Belgesel filminde cumhuriyetin soyut ve somut anlamını bulmak için 18 yaşındaki öğrenci Ecrin geçmişe doğru bir yolculuğa çıkıyor. Bu yolculuk sırasında son yüzyılda yaşamış, insanımızın belleğine yer etmiş ya da bilinç altına kazınmış değerlerin cumhuriyetimizle birlikte nasıl da var olduğuna; bazen söyleşilerle, bazen hareketlerle, bazen görüntülerle bizler de tanık oluyoruz. Belgesel film boyunca 18 yaşındaki öğrenci bir genç ile öğretmen, profesör, işçi, sanatçı, bilim insanı, yazar gibi farklı meslek gruplarındaki 100 yaşlarına gelmiş büyüklerin etkileyici söyleşilerini izliyoruz.
“Yüzyılımdaki Cumhuriyet” belgesel filminde cumhuriyetimizin ilk yüzyılını bazen soyut, bazen de somut olarak karşımızda buluyoruz. Bu belgesel film klasik bir tarih belgeseli değil. Siyasi tarih belgeseli de değil. Kronolojik bir sıralama da içermiyor. Akış ve geçişler çağrışımlarla birbirine bağlanıyor. İzleyicinin duygusu kadar aklının da aktif katılımı ile belgesel çözümleniyor. Ancak bu katılım mekanik olarak değil, daha çok insani öykülerle seyircinin özdeşleşmesi yoluyla sağlanıyor. Bir belgeselin en önemli hammaddesi fotoğraf ve belgeler de filmin öne çıkan somutlarından.
Usta belgesel yönetmeni Neşe Sarısoy Karatay; tüm belgesel boyunca izleyici olarak biriktirdiklerimizin etkisiyle filmin sonunda bizi coşturuyor. Anıtkabir ve 1. Meclis’te gerçekleşen bir görsel şölenle hep beraber Cumhuriyetimizin 100. Yılını kutluyoruz.
Belgesel ayrıca; gelecek yılların umutlar ve sevinçler barındırdığına, bu bağımsızlığın 1000’lerce yıl daha devam edeceğine, vurgu yapıyor. Bunu anlatırken de gizemli ve çözümlü biçim yapısıyla genç seyirciyi izlemeye yöneltiyor.