1984 yılında İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Azerbaycan Devlet İktisat Üniversitesi, Türk Dünyası İşletme Fakültesi’nde Uluslararası ilişkiler, Haliç Üniversitesi’nde İşletme eğitimi almış, yüksek lisansını aynı üniversitede tamamlamıştır. Uzun yıllar uluslararası bağımsız denetim kurumlarında çalışmış, ulusal gazetelerde yazarlık ve ulusal TV’lerde düzenli olarak yorumculuk yapmıştır. Türkiye’de ve Azerbaycan’da birçok konferansa konuşmacı olarak katılmış Apuhan’ın, yayınlanmış 4 kitabı bulunmaktadır.
İletişim:apuhan@outlook.com
Neoliberalizmin doğurduğu sorunları, neoliberal anlayışla çözemezsiniz. “Devlet tezgâhtaki domatesin fiyatına karışmasın. O kendi değerini bulur” düşüncesi, Türkiye’yi bugün bulunduğu noktaya getiren anlayıştır ve ivedilikle terkedilmelidir.
1946’dan bu yana aynı sonu tekrar tekrar yaşayıp ders almamamız normal şartlar altında tuhaf bir durumdur ancak Türkiye’nin her daim anormal şartlar içerisinde bulunduğu da bir gerçektir.
Döngü hep şöyle işler:
- Size üretim yapmakla uğraşmamanızı, ihtiyaç duyduğunuz her şeyi, üretim maliyetlerinin altında bir fiyatla satabileceklerini söylerler.
- Bu arada sanayi ile uğraşmaktansa, tarıma dayalı bir yapının sizin için daha uygun olduğunu anlatırlar.
- İhtiyaç duyduğunuz şeyler için size kredi vereceklerdir.
- Önce krediyi verirler, sonra kendi verdikleri yüksek faizli parayla kendi ürettikleri malları size satarlar.
- Faiz ödemekten, sıra anaparaya bir türlü gelmez.
- Yeni borçlarla, önceki borçların faizleri ödenir.
- Üretim bitme noktasına geldiği için işsizlik artar, ihracat azalır ve nakit akışı için kumarhane ekonomisi denilen tuzağa düşersiniz.
- Ülke ekonomisi sıcak paraya esir olmuştur.
- Yoğun kriz anlarında sizinle yeni anlaşmalar yaparlar ve yeni borçlar verirler.
- Millî bütünlük, ülke bekası, ulus devlet dediğiniz anda da sıcak parayı çekerek sizi büyük bir krizin içine atarlar.
Türkiye için bu döngüden kurtulmanın kapısı en son 2002-2008 yılları arasında aralanmıştı. Dünyada rahatça dolaşan ve kolay bulunabilen paraya zorluk çekmeden ulaştığımız bu dönemde tek bir yatırım bile yapmadık.
Bankalar; pazarlarda, parklarda ve üniversite kampüslerinde hemen herkese kredi kartı dağıttılar. Bankadan kredi çekip, kazandığının çok üstünde sınıflarda araba almayan neredeyse kalmadı. Halk borçlandı. Devlet hiçbir şekilde sorumluluk göstermeyerek borçlandığı paralarla betona ve asfalta yatırım yaparken, 80 milyonluk bir ülkenin ekonomisinin yükü inşaat sektörüne yüklendi.
2008 yılından sonra, ABD dünyada serbestçe gezinen paralarını geri çağırmaya başladığında, hem istihdam yaratacak iş alanlarımız yoktu hem de üst seviyede borçluyduk. Buna rağmen, bazen silahlı kuvvetlerimizin gücü ile bazen Ortadoğu’da girip çıktığımız sokaklar sayesinde iktidar, ülkeye sıcak para sokmayı başarıyordu...
Uzatmayalım! Geldiğimiz noktada döviz fiyatları tavan yaptı, işsizlik rekor kırıyor, 180 milyar dolar kısa vadeli borcumuz var ve elimizde bu durumdan kurtulmak için hiçbir enstrüman kalmadı.
Bugün baktığımızda ise ne “Cumhur” ne “Millet” iktisada dair yeni bir anlayış getirmiyorlar. Yazımızın başında da belirttiğimiz gibi neoliberalizmin doğurduğu sorunları yine aynı daire içerisinde kalarak çözmeye çalışmaktan başka yeni bir ufku Türkiye’nin önüne koymuyorlar.
Biz Türkiye’nin bundan sonra atması gereken adımlar hakkında bazı temel fikirlerimizi sıralayalım:
-Tarımda; kamu, özel sektör ve çalışanlardan oluşan sacayağı, kooperatifler aracılığı ile güçlendirilmeli. Bir Türk Kooperatif Bankası kurulmalı.
-Eğitim sisteminde, eğitimin ‘millî güvenlik kurulu’ kurularak köklü bir değişikliğe gidilmeli.
-Yolsuzluğun önüne yüksek ve kalın duvarlar örülmeli.
-Adalet sistemi en baştan ele alınmalı. Gerek yerli gerek yabancı yatırımcıya güven veren bir sistem hayata geçirilmeli. Yasama, yürütme ve yargı keskin çizgilerle birbirinden ayrılmalı.
-Bugün Türkiye’de yazdığımız her yazı ve yürüttüğümüz her fikir aslında yok hükmündedir zira Türk ekonomisinde kayıt dışılık çok yüksek oranlardadır. Ekonomi kayıt altına alınarak öncelikle eldeki veriler güncellenmeli.
-Devlet, teknoloji üreten firmalara ve mühendislere her türlü teşviki vermeli.
-Bazı kurumların birleştirilmesi ile değil topyekûn havuz sistemine geçilmeli.
-İstihdamın üzerindeki vergi ve önündeki bürokratik engeller kaldırılmalı.
-Devlet, üretimin önünü açmalı, kumarhane ekonomisine dayandırılan sistemden bir an önce çıkılmalı.
-Devlet iktisadi sistemi planlamalı, kaynakların tabandan tavana yayılmasını sağlamalı. Yoksullara kaymakamlık sosyal yardımlaşma fonunu değil, iş ve işçi bulma kurumunu adres gösterecek sistem hedef olmalı.
-Emeğin, toplam millî gelirden aldığı pay arttırılmalı.