Henüz yazar hakkında detaylı bilgi verilmemiştir.
Ben her gelen bir mayısa
Pek çok ümitler bağlarım
Her gelen Mayıs için
Nisan ağlar ben ağlarım.
Ahmed Cevad
28 Mayıs 1918 tarihi Türk tarihi açısından önemlidir. Bu tarihte yani günümüzden yüzyıl önce doğudaki ilk demokratik Cumhuriyet kurulmuştur. Bu tarihte Tiflis’te bulunan Azerbaycan Milli Komitesi, bağımsız bir Azerbaycan Cumhuriyeti kurma kararı almıştır. Bir meclis kurulması kararlaştırılmış, bu gerçekleşene kadar Mehmet Emin Resulzade’nin başkanlığında geçici bir Şura kurulmuştur. 4 Haziran’da Osmanlı İmparatorluğu ile Azerbaycan Milli Şurası arasında Batum Antlaşması imzalanmıştır.
Bu Cumhuriyetin kuruluşunun hemen öncesine baktığımızda yıkılan Çarlık Rusya’sının boşluğunda Kafkasya’da bağımsızlık hareketlerinin başladığını görmekteyiz. 11 Kasım 1917’de Tiflis’te Gürcü, Ermeni ve Azerbaycan Türklerinin oluşturduğu Maveray-i Kafkas Konfederasyonu karma hükümeti kuruldu. Bu oluşum Bakü dışında tüm Transkafkasya’da kontrolü ele geçirdi. Bakü’de ise 2 Kasım 1917 tarihinde Bakü Sovyeti hükümeti kurulmuştu. Ocak 1918’de Transkafkasya Komiserliği Tiflis’te oluşturulan Transkafkasya Seymi’ni yasama organı olarak ilan etmiş ve 1918’in Şubat ayında Transkafkasya Demokratik Federatif Cumhuriyeti kurulmuştu. Bu konfederasyonun önemli sorunlarından biri Osmanlı Devleti ile yaşadığı sınır sorunları olmuştur. Gürcü ve Ermeni temsilcilerin savaşla çözme yaklaşımına Azerbaycanlılar karşı çıkmışlar, neticede Kars, Ardahan ve Batum Osmanlı Devleti’nin kontrolüne geçmiştir.
Bakü’de bulunan Ermeni kontrolündeki yönetim, Müslümanlara karşı bir katliam başlatmış 31 Mart 1918’de Bakü’de onbinlerce insan Şaumyan tarafından öldürülmüştür. Bunun üzerine seymdeki Müslüman üyeler istifa etmiş, hükümet de istifa etmek zorunda kalmıştır. Gürcülerin Almanların himayesine girmesi ile 26 Mayıs’ta Konfederasyondan ayrılmaları bu oluşumun kendini feshetmesine sebep olmuştur. Böylece biraz önce bahsettiğimiz Azerbaycan Devleti’nin kurulma süreci başlamıştır.
Kafkasya’da Türklerin ve Müslümanların bağımsızlık hareketlerinden rahatsız olan Şaumyan kontrolündeki Bakü yönetiminin Gence’ye doğru askeri bir harekât başlatması üzerine, Azerbaycan hükümeti Osmanlı Devleti’nden yardım istemiştir. 16 Haziran’da hükümet Tiflis’ten Gence’ye taşındı, 17 Haziran’da Feth Ali Han Hoyski başkanlığında ikinci hükümet kurulmuştur, 19 Haziran’da Azerbaycan’da savaş durumu ilan edilmiştir.
Yardım talebini dikkate alan Enver Paşa, ordu hazırlıkları için bir askeri heyeti Gence’ye gönderir. Ardından Nuri Paşa komutasında Kafkas İslam Ordusu adı verilen bir ordu bölgeye sevk edilir. Azerbaycanlı unsurlarla birleşen bu ordu ileri harekete geçerek Ağsu, Göyçay, Kürdemir ve Şamahı’da Bolşevik ve Ermeni kuvvetlerini bertaraf ederek, Ağustos başlarında Bakü’ye dayanır. Kırk beş gün devam eden kuşatma ve çarpışmalar sonucunda Kafkas İslam Ordusu, Ermeni, Bolşevik Rus ve İngilizlerden oluşan güçleri yenerek 15 Eylül 1918’de Bakü’yü kurtarır. Bu zafer sonrasında Azerbaycan yönetimi başkenti Gence’den Bakü’ye taşır.
Kafkas İslam Ordusu’nun harekâtı askeri açıdan önemli olduğu kadar siyasi açıdan da önemlidir. Ruslar, Ermeniler, İngilizler gibi karşı taraftaki düşman birimlerle savaşıldığı gibi Almanlar gibi müttefiklerimizle de çatışmaya girilmiştir. Türk’ün karşısında azılı düşmanların bir anda nasıl birleşebildiğini, müttefiklerimizin bile hasım hale geldiğini göstermesi açısından önemli bir detaydır.
Birinci Dünya Savaşı’nın bitmesi ile birlikte Kafkas İslam Ordusu bölgeden çekilmek zorunda kalmıştır. Mustafa Kemal ve arkadaşlarının önderliğinde Anadolu’da başlayan direniş emperyalizmin karşısında büyük bir mücadele vermeye başlamıştır. Azerbaycan’daki özellikle sosyalist gruplar tarafından Kızılordu’nun Anadolu’ya yardıma gitmek istediğini ancak hükümetteki Müsavatçıların buna izin vermediği yönünde bir karalama kampanyası başlamış ve hükümeti yıkmayı başarmışlardır. Mehmet Emin Resulzade, vücuduna sardığı üç renkli bayrakla ülkesinden ayrılmak zorunda kalmış; ‘Bir kere yükselen bayrak’ı sürgünde onurla dik tutmuştur. Anadolu’yu kurtarma vaadi ile 26 Nisan 1920’de bölgeye giren Kızılordu’yu ise ancak yıllar sonra SSCB’nin çöküşü ile Elçibey ve arkadaşları büyük mücadeleler sonucu çıkarabileceklerdir. Üç renkli bayrak yeniden hür bir şekilde semalarda dalgalanmaya başlamıştır.
Azerbaycan hükümeti toplam, 23 aylık gibi kısa bir zaman içindeki faaliyeti döneminde milli devlet kurmada önemli başarılar kazanmış, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü uğruna devamlı mücadele etmiş, milli ordunun kurulması ve milli kültürün geliştirilmesinde ciddi tedbirler almıştı. Hukuk, ekonomi, sanat alanlarında ciddi atılımlar gerçekleştirilmişti.
Bir Mayıs ayında doğan ve bir Nisan ayında gasp edilen Cumhuriyetin ardından Ahmet Cevat tarafından yazılan bir şiir ile başlamıştık yazımıza. Yıllar önce Müslüm Oğuz Beyin bir romanında rastlamıştım yanılmıyorsam bu dizelere. Yazar, romanında bu şiirin komünistler tarafından şaire 1 Mayıs için bir şiir yazması dayatması ile yazıldığını hikâye ediyordu. Ahmet Cevat, 1 Mayıs görünümünde yazdığı şiirle Cumhuriyete ve onun akıbetine gözyaşı döküyordu aslında. Hikâyenin doğruluğunu teyit etmesem de her durumda anlamlı bir şiir ve şair sadece hüznü yazmamıştır:
Hoş her mayıs batmaz yasa,
Her zaman mı bana tasa?!
O gün de bir gün olmasa,
Vicdan ağlar, ben ağlarım!
Dizeleri ile yeniden özgürlüğün umudunu dillendirmiştir.
Çok yaşa Azerbaycan,
Ruhun şad olsun Resulzade,
Ruhlarınız şad olsun üç renkli bayrak inmesin diye mücadele edenler.