olduğu Baas ideolojisi, Suriye milli kimliğini, çok sayıda tarihi örneğe sahip olabilecek geleneksel bir yöntemle tarih ve coğrafya eksenli olacak şekilde inşa etmiştir. Milli kimliği beslemek için inşa edilen tarih anlatısı ve mekân algısı, Panarabizm ideolojisi ve irredantist Arap milliyetçiliği ile desteklenerek milli kimlik üç katmanlı bir model şeklinde tasarlanmıştır.

İlk katman, coğrafi referanslarıyla, sınırları Suriye’yi aşan ve Arapların yaşadığı tüm toprakları kapsayan “Arap Vatanı”dır. Tarihi süreç içerisinde Arapların yönetiminde olan, ancak daha sonra başka milletlerin egemenliğine girmiş olduğu iddia edilen bazı topraklar da “kayıp vatan” veya “gasp edilmiş arazi” olarak nitelendirilmek suretiyle bu “Arap Vatanı”nın bir köşesi olarak tarif edilmiştir. “Arap Vatanı”nın bu kayıp “köşeleri” arasında Türkiye’nin Hatay, Adana, Maraş, Antep, Kilis ve Mardin gibi illeri de sayılmaktadır. Suriyeli milli kimliğine şekil veren bu ilk katmanın, Baas ideolojisindeki irredantist (yayılmacı) temayüllere zemin hazırladığı söylenebilir. Söz konusu yayılmacı temayüllerin çok büyük bir kısmı ise hedef olarak Türkiye’nin güneyini görmektedir.

İkinci katman ise mevcut sınırlarıyla Suriye coğrafyasıdır. Suriye’nin bugünkü sınırlarına ulaşmasını sağlayan tarihi sürecin yarattığı bilinç bu bağlamda değerlendirilebilir. Söz konusu tarihi süreç ise, Türk (Osmanlı) hâkimiyetine karşı gerçekleşen isyanı temele alarak, Arap milliyetçiliğinin eksenine Türklere karşı “bağımsızlık” motivasyonunu yerleştirmektedir. Arap milliyetçiliği, Ortadoğu’nun dört bir yanında bu hareket tarzını hiçbir zaman kaybetmemiştir. Dolayısıyla, Suriyeli milli kimliğini oluşturması planlanan ve tarihi referans alan ikinci katmanın hedefinde de Türkiye ve Türkler vardır.

Son olarak üçüncü katman ise Baas ideolojisi ile şekillendirilmiş olan devlet teşkilatıdır. Bu üç katman, Suriye Milli Eğitimi tarafından pedagojik olarak yapılandırıp Suriyeli nesillerin dimağına yerleştirilecek şekilde ders kitaplarına ve öğretim programlarına şekil vermiştir.

Türkiye’nin sınırlarının dibinde, onlarca yıldır filizlenen ve güçlenen bu ideoloji, milyonlarca insana aktarılırken Türk kamuoyu bu mevzuya duyarsız, hatta bihaber kalmıştır. Hal böyle olunca, Rus medyasının servis ettiği tarzda haberlerle karşılaşmak doğal olarak şaşkınlık olarak tarif edebileceğimiz bazı tepkilere sebep olmaktadır. Türk kamuoyunun bu konudaki bilgisizliğine ek olarak, Türk toplumunun bir başka “zayıf karnı” da; İslamcılık düşüncesinin bazı formlarının, Arap dünyası algımıza dayattığı bakış açısıdır. Toplumumuzda “milliyetçilik öncesi milliyetçilik” özelliği ile filizlenen ve yaygın bir şekilde görülen İslamcılık düşüncesi, çoğunluğu Müslüman olan Arap dünyasına yönelik yaklaşımımızı etkilemekte ve adeta Türk toplumunun bu coğrafyaya yönelik ideolojik savunmasında “gedik” açmaktadır. Bu durum, Türk milletini, yayılmacı Arap milliyetçiliğine karşı savunmasız ve tedbirsiz bırakmaktadır.

Suriye’ye ait eğitim istatistikleri, Türkiye’de yaşayan Suriyeli sığınmacıların büyük çoğunluğunun, Suriye Milli Eğitimi’nin yukarıda sunulan üçlü çarkından geçtiğini göstermektedir. Bu sığınmacıların büyük bir kısmının, Baas rejimi tarafından “kayıp vatan” olarak nitelendirilen Adana, Hatay, Antep, Kilis, Maraş, Urfa ve Mardin gibi illerimizde yaşadığı göz önünde bulundurulursa; Türk kamuoyunun ve Türk devletinin bu konuda uyanık olması gerektiğini görmek kolaylaşmaktadır.

Sputnik tarafından yapılan bu şer haberden, bu konuda Türk kamuoyunu silkeleyecek ve bu düşüncenin kaynağını idrak edip tedbir üretmesine vesile olacak bir hayrın doğmasını temenni edebilir miyiz?

(1) BEKAM (2015). Suriyeli Misafirlere Yönelik Sosyal Uyum ve Eğitim Müfredatları Çalışması Raporu, s.26’dan alınıp düzenlenmiştir.