Henüz yazar hakkında detaylı bilgi verilmemiştir.
28 Şubat 2014’den bu yana beş yıl geçti. Yani Rusyanın dünyanın tanımadığı işgali beş yılını doldurdu. Ukraynada seçimler de yaklaştı. Popülist politikalara açıkça oldukça fazla ihtiyaç duyulur oldu. Dünyadan beklediği desteği alamayan Ukrayna değişik arayışlar içinde.
Bunlardan da en önemlisi Birleşik Bağımsız Kilise…
Basınımızdaki önemli başlıklara bakacak olursak önemli stratejistler(!) önemli yorumlar yapıyorlar.
Bu konuda en önemli bilim adamı olan kişi ülkücülerin acısına gülmekten üzerine düşen vazifeyi yapmıyor. Kendileri gülme krizinden çıkıp kamuoyunu aydınlatma vazifelerini yapmayınca kalem bizim gibi Abdurrahman Çelebilere düşüyor.
Ne demek bağımsız kilise?
Rusya 10. yüzyılda Bizans İmparatorluğu yoluyla Hıristiyanlığa geçmiştir. Tuna boyunda Bulgarların tehdit ettiği Bizans İmparatoru II. Basileios, Kiev knezi Vladimir’den (980-1015) yardım istemiştir. Karşılığında Vladimir, bu yardıma karşılık olarak Bizans İmparatorunun kız kardeşi Anna ile evlenmek istemiştir. Knezin bu isteği onun Ortodoks Hıristiyanlığa girme şartıyla kabul edilmiş; Düğünden sonra 988/89 yılında Vladimir (Kutsal) Kiev’de Dnepr (Dinyepr) boyunda yapılan bir toplu halk vaftiz ile Hıristiyanlığa geçmiştir. Buradaki en ilginç olay ise ortodoks Bizansı tehdit eden ortodoks Bulgarlar ve yeni ortodoks Kiev Knezidir.
Biraz daha açalım mı konuyu? Peki Bulgarlar nasıl hıristiyan olmuş ve kendi eski hamileri Bizansı tehdit eder hale gelmiştir?
Balkanlarda ilk Hıristiyan Türk Slav karışımı halk Bulgarlardır. Bulgar Hanı Boris (Tuna Türk-Bulgar Hanı Bars) 864’te bir Bizanslı misyonere kendini vaftiz ettirtmiştir. 870’de Bulgarlar dini olarak İstanbul (Konstantinopolis) Patrikliğine bağlanmışlardır.
Çar Büyük Simeon (893- 927) zamanında Bulgarlar, Bizans’a karşı savaşarak İstanbul’u kuşatmıştır. Bulgar hükümdarının Bizansla ilişkilerinin bozulması üzerine Bulgarların dinen İstanbul’a bağlı kalmasını uygun bulmamış: Hanlığın merkezi Preslav’daki kilise patrikliğe yükseltilerek, Bulgar kilisesi özerkliğini ilan etmiştir. Böylece tarihte ilk kez bir Bulgar Patrikhanesi kurulmuştur. Bizanslıların Bulgaristan topraklarının bir kısmını alması üzerine Bulgar patrikliği 970’li yıllarda Ohrid’e taşınmıştır. 1018’de Bulgaristan bütünüyle Bizans egemenliği altına girmiş ve bağımsız Bulgar kilisesinin varlığına son verilmiştir. Patrikhane kaldırılmış ve Ohrid Başpiskoposluğu yeniden Rumların eline geçtmiştir.
1186’da Bulgarlar tekrar bağımsızlıklarını kazanmış ve İkinci Bulgar Krallığı kurulmuştur. Yeniden Bizans’a karşı savaşlar başlamış ve Bulgarlar tekrar bağımsız bir kilise kurmaya çalışmış; Krallığın merkezi Tırnova’da, 1235’den 1393’e dek varlığını sürdüren bir Bulgar patrikhanesi kurulmuştur.
Balkanlarda başka ülkelerde de İstanbuldan bağımsız bir patrikhane kurma girişimleri aynı şekilde çok yaygındır. Sırbistandaki Peç (İpek) Patrikhanesi de bu grupta sayılabilir. Aforoz edilen Sırp çarı Stefan Dušan ve Sırp ruhaniler de oldukça meşhurdur.
Osmanlıların Bulgaristan’ı fethiyle bu patrikhane ortadan kaldırılmış. Bulgaristan topraklarındaki kiliseler İstanbul’da bulunan Patrikhane’ye bağlanmıştır. Diğer Balkan patrikhanelerinin de akibeti aynı olmuştur.
Osmanlı Devleti’nin İstanbul’u abluka altına almaya başlamasıyla Bizans İmparatorluğu, Batıya yanaşmaya çalışmıştır. Bunun için Ortodoks ve Katolik kiliselerinin birleşmesi dahi gündeme gelmiştir. Nihayet 1439 yılında 1054 yılından beri ayrı olan Doğu (Bizans / Konstantinopolis) ve Batı (Roma) Kiliselerinin birleşmesine Ferrara-Floransa konsilinde Papa, Bizans İmparatoru, İstanbul (Konstaninopolis) Patriği, İskenderiye, Antakya ve Kudüs Patrikleri de katılımıyla karar verilmiştir.
Moskovalı Başknez II. Vassiliy (1415-1462), Ferrara-Floransa birleşmesini kabul etmemiş ve bunun üzerine Konstantinopolis Patrikliğinden ayrı ulusal bir Rus kilisesi gelişmeye başlamıştır.
Fatih Sultan Mehmed Han 1453’te İstanbul’u feth ettikten sonra Osmanlı Devleti içinde yaşayan Ortodoks Hıristiyanların yönetimini İstanbul’a bağlamak istemiştir. Bu nedenle tıpkı Bizans İmparatorluğunda olduğu gibi Osmanlı Devleti’nde de kiliselerin yönetim merkezi olan Patrikhane’nin varlığı korunmuştur. Fatih Sultan Mehmet Han özellikle Katoliklerle birleşmeye karşı olan din adamlarını yanına alarak Patrikhaneyi yeniden teşkilatlandırmıştır. Doğu ve Batı kiliselerinin birleşmesine düşmanlığıyla tanınan Gennadios II. Scholarios’u yeni patrik tayin etmiştir. Patrik yeni yetkilerle donatılmış, yalnızca kiliselerin yönetimi değil miras ve medeni hukuk alanına giren yetkiler de Patriğe devredilmiştir. Balkanlardaki tüm Ortodoks tebaa da Patriğe bağlanmıştır. Rum Ortodoks Patrikhanesi veye İstanbul Patriği olarak adlandırılan patriğe bağlı topluluğa da daha sonra millet-i Rum adı verilecektir ve Osmanlı kayıtlarında bu adla anılacaktır. Buradaki millet kavramı etnik bir isim olmayıp Ortodoks olan bütün toplulukları kapsamaktadır. Ancak 19. yüzyıldan sonraki gelişmelerle Rum tabiri günümüzdeki Rum tabirine evrilmeye başlamıştır.
19. yüzyıl’a gelinceye kadar Balkanlar İstanbul Patrikhanesine bağlı kalmıştır. Bunun dışında kalabilen en önemli patrikhane ise Moskovalı Başknez II. Vassiliy (1415-1462), Ferrara-Floransa birleşmesini kabul etmemesiyle doğan rus kilisesi olmuştur.
19. yüzyıl’a gelindiğinde Rusya kendini neredeyse bütün ortodoksların hamisi kabul etmiştir. 19.yüzyıl kiliselerin bölünme ve milli kiliselerin doğma çağı olmuştur. Buna da Rus kilisesi hamilik ve öncülük etmiştir.
Şimdi ise Rus kilisesini bölünmesi gündemdedir.
Olayları ve bu bölünmenin önemini anlayabilmek için 19.yüzyıl iyi analiz edilmelidir. Hedefim 19.yüzyıl’ı anlatıp bölünmenin önemini irdelemekti lakin klasik akademisyenlik mi? Yoksa Abdurrahman Çelebilik mi bilmem satırlar yine bir sonraki köşeme taştı. Bir sonraki köşemde iki parçaya bir köşe yazısında topladığım kiliseleri onlara nasıl parçalayacağım göreceğiz. Bu parçalanma tam iki yüz yıl sürmüş; kimin eli kimin cebinde belli olmadığı bir dönemki koskoca Osmanlının cebi bu yöntemle boşaltılmış..
Devlet-i Aliye’i Osmani’yi bölen kiliseler savaşı miletleşme ve ayrışma süreçleriyle son bulmuş.
Açıkça belli ki birkaç yüz yıldır aralarında bir fark yokmuş gibi gözüken Rus ve Ukrain milletlerinin en önemli ayrışmasının altında da 19.yüzyılda olduğu gibi Kırım Savaşı ve kiliseler savaşı yer alacak..
Yeni raunt 19.yüzyılda İstanbulu bölenlere İstanbul’un bölücü yumruğuyla başladı..
Kavgada yumruk sayılmaz…