Ülkeyi karıştırmak isteyenlerin, kışkırtıcıların hangi konuları kullandıkları bellidir. Bu tuzaklara düşmemek başta siyasiler olmak üzere herkesin görevi olmalıdır. Siyasî çıkar mücadelelerinde kırmızı çizgilerimiz kullanılmamalıdır.
Bankalar, şirketler ve topraklarımız yabancıların eline geçerken, yolsuzluk, yoksullaşma ve adam kayırma zirve yaparken, bazı tayinlerde liyakat yerine sadakat öne geçmişse, ülkenin hazinesi boşaltılıyorsa, ülkenin sorunlarına yönelmek yerine, Abdülhamit mi, Atatürk mü?, Osmanlı mı, Cumhuriyet mi?, Atatürk mü, Gazi Mustafa Kemal mi?, Türk kültürü mü, evrensel kültür mü?, Müslüman mıyız, Türk müyüz? gibi tartışmalar kimseye bir şey kazandırmaz. Bunlar sadece dikkat dağıtır ve asıl tehlikeleri ve gündem maddelerini örtebilir. Kamuoyunu yanlış yönlendirebilir. İnsanlarımızı kamplaştırarak sosyal ilişkileri zedeleyebilir; birlik ve beraberliği dinamitler, kamplaştırmalardan da siyasi çıkar beklenmemelidir.
Türk milletine ve İslâm alemine mensubiyetimiz birbirine rakip değildir. Millî kimliğimiz, bayrağımız, Kurân-ı Kerim, yüce peygamberimiz, Millî Mücâdelenin muzaffer komutanı ve Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk, millî tarihimizin bütünlüğü gibi konular kırmızı çizgilerimizdir.
Osmanlı’ya hakaret ederek Cumhuriyeti yüceltemez; Cumhuriyet ve Atatürk düşmanlığı yoluyla da Osmanlı’yı yükseltemezsiniz. Dün Osmanlı’nın düşmanları, O’nu Balkanlardan çözenler; bugün de Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanlarıdır ve Ortadoğu’dan bizi çözmeye çalışmaktadırlar.
Zaman zaman birileri adeta görevliymiş gibi kırmızı çizgilerimizle uğraşırlar. Çok önemli bir şey yaptıklarını zanneden bunlar aslında görev verilecek kapasite ve kalitede de değillerdir. Millî mutabakatların yeterince gelişmemesi, kırmızı çizgilerimizi saldırılarla karşı karşıya bırakır. İslamî görüntü altında millî kimlik dışlanır ve bu yanlış eğilim üstelik İslâm’dan da referans almaya çalışır. Geliniz bazılarımız ortamı müsait bularak Cumhuriyet ve Atatürk ile uğraşmayınız. Camilerimizden insanlarımızı soğutmak kimsenin haddi de değildir. İlahiyat profesörlüğü etiketini işportaya düşürmeyiniz. Yunan’ı da sevindirmeyiniz. Sayın Devlet Bahçeli’nin söylediği gibi bu işin altında FETÖ tipi tertipler olabileceği gibi, Batı’dan esen İslam düşmanlığına hizmet ediciler de olabilir. Gençleri yüce dinimizden soğutucu, ateizme ve deizme adam kazandırma tezgâhları da olabilir.
Atatürk, Türk Milleti ve TBMM ile beraber manda fikirlerini ve Sevr’i yırtıp atan Millî Mücadeleyi kazanan, Millî Mücadelenin tacı olan Cumhuriyetin kurucusudur. Atatürk düşmanlığı Türk düşmanlığıdır. Geçmişin sömürgeci güçleri ile ittifak etmektir.
Gençler yanlış örneklerin, sapıkların fazla etkisinde kalıp moral bozukluğuna uğramamadırlar. Bu tip utanç örnekleri, teslimiyetçi Damat Ferit’lerin, Atatürk için ölüm fetvası veren sözde Şeyh-ül İslam ve esir düşmüş Saray mensuplarının günümüzdeki devamıdırlar.
Bir Alman, hem Alman hem Katolik veya Protestan olabilir. Bir İtalyan hem Katolik Hristiyan hem de millî kimliği İtalyan olabilir; ama Türkiye’de maalesef bazılarına göre ya Müslüman ya da Türk olabilirsiniz. Oysa bunlar rakip değildir. Biri mensup olduğumuz ümmetin adıdır. Diğeri ise, her Müslümanın saygı göstermesi gereken İslâm’ın bayraktarı olan millî kimliğimizdir. Türk düşmanlığında Ermenistan veya Yunanistan ile yarışmak nedendir ve kime hizmet eder? Geliniz Türk Müslümanlığına hizmet edelim; bazı siyasetçilerin oyuncağı olmayalım. Riyakarlık ve sahtekarlıktan menfaat ummak insana fazla bir şey kazandırmaz. İslam samimiyet ister. Olduğumuz gibi görünelim, sözümüz ve eylemlerimiz birbiri ile çelişmesin. Anadolu’dan kovulup tekrar bu toprakların hasretini çekenlerin emellerine hizmet; hem Türklüğe hem de İslam’a düşmanlıktır.