1984 yılında İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Azerbaycan Devlet İktisat Üniversitesi, Türk Dünyası İşletme Fakültesi’nde Uluslararası ilişkiler, Haliç Üniversitesi’nde İşletme eğitimi almış, yüksek lisansını aynı üniversitede tamamlamıştır. Uzun yıllar uluslararası bağımsız denetim kurumlarında çalışmış, ulusal gazetelerde yazarlık ve ulusal TV’lerde düzenli olarak yorumculuk yapmıştır. Türkiye’de ve Azerbaycan’da birçok konferansa konuşmacı olarak katılmış Apuhan’ın, yayınlanmış 4 kitabı bulunmaktadır.
İletişim:apuhan@outlook.com
Enflasyonun biraz olsun düşmesi ve dövizin gerilemesiyle beraber yine meydana döküldüler: “Biz demedik mi?”
Keşke haklı olsalar.
Keşke her şey bitmiş, kriz atlatılmış, yaralar sarılmaya başlamış olsa; ancak durum böyle değil.
İktidara yaranma çabası maalesef insanları küçük düşürüyor. İktidar ise kendisine yaranmak isteyenlerin şeref ve kişiliklerini rafa kaldırmasını istiyor. Bir kısır döngü...
Girdiğimiz türbülanstan çıkmak için hangi adımları attık ki kriz sona ersin?
Birkaç sunum, birkaç basın toplantısı ve birkaç planla atlatabileceğimiz kadar küçük bir sorun değil bu.
Ne yaptınız örneğin?
Liyakata dayalı bir sistem mi kurdunuz? Artık yazılı sınavlarda sonuncu olanlar, sözlü mülakat hilesiyle işe alınmayacak mı?
Mesela AR-GE için 10 milyar dolarlık bir kaynak mı oluşturdunuz?
Adalet sistemini sihirli bir dokunuşla işleyen bir hale mi getirdiniz?
Birkaç fabrika açtınız da biz mi görmedik?
Bunların hiçbiri yapılmadığına göre henüz iktidarı övmek için çok erken değil mi?
Keşke her şey bu kadar kolay olsa. Keşke siz haklı olsanız ancak durum maalesef böyle değil.
Türkiye henüz tam anlamıyla krize girmiş bile değil. Faizlerin düşürüleceğinin konuşulması bile Dolar’da dalgalanmaya sebep oluyorsa, bünye hasta demektir. “İyileştirdik, ringe çıkmaya hazırız.” diyorlar ancak ilk yumrukta yere serildiğimizde olan yine millete olacak.
Enflasyonla mücadele etmek için (!) TUİK Başkan Yardımcısını, Yolsuzlukla mücadele etmek için (!) Sayıştay Başkan Yardımcısını görevden alan bir yönetim anlayışıyla içerisine düşürüldüğümüz durumdan çıkmamız mümkün mü? Çok klasik olacak belki ama; sorunun sebebi olanlar, çözümde ne kadar etkili olabilirler?
Evet, ülkemizi zor günler bekliyor. Her şeye rağmen Türkiye’ye inanıyoruz çünkü Türk milletinin Ergenekon’dan çıkmak gibi bir tecrübesi olduğunu en iyi biz biliyoruz. Sorunumuz şu ki bu tecrübenin yanına bilimi, sanayiyi ve adaleti koyamadık.
Bir kez daha hatırlatalım:
Anadolu çok zor bir coğrafya ve kira bedeli olarak artık sadece kan değil; zenginlik de istiyor. Kan dökerek asırlardır üzerinde yaşadığımız Anadolu’dan yoksulluk yüzünden silinmek tehlikesiyle karşı karşıyayız.
Hatırlarsanız Cumhurbaşkanı Erdoğan “Onların Doları varsa, bizim Allah’ımız var.” demişti. Allah ise Necm Suresi’nde şöyle buyuruyor: “Hakikaten, insan için kendi çalıştığından başkası yoktur.”
Sanırım bizim için sorunun başladığı nokta da bu anlayış. Karşımızda yüksek teknolojiye sahip, güçlü kurumlar oluşturmuş ve çalışkan rakipler var.
Adaleti katledip, haksızlığa göz yumup, yolsuzlukla savaşmayıp, israfla mücadele etmeyip, işsizliğe çözüm aramayıp Allah’a sığınarak ne kadar ayakta kalabilirsek, biz de o kadar ayakta kalacağız.
Tanrı Türk’ü korusun.