Gökmen Kılıçoğlu

Tüm yazıları
...

Sovyetler Birliği ve Türk Düşmanlığı: 20 Yanvar ve Jeltoksan Olayları

Henüz yazar hakkında detaylı bilgi verilmemiştir.

Gökmen Kılıçoğlu

Sovyetler Birliği döneminde başta Rus etnik kökeninden gelen yetkililer olmak üzere hemen tüm üst düzey yöneticiler Türkleri bir tehdit unsuru ve ikinci sınıf insanlar gibi gördüler. Türkistan, küresel ekonomiden yalıtılmış, esasen SSCB’nin sanayileşmiş bölgelerine hammadde ve tarım ürünleri üreticisi konumuna düşürüldü. Altın, petrol, pamuk vs. gibi ürünleri dünya piyasalarının çok altında fiyatlarla alındı, Türk cumhuriyetleri kelimenin tam anlamıyla sömürüldü. Bire alınan hammadde yüze bu ülkelere satıldı.(1) Sovyetler dönemi boyunca Azerbaycan ve Türkistan cumhuriyetleri ülke ortalamasının çok üstünde bir fakirlik düzeyinde kalmışlardır. SSCB genelinde nüfusun yaklaşık %11,1’i yoksulluk eşiğindeyken bu oran Kazakistan’da %15,5; Kırgızistan’da %32, 9; Türkmenistan’da %35; Özbekistan’da %43, 6; Azerbaycan’da 33,6’ya çıkmaktaydı.(2)

Türk Cumhuriyetlerinde yönetim sıkı bir şekilde merkeze bağlı olmuş, genelde partinin başında göstermelik bir yerel idareci olsa da etkin olan merkezin atadığı umumiyetle Rus görevli olmuştur. Tüm bu ekonomik ve siyasi haksızlıklara karşı halkın zaman zaman karşı çıkışları görülmüştür. Bunlar SSCB’nin diğer bölgelerindeki benzerlerine göre kat kat sertlikle bastırılmıştır.

Glasnost ve Perestroyka politikasıyla SSCB’de bir yumuşama dönemine giren Gorbaçov’un da Türklere bakışı diğer Sovyet yöneticilerinden farklı değildi. Ülke çapında yumuşama politikası güden, Baltık ülkelerinde ve Ermenistan’da yapılan gösterileri anlayışla karşılayan Gorbaçov’un söz konusu Türkler olduğunda nasıl bir kan içici canavar haline geldiği unutulmamalıdır. 1986 yılının Aralık ayında Kazakistan’da, 1990 yılının Ocak ayında ise Azerbaycan’da yaşananlar bunun en canlı örnekleridir.

Gorbaçov, 22 yıldır Kazakistan Komünist Partisi’nin başında bulunan Dinmuhammed Kunayev’i görevden almış, boşalan koltuğa bir başka Kazak’ı getirmek yerine Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti'nden Genadi Kolbin'in atamıştır. Bunu kabul etmeyen Kazak gençleri olayları protesto etmiş, barışçıl gösterilerde bulunmuşlardır. Böylece tarihe Jeltoksan (Kazak Türkçesinde Aralık ayı) Olayları diye geçecek hadiseler başlamıştır. Parti binası önünde toplanan gençlerin sayısı hızla artmış ve etrafları sarılmıştır. Kalabalığı dağıtmak için güç kullanılması üzerine ertesi gün olaylar daha da büyümüş bir isyan halini almıştır. 17 Aralık akşamına kadar Kızıl Ordu`nun bir birliği Almatı’ya taşınmıştır. Bu birlik Almatı sokaklarındaki Kazak geçlerinin üzerine acımasızca ve donanımlı bir ordu ile savaşırcasına ateş açmıştır. On binlerce kişi yeni atanan görevliyi protesto etmiş, binlerce kişi tutuklanmış, yaralanmış, yüzlerce kişi katledilmiştir.

Olayların görünürdeki nedeni Kunayev’in yerine Kolbin’in gelmesi gibi görünse de aslında ayaklanma, Komünist Parti diktatörlüğüne, Ruslaştırma politikalarına, nükleer silah üretim sahalarının Kazakistan’da kurulmasına ve ekolojik kirlenmenin çok büyük boyutlara ulaşmasına karşı yapılmıştır. 17-18 Aralık 1986 yılında Almaata başta olmak üzere Kazakistan’ın altı şehrinde meydana gelen olaylar komünizm politikasının sonunun geldiğini gösteriyordu.(3) Sivil halkın üzerine özel timleri, orduyu gönderip, kan dökme emrini vermekten çekinmeyen Gorbaçov’un Türk düşmanı hareketleri burada kalmayacaktı.

Gorbaçov ve benzeri yetkililerden yüz bulan Ermeniler, Ermenistan’da yaşayan Türklere yönelik şiddet eylemlerini arttırmışlar ve Türkleri sürgün politikasına hız vermişlerdi. Ermenistan’dan kovulan Türklere karşı yapılan işkenceler, öldürme ve yaralama görüntüleri basın ve medyaya yansımasıyla Azerbaycan halkı tepki göstermekte gecikmedi. 17 Kasım 1988’de Bakü’deki Azatlık meydanını dolduran halk, Ermeni vahşetini kınadı ve Sovyet yönetiminden olayları durdurmasını ve suçluların cezalandırılmasını talep etti. Bu talepler cevapsız kalınca iyice cesaretlenen Ermeniler olayların şiddetini arttırdılar ve Dağlık Karabağ üzerindeki isteklerini de gündeme getirmeye başladılar. Gorbaçov tüm olanlar karşısında Ermeni yanlısı duruşunu hiç değiştirmedi.

SSCB içinde yaşanan değişim Azerbaycan’ı da etkilemişti. Azerbaycan Halk hareketi artık bağımsızlık talebini yüksek sesle dile getirmeye başlamıştı. Sovyet yönetimi, özellikle Ermenilerin Karabağ’da yaptıklarına karşı Bakü’de yapılan protestolara karşı 1989’dan sonra daha sert önlemler aldı. Azerbaycan Halk Cephesi’nin buna karşı cevabı ise Sovyetler Birliği’nden ayrılmak için mücadele kararı oldu. Bu açıklama sonrası Sovyet yönetimi, 12 Ocak 1990 tarihinde, Sovyetler Birliği’nin farklı bölgelerinden getirdiği yaklaşık 50 bin kişilik orduyu, başkent Bakü sınırlarına topladı.

19 Ocak gece saat 12.00’de Mihail Gorbaçov, Bakü’de olağanüstü hal ilan edildiğini duyurdu. Yalnız olağanüstü halin ilanından 5 saat önce bütün Azerbaycan’ı televizyon ve radyo yayınlarıyla temin eden Büyük Kule’de nedeni belirsiz patlamalar oldu. Böylece televizyon ve radyo yayınları kesildi. Halk, olağanüstü hâl ilan edildiğini öğrenemedi. Sovyet birlikleri ise gece saatlerinden itibaren Udar (Darbe) adlı operasyona başladı. Tanklar, barikatları yıkarak ilerlerken sağa sola rastgele ateş açarak otobüs, araba, hatta ambulans demeden her yana mermiler yağdırdı. Gece boyunca devam eden operasyonlarda, aralarında çocuklar, kadınlar ve yaşlılar da olmak üzere toplam 137 kişi hayatını kaybetti, 744 kişi ise yaralandı.(4)

Ertesi gün Azerbaycan Sovyet Cumhuriyeti Meclisi, olağanüstü toplanarak askerî operasyonu kınadı ve olağanüstü hâlin derhâl kaldırılmasını, aksi hâlde Azerbaycan’ın SSCB’den ayrılacağını ilân etti. Kanla, tankla bastırılmaya çalışılan halk hareketi 20 Ocak katliamından sonra mücadelesini daha da arttırdı, 18 Ekim 1991’de Azerbaycan parlamentosunun bağımsızlık bildirgesini imzalayarak SSCB’den resmen ayrılmasıyla zaferini ilan etti. Tarihe Kanlı Yanvar (Azerbaycan Türkçesinde Ocak ayı) hadiseleri diye geçen bu olay, Jeltoksan olayları gibi SSCB’nin çöküşünün ayak sesiydi. Ayrıca Gorbaçov’un Sovyetler tarihin çöplüğüne giderken, giderayak Türk milletine karşı işlediği insanlık suçlarının birer örneği idi.

Bağımsızlık yolunda canlarını esirgemeyen tüm şehitlerimize rahmet, Zeytindalı Operasyonu’nda görev yapan Mehmetçiklerimize başarılar diliyoruz.

(1) Turan YAZGAN, “Türklerin İktisadi Kaynaklarının Ele Geçirilmesi”, Türk Dünyası Tarih Kültür Dergisi, 2008, S. 256.

(2) bkz. Mohammad- Reza DJALİLİ ve Thierry KELLNER, Yeni Orta Asya Jeopolitiği, (çev. Reşat Uzmen), Bilge Kültür Sanat Yayınları, İstanbul 2009, s. 52

(3) Füsun KARA, “Almaata’da 1986 Aralık Olayları: Jeltoksan”, Turkish Studies, Volume 7/4, Fall 2012.

(4) Detaylar için bkz. Ramin Sadıkov, “Kanla Kazanılan Bağımsızlık: 20 Ocak Katliamı”, http://www.star.com.tr/acik-gorus/kanla-kazanilan-bagimsizlik-20-ocak-katliami-haber-1299921/