Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde 1980 öncesinde tahsil görmüş, bugün her biri birer akademisyen, eğitimci, yazar, şair olan Türk milliyetçisi aydınların meydana getirdikleri bir platform olan DTCF-BİRLİK’e bağlı DTCF-AKADEMİ üyesi 179 aydın bir “Turancılık Bildirgesi” yayınladı. Günümüz için Turan ve Turancılık kavramını analizini yapan Türk aydınları, Türkiye’nin ve dünya Türklüğünün kurtuluşu olarak tek çarenin “Türk Birliği Ülküsü”nün ortak ideoloji ve aksiyon olması gerektiğini açıkladılar.
DTCF-AKADEMİ’nin yayınladığı bildirge şu şekilde:
‘Turancılık’ Bildirgesi
Turan ülküsü; bazı çevrelerce hayalci bir düşünce olarak yaftalanıp değersizleştirilmeye çalışılmıştır. Hâlbuki bu yüce ülkü; Türk’e muhteşem tarihinin yüklemiş olduğu sorumlulukların özüdür. Bu yüzden çağın şartlarına uygun biçimde yeniden tanımlanıp gündeme taşınması zaruri hâle gelmiştir.
Turan, Türk birliğidir. Kişilerle gönül, devletlerle iş birliğini amaçladığı gibi; Türklük duygusunun canlanmasında önemli rolü olan Gaspıralı İsmail Bey’in “Dilde, fikirde, işte birlik” düşüncesinin hayata geçirilmesini hedef alır.
Turancılık; tarihi, töresi, ahlakı, coğrafyası, mitolojisi ve sanatıyla Türk uygarlığından beslenen millî bir düşünce sistemidir.
Turancılık düşüncesinin günümüzdeki ilk amacı, Türk devletlerinin sınırlarının birleştirilmesi değil; siyaset, ekonomi, ticaret, eğitim, silahlı kuvvetler gibi hayatın pek çok alanında iş birliği yapılmasını sağlamaktır.
Turancılık, Türk milletine dönük bir yapıyı ifade eder. Dünyanın neresinde bir Türk varsa, Turan ülküsünün doğal temsilcisidir.
Turancılık, bütün Türklerin refahını, bağımsız yaşamasını ve millî kimliğinin korunmasını amaç edinmiştir. Türk uygarlığı; sömürgeci ve insanlığı yok sayan bir zihnin değil, insanlık değerlerini önceleyen bir düşüncenin ürünüdür. Bu yüzden tarih boyunca sömürgecileri ürküten, mazlumlara güven veren bir sığınak olmuştur. Turan, bunalımda olan insanlık için de güvenli bir dünya sağlayacaktır.
Türk devletlerinin dayanışmasını ve iş birliğini en üst düzeye çıkarmayı hedefleyen Turancılık, bu devletlerin diğer ülkelerle ilişkilerine karşı ve müdahil değildir. Turan ülküsünün, Türk milleti ve devletleri dışındaki ülkeler ve toplumlarla ilişkileri açısından olumsuz değil; aksine geniş bir coğrafya ile teması sağlayacağından dolayı olumlu etkileri olacaktır. Ancak, Turancılık, Türk devletlerinin karşılaşacağı muhtemel tehditler karşısında birlikte hareket etmeyi ve iş birliğini zorunlu kabul eder. Karabağ’da, Azerbaycan’la Türkiye birlikte hareket etmiş ve işgal altındaki toprakların büyük kısmını kurtarmışlardır. Bu durum, iki Türk devletinin iş birliğinin somut sonucudur.
Turancılık, hiçbir millete düşmanlığı amaç edinmez. Turancılığı “ırkçılık”, “gericilik” diye yaftalayanlar kesinlikle ya gafil ya art niyetli ya da Türklüğün bilinçli düşmanlarıdır.
Turancılık; günümüzde çeşitli devletlerin ortak değerleriyle oluşturduğu birliklerin, Turan coğrafyasındaki somutlaşmış biçimi olan Turan ülkeleri iş birliğidir. Bu ülkü; Türk devletleri arasında serbest geçiş ve dolaşım kolaylığı sağlamayı, her alanda iş birliğini kolaylaştırmayı, iş ve güç birliğiyle Türk milletini en iyi şartlara kavuşturmayı, Türklerin toplumun bir parçası olarak varlığını devam ettirdiği ülkelerle ilişkileri geliştirmeyi, dünyanın neresinde olursa olsun, her soydaşımızla iletişim sağlayabilmeyi hedefler.
Türklük ve Türk dünyası için faaliyet gösteren kuruluşlar bir araya gelmeli, ortak akılla Turan’a yürüyecek bir yol çizmelidir. Bütün Türklerin gururla birbirine söyleyeceği ‘Siz varsanız, biz varız.’ cümlesi, Turan ülküsünün başlangıç noktası olmalıdır. 20. yüzyılın başlarında bütün Türklüğün saldırıya uğradığı, zaferle çıkanın yalnızca Türkiye Türkleri olduğu unutulmamalıdır. “Siz varsanız, biz varız.” cümlesinin göstermiş olduğu asıl anlam budur. Sonuç olarak bütün Türkler birbirlerinin teminatıdır.
Türk aydınları olarak, içi boşaltılmaya çalışılan Turan ülkümüzün çağın şartlarına uygun bir şekilde yeniden hayat bulması, doğru tanımlanması, somutlaştırılması ve dünya Türklüğünü, özellikle genç kuşakları heyecanlandıracak etkin bir yapıya dönüştürülmesi gerektiğini düşünüyoruz. Yukarıda sıralanan düşüncelerle hazırlanan bu bildirgenin, Türk milleti ve devletlerinin tercihlerinde dikkate alınmasını diliyoruz.
Türk ve dünya kamuoyuna saygıyla duyuruyoruz.