Henüz yazar hakkında detaylı bilgi verilmemiştir.
Daha nitelikli, en iyi şekilde teşkilatlanmış, topluma öneri ve tekliflerde bulunabilen bir Türk milliyetçiliği ekolü ancak yeni bir terkip ve siyasi taassuptan uzak iyi niyetli sosyal ve kültürel yaklaşımlarla inşa edilebilir. Türkiye ve Türk Dünyasının geleceği için bence eğitim, dayanışma, kurumsallaşma gibi ortak paydalarda beraber hareket edebilmek ekseninde yeniden örgütlenmek şartına bağlıdır. Kurumsallaşmamış, medya ve sanat ayağı olmayan, kadro ve insan yetiştiremeyen hiç bir düşünce fiiliyatta başarı sağlayamaz.
Günlük politik zıtlaşmalardan uzak, tek adam yönetimine mahkûm particilik taassubundan uzak Türk milliyetçileri için artık beklemek, başkaları yapsın demek, yarını beklemek diye bir tercih söz konusu olmamalıdır.
Harekete geçmek, sorumluluk almak için yarını beklemek yoktur.
Bozulmuş, sığ hale gelmiş/getirilmiş, sadece lafta kalmış, politize edilerek dar kalıplara hapsedilmiş Türk milliyetçiliği anlayışını yeniden asıl mecrasına, asıl misyonuna ve mahiyetine kavuşturmak için adım atmak zamanıdır.
Ayrıştırıcı, öteleyici politik tarzların aksine, birleştirici, kucaklayıcı yeni bir yol bulmak, yeni bir söz söylemek zamanıdır. Sen ben kavgasına dönüşen, kısır döngü haline gelen, ülküdaşlık hukukunu yok eden üslupsuz siyaset kavgalarından uzak yeni bir saygı ortamı mutlaka gereklidir.
Çürümeyi önlemenin tek yolu, sevgi, saygı, hoşgörü ve tahammüldür. Bu yaklaşım artık bir mecburiyettir.
Türkiye de insanların öncelikleri değiştirilip, bencil varlıklar haline getirilirken ülkücülerin boş durması, seyretmesi akılla izah edilemez.
Milli ve manevi değerlerimizin hızla yok olduğu ortamda, toplumsal çözülme yaşadığımız mevcut durumda, siyasallaştırılmış din anlayışının giderek yaygınlaştığı günümüzde Türk milliyetçileri hiç bir sorun yokmuş gibi davranamazlar.
Ülkücülerin, Türkiye’de toplumsal değişimi kavrayıp milli yapının daha fazla dejenere olmaması için mutlaka çözüm önermeleri gereken bir dönemdeyiz.
Tesettüre girmiş olan kurulu düzen, mevcut haliyle ülke geleceği için umut vermiyor. Bir şeyler yapmak, bir üçüncü yol bulmak lazım. Aradığımız yol, Yusuf Akçura’nın yolu, Mehmet Emin Resulzade’nin yolu, Nihal Atsız’ın yolu, Türkeş’in yolu olmalıdır. Yani kaybettiğimiz yola, yeniden dönmek gerekiyor. Erol Güngör yolunu yeniden keşfetmek, Arvasi’den yeniden feyz almak, Çatlı fedakârlığını önemsemek...
Küfür, hakaret, cehalet, popülist eğilimler, bireysel ikbal, bütün doğruların üzerini kapatan particilik mensubiyeti gibi bizi çürüten çarpık davranış biçimlerine son verecek bir hamle lazımdır.
Kendimizi yeniden tarif etmek zorundayız. Parti seçmenini gerçek bir dava adamı olarak görmek garabetinden kurtulmalıyız.
Sempatizanları olgunlaştırıp niteliklerine göre dava adamı haline getirmek misyonumuzu yeniden hatırlamalı, buna göre kurumsallaşmalıyız.
Daha pek çok konuda ve pek çok alanda “Ne yapmalı? Nasıl yapmalıyız?” sorularının çağa uygun cevaplarını bularak fiiliyata geçirmek mükellefiyetimiz vardır. Her mükellefiyetin kendine has mecburiyetlerinin de olduğunu idrak etmek vakti geçiyor.
Dün dünde kaldı. Şartlar değişti. Dün ile övünmek yerine yarın için adımlar atarak yeni şeyler ihtiyacındayız.
Yığınlaşarak eridiğimizi, içten içe çürüyüp sıradanlaştığımızı fark edip aslımıza uygun fark ortaya koymak zamanıdır.
Türk milliyetçileri zaman zaman saman alevi gibi parlayıp sönen değil, asırlarca yanacak bir meşale gibi olmak zorundadır.
Lokal siyasi başarılar değil, zihinlerde devrim yapacak bir strateji lazımdır bize.
Türk milliyetçiliği fikrinin ruhuna, ülkücü dünya görüşünün muhtevasına göre yeniden bir ekol, yeni bir yol elzemdir.
Kim olduğumuzu, ne istediğimiz hatırlamamız yeter bize.
Unutmayalım ki: “Yol tıkanıp çıkmaz bir sokağa girdiğinde, puslu bir havada yönünü şaşırdığında, kafaların karışık bir hal aldığı durumlarda, pusulasız ve haritasız bir kaldığında, senin gibi olanlarla istişare ederek yeni bir yol bulmak en mantıklı çözümdür.”
Senin gibi olanlar… İşte asıl meselemiz budur. Senin gibi olanları bul ve yeni bir istikamet, yeni bir rota çizerek devam et.
Diyorum ki, siyasi taassup sahibi olmayan, ülkücü dünya görüşüne inancını kaybetmemiş, sadece kendisi için yaşamayan, yarınları da düşünen, siyasi beklenti ve kaygı içinde olmayan Türk milliyetçileri birleşin. Bir araya gelin, kartopunu sıkın ve çığ oluşmasına zemin hazırlayın. Vebal taşıyorsunuz.