Selim Han Yeniacun

Tüm yazıları
...

Kontrol Edilemez Gerginlik

Henüz yazar hakkında detaylı bilgi verilmemiştir.

Selim Han Yeniacun

Genellemeler kötüdür! Bir güruh ya da bir topluluk üzerine yapılabilecek genellemeler sadece kabataslak bir tanım ortaya koymakla birlikte ardından farklılıklardan bahsedilmezse basmakalıp bir şekilde zihinlere yerleşir. Gel gelelim ki bu yazının başlığı ‘Yahudi ve Hristiyan çekişmesi’ olarak tasarlanmışken genellemelerin kurbanı olmamak için, böyle bir girizgâh tarafımdan daha münasip görülmüştür.

Tarih boyunca pek çok sebepten mütevellit birbirinden yakınan bu iki büyük dinin mensupları, Kudüs’te yaşanan olaylar silsilesinin ardından tekrar karşı karşıya geldiler. Tabi ki milyonlarca insanın inandığı genel dini çatıların birbirine husumet beslediğini iddia etmiyorum. Lakin, diaspora Yahudileri anti-semitizmden ve İsrail’deki Hristiyan Kiliseleri de Yahudi devletinin tutumundan sürekli olarak şikayet içerisindeler. Bu tabloda ise sanılanın aksine, Ortodoks ve Katolik Hristiyanlık ile İsrail devletinin karşı karşıya geldiği durumların düşük profilli bir çatışma ortamı doğurduğunu söylememiz yanlış olmaz. Bu çatışma ortamında gerginliğin ne kadar tırmanacağı ise Avrupa devletlerinin İsrail’e karşı alacakları tutumun sertliği neticesinde belli olacak gibi.

Geçen yıl bahar aylarında İsrail basınında ortaya çıkan haberler, Hristiyan Kiliseler ve İsrail devleti arasındaki iplerin gerginleşeceğinin de öncü sinyallerini vermekteydi. Rum Ortodoks Kilisesi (Kudüs’te mal varlığı açısından en zengin gayrimüslim dini kurumdur)’ne ait gayrimenkullerin bir kısmının eski patrik döneminde değerinin çok çok altına satılması, günümüzdeki Kudüs Patriği tarafından gündeme taşınmış ve yargı yoluyla bu adil olmayan satışın iptali istenmiştir. Bu satış nihayetinde elden çıkacak olan gayri menkullerin yerleşimcilere tahsis edilecek olması ise bu satışın Filistin toplumu ve Filistinli Hristiyanlar nezdinde sansasyonel bir etki bırakmasına neden olmuştur.

Gelelim meselenin ikinci ayağına: Daha Hristiyan mülklerinin Yahudi yerleşim birimi organizasyonlarına devri meselesi kapanmadan hepimizin malumu olan ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma kararı alması; Protestan Hristiyanlığın siyasette amiral gemisinin dümenini döndürdüğü ABD ile başta Vatikan olmak üzere dini hassasiyeti yüksek pek çok Hristiyan devletin arasını da bozmuştur. Eh burada ülkemizde de eleştirilen bir mevzuyu açıklığa kavuşturmakta da fayda var. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kudüs meselesini Vatikan ile istişare etmesi tarihi açıdan ironik olsa da güncel siyaset açısından mantıklı bir politika olmuştur.  Zira Kudüs’ün siyasi yapısında İsrail lehine yapılacak olan değişikliklere en büyük muhalefet Vatikan’dan gelmektedir. Ha keza, ABD’nin Kudüs kararını tanımayan Filistin yönetimine bir nevi ceza olarak Birleşmiş Milletler Mülteci Fonuna yatırdığı yıllık parayı kesmesi üzerine Belçika’nın bu fona para aktarması ise el altından Vatikan desteği ile gerçekleştirilmiş bir hamledir.

Gelelim iplerin koptuğu noktaya. Geçen hafta Kudüs Belediye Meclisi ve Belediye Başkanı Nir Berekat’ın almış olduğu karar ile Kudüs’te kiliselere ait olan 800’ü aşkın gayrimenkulden ‘armona’ mülk vergisi alınması kararlaştırıldı. Bu karar üzerine ise Hristiyanlığın tüm mezhepleri tarafından (Protestanlık hariç) kutsal sayılan Kutsal Kabir (Kıyamet) Kilisesi protesto amaçlı kapılarını ziyaretçilere ve ibadete kapadı. 800 gayrimenkulden alınması planlanan vergiyi yeterli görmeyen İsrail hükümeti ise kiliselerin ibadethane yapılarını da kapsayan bir yasa tasarısını gelecek hafta meclise sunmayı hedefliyor.

Hal böyle iken Kudüs üzerinden Yahudi devleti hükümetinin ve Hristiyan cemaatlerin çekişmeleri daha önce hiç olmadığı kadar ayyuka çıkmış vaziyette. Ortadoğu’da ittifakların bozulup yeniden kurulduğu her gün bu hassas meselenin nasıl sonuçlanacağı ise merak konusu… Fakat bu gerginlikten sonra İsrail’in Kudüs’ün statüsünü değiştirmesine dair yaptığı hamleler Avrupa’da meşruiyet kazanmayacak gibi duruyor.