Henüz yazar hakkında detaylı bilgi verilmemiştir.
R- Kompleksi demek bir ferdin, yani kişilerin en geniş anlamda mensup oldukları bütünden ‘milletten’ milli ve insani değerlerden kopartılarak bir ideolojik grubun aşırı taraftarı haline getirilmesi demektir. Mensubu olduğu grubun her kural ve beyanına gözü kapalı biat eden kişinin ruh halidir R Kompleksi. Psikologlar ve sosyal bilimciler diyorlar ki : “R Kompleksi etkisinde kalmış kişi ve yığınlar hayatı siyah ve beyaz olarak görür. Yani biz ve onlar diye ayırır her şeyi. Ortak payda anlayışına sahip değildir. R Komplesine yenik düşmüş kişiler ve yığınlar kendilerini dürten bir üst akıl olduğu zaman hiç beklemeden insanları dost ya da düşman hatlarına koyar. Her meseleye biz ve onlar olarak bakar. Düşünce, fikir ve insani değerlere dayalı olandan çok, kendine dikte edilen bir sebebe dayanarak tavır alır... Körü körüne inanır, yeni şeyler öğrenmediği için düşünceleri pek değişmez, sabit fikirlidir.” İşte bunu bilen liderler ve toplumda öne çıkmış bazı kişiler hemen toplum mühendislerini devreye sokar. Kitleleri korku kültüründe yaşatmakla işe başlarlar.
Sadece ben kazanayım iddiasındaki bu siyasal stratejide 3-D metodu çok önemlidir:
1-Düşman göster ve insanları hemen bir gruba dâhil et.
2- Korku kültürü yarat. Savunma duygusunu kışkırt.
3-Meseleyi muğlak tut. Bilgi verme, düşündürme.
Sürekli çatışma dili kullan ki taraftarların düşünemesinler! İnsanların mantığına değil, içgüdülerine hitap et! İşte böyle dostlar... Bu eğitimsiz yığınlar her gün on beş TV kanalı ile yukarıdaki telkinlere maruz kalıyor. R-Kompleksine tutulmuş olan gruplar, bireyler, saldırganlardan, provokasyon yapanlardan, güçlü sınıflardan nefret ederken, korku ve çatışma ortamının oluşmasına zemin hazırladığı halde masum ve mağdur görünen liderlerle özdeşlik kuruyor, kurduruluyor. Algı mühendisliğini tasarlayan ve yöneten egemenler ve siyasi gücü elinde tutanlar, topluma şu mesajı veriyorlar: “Ben de sizler gibiydim ama bugün sizin desteğinizle güçlüyüm. Oylarınızla, beni destekleyin ki düşmanlarımızın canına okuyayım, Beni güçlendirin ki, sizleri ve toplumu düze ve refaha çıkarayım.” İşte bu argümanı kullanarak düşman gibi gösterip ötelediği diğerlerine karşı toplumdaki hınç duygusunu kamçılarlar. Bu amaçla, sürekli olarak yeni bir ülke, toplum ve hatta dünya yaratmaktan söz eder. Geleneksel ve töresel değerlerle özlemleri çarpıtır. Başarılı bir söz ustası olan lider kültürel değişme ve gelişmenin yolunu ve yönünü geleceğe değil, geçmişin şanlı zaferlerine, mutlu günlerine çevirir. Toplulukların egosunu överek gözetim ve denetim altında tutmaya çalışıyorlar.
Zora düştükçe dine sarılıyor, maneviyattan söz ediyor, toplumun zaaf noktalarını dürtüyorlar. Kendisi hakkında şüpheye düşen, sorgulayan yoldaşlarla yolunu ayırıyor. Onları gerçekleri görmeye, yuvaya dönmeye, hidayete (doğru yola) davet ediyor. Direnenleri dışlıyorlar. İlkelere değil sandıktan çıkan ve çıkacak oylara önem ve öncelik veriyor. Nitelikli, eğitimli azınlığın düşünceleri değil, yığınların oyları daha önemlidir vurgusu yaparak buna da demokrasi diyorlar. Kendisini destekleyen grupların yoksulluktan kurtulması için tavizler vermekten kaçınmıyor. Zengin koruyucular yaratırken, yoksulların yokluktan kurtulması için hep vaatlerde bulunurlar. Her işe karışıp, hemen her konuda konuşarak, dünya güçlerine meydan okuyarak adını gündemde ve manşette tutuyor. Dün dost oldukları ile hemen düşman, düşman olduklarına hemen dost olabiliyor. Yerini ve gücünü korumak için uygarlığın ve insanlığın evrensel değerlerini ya inkâr ya da ters yüz ederler. Bu rolünü o kadar başarıyla sürdürür ki; yanıldığını kabul etmektense, kandırıldığından, kumpas kuranlardan yakınırlar... Uyaranları, eleştirenleri vatan haini olarak cezalandırmaya kalkar… Birlik ve dirlik için, kültürel çeşitliliği değil ötekileştirmeyi, milleti değil ümmeti savunurlar.
Üslupsuz siyaset kavgalarının insanları körleştirdiği ortamlarda gerçeği size gösterildiği gibi değil, onu olduğu gibi görebilmek sanıldığı kadar kolay olmaz. Meddah oyunu veya cambaza bak şeklinde tezahür eden göz boyamaya alet olanların gerçek algısı nedir ve nasıldır acaba? Cemiyetimiz bu garip çelişkinin kıskacında inleyerek yalpalıyor. Kendilerine gösterileni gerçek zannetmek kolaycılığına kaçan, siyaset mahkûmu edilgen yığınların bir parçası olmadan yaşayabilmek için politikanın bir amaç değil bir araç olduğunu idrak edenlere selam olsun.