Henüz yazar hakkında detaylı bilgi verilmemiştir.
Türküm müjdeydi ülkeye
Gezdim söyleye söyleye
Bir gün söylemedim diye
Türküm beni tanımadı!
Türkiye’nin milli davalarından biri Kıbrıs’tır dersek herhalde itiraz edenimiz çıkmayacaktır. Ancak bir zamanlar Türkiye’nin nefesini tutarak takip ettiği, nümayişlerin ardının arkasının kesilmediği Kıbrıs, hala milli bir davamız mıdır?
KKTC’nin Başbakanının, Cumhurbaşkanının adlarını, iktidarda hangi partinin olduğunu bilen kaç kişi var aramızda?
Bu gazeteyi okuduğunuza göre Türk dünyası ve onun sorunlarına vakıf olduğunuz, ilgi duyduğunuz ön kabulü ile soruyorum bunu. Aynı zamanda geçen sayılarımızda Kıbrıs seçimleri ile ilgili haber ve yazılara yer verdiğimizi bilerek soruyorum.
Bu soruların cevaplarını sizler kadar Türk dünyasına ilgi duymayan sokaktaki vatandaşa sorsak ne cevap alırız acaba? Oysa aynı halk değil miydi, Kıbrıs için gönüllü yazılmaya koşan?
Devlet politikalarımızda Kıbrıs konusunun geldiği yer ise daha da hazin. Bir dönem iyice yük olarak görülen ve KKTC’liye de böyle hissettirilen Kıbrıs, sıfır sorun politikasına kurban gidiyordu. Rauf Denktaş’a, “Git siyaseti ülkende yap” diyenlerin KKTC’de nasıl bir siyaset izleyeceklerini anlamak zor değildi.
Kıbrıs sorununun konuşulduğu programlarda esefle bazı eski diplomatların artık buranın bir önemi yok demelerini izlerken duyduğum acıyı ve öfkeyi hala hissediyorum. Hele şimdi petrol ve doğal gaz aramaları ile ilgili gelişmeler yaşanırken, Türkiye’nin Akdeniz’deki münhasır ekonomik bölgesi 145 bin kilometrekareden 41 kilometrekareye düşürülmek istenirken bu zat-ı muhteremleri pek de hayırla anmadığım açıktır.
Bu soruları aklıma Kıbrıslı bir mücahit getirdi. Kısa konuşmamızda Türkiye’nin Kıbrıs’a eskisi kadar önem vermediğinden yakındı. Küçük yaşlarından bu yana Kıbrıs mücadelesinin içinde yer alan, Türkiye’den gelen askerlerce eğitilen, Arif Nihat Asya gibi öğretmenlerin tedrisatından geçerek milli ruhla donanan bir neslin temsilcisi olan mücahit, resmi politikalardan ziyade Türk halkının konuya ilgisinin kalmamasına üzülmekte.
Türkiye, Kıbrıs Milli Mücadelesi’nde önemli bir role sahip, Kıbrıs’ta Türklük ruhunu ayakta tutmak için eğitimin önemine inanmış, her seviyede okullara Türkiye’den öğretmen takviyesi yapmış, yukarıda bahsettiğimiz gibi Arif Nihat Asya gibi isimleri adaya yollamış. Kıbrıs Barış Harekâtı’ndan sonra artarak sürmesi gereken bu politikanın maalesef akamete uğradığını görmekteyiz. Milli şuurdan yoksun eğitim kadrolarının yetiştireceği çocuklar ne ‘Kanlı Noel’i ne de şanlı ‘Kıbrıs Harekâtı’nı gereği gibi değerlendiremeyecektir.
Mücahit, Türkiye’de işler kötüye gittikçe KKTC’de daha da kötüleşecektir diye uyarmakta. AB ve diğer bazı uluslararası örgütlerin Ada Türklerine yönelik kimliksizleştirme çalışmalarından az çok haberdar olan herkes bu durumun tehlikesini kavrayacaktır. Maalesef Türk eğitim sistemi de bizlere milli meseleleri yeterince öğretmekten acizdir. Üstelik Kıbrıslılar açık saçık giyiyorlar, bütçeye yükler, AB’ye girmemize engel bir konu vs. gibi abuk sabuk söylemleri Türk halkına servis eden, milletin başta dini duygularını olmak üzere her şeyi istismar etmeye çalışanların varlığı da bilinmektedir.
Türk basınında KKTC ile ilgili neredeyse hiç haber çıkmamaktadır. Sadece müzakereler başlarken veya Akdeniz’in kullanımına dair sorunlar olunca haberler görülmektedir. Adada çok önemli gelişmeler göz ardı edilirken zaman zaman magazin olayları gündeme getirilmektedir. Rauf Denktaş Bey KKTC’nin ilanının öncesinde ve sonrasında Türkiye’de basının Kıbrıs Türk’ünün sesini dünyaya duyurduğunu ancak günümüzde bu konuya bigâne kaldığını belirtmiş ve basının bu vurdumduymaz tavrına bakarak Avrupa’nın Kıbrıs’ı Türkiye’nin önüne engel olarak koyduğunu ifade etmiştir.(1)
Kuzey Kıbrıs’ta neler olup bittiği ile ilgili vatandaşlarımızın ciddi ve sağlıklı bilgisi yoktur. Birçoğumuzun aklına yalnızca kumarhaneler gelmektedir. Oysa KKTC, yıllardır bir bağımsızlık mücadelesi vermektedir, bunu yürütürken de tek desteği Türkiye’dir. Türk halkının ilgisi KKTC’nin en önemli motivasyon kaynağıdır. Dünyanın birçok yerinde sivillere yapılan saldırılar basınımızda yer bulurken Güney Kıbrıs’ta Türklere yapılması sıradan hale gelen saldırılar kamuoyuna yansıtılmamaktadır.
KKTC davası sadece adadaki Türklerin zulümden kurtarılması davası değildir. Denktaş’ın sözleriyle ifade edersek: “Şimdi bazılarına göre ‘Kıbrıs meselesi Kıbrıs Türklerini kurtarma meselesi’ hiçbir zaman böyle bir şey olmuş değildir. Bizi kurtarma meselesi olmuş olsaydı, Kıbrıs Türkiye için önemli olmasaydı, bizi farz edelim Bulgar göçmenlerine ettiği gibi Türkiye’ye yerleştirirdi, Türkiye de rahat biz de rahat. Kıbrıs Türkleri meselesi Türkiye için Enosis olsun mu olmasın mı? Enosis olsa ne olur? İşte bütün liderlerin, cumhurbaşkanlarının bize öğrettiği ada Yunan eline geçerse, Türkiye denizlere açık bir ülke olmaktan çıkar, ikmal yolarımız tıkanır. Şimdi bütün güney sahillerindeki İskenderun ve Mersin limanlarının önemini düşününüz, su boruları, petrol boruları, hep oraya akacak. Böyle bir şeyde 13. ada olarak Yunanistan sizi tamamıyla karaya kapayacak. Buna Türkiye müsaade edemez. Yani biz bunun bilinci içinde mücadele ettik. Türk olarak Türkiye’nin hakkını koruyan hudut bekçileri olarak kendimizi gördük. Böyle yürüdük.”(2)
Biz de yürümeye devam edeceğiz.
(1) Filiz Köksal, Türk Basınında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Kuruluşu, C.B.Ü., Sosyal Bilimler Enstitüsü, Manisa, 2007.
(2) http://www.kibristkd.org.tr/tr/icerik.aspx?&hbr=68&kat=16v