Alihan Limoncuoğlu

Tüm yazıları
...

Düzensiz Göç Meselesi

Henüz yazar hakkında detaylı bilgi verilmemiştir.

Alihan Limoncuoğlu

Son zamanlarda en çok tartışılan meselelerin başında düzensiz göç meselesi geliyor. Toplumu da oldukça etkileyen bir mesele olduğu için bu kadar sert tartışılması da olağan elbette fakat tartışmanın iki tarafı da oldukça marjinal söylemlerle olaya yaklaşıyor gibi.

Bir tarafta Suriyeliler kalsın ve hepsi (ki sayıları bilinmiyor dört ile sekiz milyon arası bir sayıdan bahsediliyor) entegre edilsin diyen ve açılım zamanı da peyda olan İslamcı-Sol Liberal koalisyonu var, bir tarafta ise hepsinin en kısa zamanda şartlar ne olursa olsun en yakın zamanda gönderilmesini savunanlar var.

Bu tartışmanın özellikle de göç karşıtı tarafına konvansiyonel medyada yer verilmediği için tartışma ekseriyetle sosyal medyada yapılıyor. Konvansiyonel medya adeta düzensiz göç karşıtlarına blokaj uyguluyor. Açıkçası, konvansiyonel medyada kendim haricinde çok fazla düzensiz göç karşıtı konuşma yapan birini göremedim. Bu durum beni de rahatsız ediyor ve aslında tam söylemek istediklerimin önüne geçiyor. Bu satırları yazma fırsatı bu husustaki düşüncelerimi de daha tafsilatlı bir şekilde anlatmama imkân sağlayacaktır diye düşünüyorum.

Bir kere sayısı yedi sekiz milyonu bulan insanın bu ülkeye entegre edilmesi mümkün değildir. Bunun tartışılması dahi abestir. Özellikle, ülkemizin bulunduğu bugünkü ekonomik şartlarda imkansızdır. Bununla beraber her birini teker teker avlayalım ve ne olursa olsun kapı dışarı edelim yaklaşımı da insanlık dışı bir yaklaşımdır. Bu satırların yazarı olan ben, kendimi hiçbir zaman hümanist olarak tanımlamamışımdır ama bazı, özellikle de sosyal medyada karşılaştığım, göçmen karşıtı argümanlar gerçekten amacını aşıyor. Ne olursa olsun gitsinler, Esad onlara ne yaparsa yapsın, öldürürse öldürsün benim problemim değil, gibi argümanlar gerçekten hem pek insani değil hem de çok uygulanabilir değil.

Sonuç olarak çözüm ne olabilir, onun konuşulması gerekmektedir. Çözüm, kalmak isteyen ve Türk soylu olanlara vatandaşlık yolunun açılması, onun dışında Türkiye’ye gerçekten çok büyük katma değer getirecek olan var ise (ki büyük çoğunluğunu Avrupa aldığı için bunun sayısının çok az olacağını düşünüyorum) onlara bir istisna uygulanması, geri kalanların da sınır bölgelerinde kamplara toplanması gerekmektedir. Bu kamp meselesinin çağırışımlar ikinci dünya savaşından dolayı kötü de olsa toplumun içine karışıp sosyal dokuyu bozmalarına göre evladır diye düşünüyorum. Bu kamplarda asgarî güvenlik ve insanca yaşam şartları sağlanmalı ve bunun için de yurtdışından fonlar kullanılmalı.

Gönlümden geçen, herkesin entegre edilebileceği bir toplum düzeninde yaşıyor olmak bile olsaydı, kültür farkı, ekonomik durum ve sayının büyüklüğünün buna engel olacağını fark ederdim. Komple entegrasyonun şu aşamada çok da gerçekçi olmadığını fark etmenin çok da büyük bir analiz yeteneği gerektirmediğini düşünüyorum.

Bu durumda toplanılan kamplarda insanların asgarî yaşam şartları ve güvenliği sağlanmalı, çetelerin veya küçük tiranların hâkimiyetine girmeleri engellenmelidir. Buralarda en ufak bir suç dahi işleyenler derhal geldikleri ülkeye geri gönderilmelidirler. Bu kamplarda zaman içinde insanca çalışma imkanları da oluşturulabilir ve tercih edenler çalışıp hayat şartlarını bir adım daha yukarıya çıkartabilirler. Bütün bunlara ilaveten elbette bu kamplardakiler de en kısa zamanda Suriye’deki durumun gidişatı elverdiği ölçüde ülkelerine gönderilmelidirler. Burada en önemli şart bu insanların döndükleri ülkede insanca şartlar altında yaşayıp, Esad tarafından eziyet görmemeleri olmalıdır.

Sonuç itibariyle aslında her tartışmada olduğu gibi mesele sadece siyah-beyaz olarak değil değişik gri tonlarında da ele alınabilir fakat bu tartışmanın iki tarafının bu kadar marjinalleşmesinin asıl sebebinin hem siyasilerin bu konuda yeterince konuşmaması hem de konvansiyonel medyada düzensiz göç karşıtlarına yeterince yer verilmemesidir diye düşünüyorum. Bizim, milletçe, ilerleyen zamanlarda tartışmaların nasıl daha hakça yapılması gerektiği üzerine de konuşmamız gerekecek gibi görünüyor.