Mustafa E. Erkal

Tüm yazıları
...

AİLEYE SALDIRILAR VE BAZI TAVSİYELER

Mustafa E. Erkal

Ülkemizde ara ara güzel faaliyetler ve sorunları tespit edip çözümlerini düşündürücü toplantılar da yapılmaktadır. Sadece bazı olumsuz örneklere takılıp kalmak da doğru değildir. Dünyada ve bölgemizde geleceğimizi garanti altına alacak, caydırıcı olacak etkili dış politika faaliyetleri ve savunma sanayiinde önemli sıçramalar ve yanlışlardan dönücü antlaşmalara da şahit olmaktayız. Bazı Afrika ülkeleri, Suriye ve Mısır ile ilişkilerin geliştirilmesi, katil İsrail yönetiminin ABD destekli insan katleden makine haline gelmesi ve Suriye’ye yönelmesiyle daha da önem kazanmıştır. Yeni Hitlerler ortaya çıkmıştır. Bir ara hiç yeri yokken on iki saatte Şam’a kadar gitme ve namazı orada kılma hayallerini, yanlış adama oynamayı terk ederek yapılması gerekenlere yönelmek doğru ve faydalı bir yol olmuştur.

Tabii ki konu aile olunca söylenecek çok fazla şey vardır. Günümüzde süper güçler tarafından önü açılmış milli devletlerde etnisite ve mezhep konularının tartıştırılması ve gelişmekte olan ülkelerin ufalanarak daha iyi bütünleşebileceği iddia ve tavsiyeleri ortada dolaşmaktadır. Milli birlik ve bütünlük hedef alınmıştır. Ufalanma sözde demokratikleşme diye takdim edilmekte, tuzak üzerine tuzakla karşı karşıya kalınmaktadır. Son dönemde aile yapısı saldırıya uğramış ve hedef alınmıştır. Böylece hedef ülkelerin sosyal dokuları ile oynanmaktadır. Tek cinsiyetleştirme, cinsel hayatta maksatlı sözde özgürlük adı altında normal dışı ve sapma davranışlara genç nesiller intikam amacıyla yönlendirilmeye çalışılmaktadır. Sözde dost gerçekte düşman ülkeler Türkiye’de de “LGBT” adlı bir derneği açmışlardır. Sözde kadın haklarını savunma yutturmacası adı altında sapıklığı yayma peşine düşülmüştür. Kimsesiz çocuklar, Suriyeli ailelerin çocukları hedef alınmaktadır. Sözde dost ülkeler kendilerinin içine düştükleri ve artık şikâyetçi de oldukları yapı bozulmalarını bize tavsiye etmektedirler. Bu gibi haince maksatlarla sözde dostlarımızca kurdurulan kuruluşlar kesinlikle kapatılmalıdır. Bunlara maddi destek transferi yapan daha ziyade yabancı bazı firmalar için de gerekenler mutlaka yapılmalıdır.

Aileyi korumak devletin de görevidir. Bu bakımdan;

  • Çocuklarımıza kabul görmemiş, Türkçe dışında maksatlı isimler konması karşısında yetkililer gerekeni yapmalıdır.
  • Bazı belediyeler 1+1 bağımsız bölümlü inşaatlara müsaade etmemektedir. Bu daha da yaygınlaştırılabilir. Maalesef Türkiye’de tek kişilik hane halkı örnekleri artmaktadır. Aileden kandırılarak gençlerin yalnız yaşamaları teşvik edilmektedir. Bu durum önlenmelidir.
  • Aile rehberlik kuruluşları daha fonksiyonel hale getirilebilir.
  • Bebek ölümlerini azaltıcı tedbirler artırılmalıdır.
  • Boşanma davalarında, davalı veya davacının geçmiş hayatları hesaba katılmamakta, nikâh ile atılan imza tarihi esas alınmaktadır. Bu durum tarafların bazı kötü alışkanlıklarının örtülmesi sonucunu doğurmaktadır ve davalarda boşluklar yaratmaktadır. Bu da maalesef kararları etkilemektedir.
  • TV programlarında ve gösteriş tüketimini tahrik edici programlar eşler, komşular, aileler arasında huzur bozucu ve hasetlik duygularının doğmasına sebep olmaktadır. Komik hale gelen sofra yemek yarışmaları ve benzeri programlar dar gelirliler üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktadır. Çocuklarla anne baba arasında sorunlar ortaya çıkmaktadır. Ülkemizde gelir dağılımının bozukluğu, yoksullaşma gibi sorunlar unutulmamalıdır. Bunun kaynağı tepeden aşağı aşırı israfın önlenmesi, kamu kaynaklarının eşe dosta peşkeş çekilmemesi, yolsuzluklara müsaade edilmemesidir. Aile fertleri torpil kullanmadan çocuklarının bir işe girip istihdam edilmelerini beklemektedir. Sadakat değil, ama liyakat arama esas olmalı ve yaygınlaştırılmalıdır.
  • Para karşılığı yabancılara vatandaşlık verilmesi aileleri şaşırtmakta; toplumu yaralamakta, itibar kaybına sebep olmaktadır. Bu yanlış düzeltilmelidir.
  • Ailelerin çok çocuk sahibi olmaları istenirken, çocuklarımızın nasıl besleneceği, eğitim imkânlarından ve fırsat eşitliğinden nasıl faydalanabilecekleri de düşünülmelidir. Et, süt, peynir, ekmek ve bilhassa mama ve çocuk bezi aileler için başta gelen sorunlardır. Aile bütçeleri iyi beslenmeyi sağlayacak durumdan çok uzaktır. Devlet bunları yarı fiyatına destekleyerek karşılamalıdır.
  • Nüfus artış hızının düştüğü, evliliklerin çok zor şartlar altında yapılabildiği düşünülerek, bilhassa yeni evlilikleri teşvik ederken yoksullaşmaya karşı koruyucu ciddi tedbirler alınmalıdır. İlgili Bakanlıklar arası ortak çalışmalar yapılabilir.
  • Yabancı kaynaklı sığınmacılara verilen imtiyazlar gözden geçirilerek kendi ülkelerinde göremeyecekleri destekler kaldırılarak, kaynak muhtaç ailelere ayrılmalıdır. Bu yapılırken siyasi amaç ve beklentiler aranmamalıdır.
  • Çocukları aç derse giren ve kitaplarını temin edemeyen öğrenciler ve aileler de düşünülmelidir. Sosyal devlet anlayışından uzaklaşılmamalı, bilhassa bazı özel okullar, bazı özel hastaneler kan emen kötü ticarethaneler olmaktan çıkarılmalıdır. Aileler soyulmamalıdır.
  • Yüksek öğrenimde kız ve erkek öğrenci yurtları açılmalı, buna devlet öncülük yapmalıdır. Hizmete soyunan fedakâr vatandaşlarımız camiden çok yurt kurmaya yönlendirilmelidir. Özel yurtlar kontrol altına alınmalı, başarılı ve gerekli hizmeti verenler uygun şekillerde ödüllendirilmelidir.
  • Dizilerde ve TV programlarında kötü örnekler çoğu kere öne çıkarılmakta, abartılmakta, tabanca ve bıçak kullanma, yaralama ve hatta öldürme olayları ile genç ve cahillere kötü örnek olunmaktadır. Hukuk yerine kendi işini kendinin görmesi hiçbir zaman kabul edilemez.
  • TC’ye mensubiyet şuuru ailelere kazandırılmalı, milli bayramlarda bayrak asma adeti sürdürülmeli, aşırı hemşerililik, etnik, mezhep ve kulüp taraftarlığı gibi farklar kutsallaştırılmamalıdır. Geçmiş unutulmadan öğrencilerin, gençlerin kamplaşmaları yerine, milli davalarda bir ve beraber olma bilinci öğretilmeli ve desteklenmelidir.
  • Yakın tarihimizden habersiz, diplomalı ama eksik yetişmiş, zamanı çok kısıtlı olan anne veya babanın gençlere rehber olamaması karşısında tarihi gerçekleri öğretici ilgi çekici programlar TV ve tabletler yoluyla verilebilir.
  • Vatandaşlarımız ve ailelerimiz milli ve dini bayramlarımız arasında ayırım yapmaya teşvik edilmemeli, bu bayramların birbirini tamamladığı şuuru kazandırılmalıdır. Farklı kutlama örnekleri birlik ve bütünlük anlayışını zedeleyebilir. Her evde şanlı bayrağımızın ve yüce kitabımız Kuran-ı Kerim’in bulundurulması teşvik edilmeli, bu durum nikâh merasimlerinde değerlendirilmelidir.
  • Düğün ve nişan adetlerinde, Türk mutfağında ve yeme adlarındaki bozulma ve komik değiştirmeler karşısında salonlarda garip bir teslimiyetçi tavır, evin iç donanımında geleneklerin yanlış bir şekilde değiştirilmesi, moda adı altında moda ile hiç ilgisi olmayan giyim dâhil medya tarafından dayatılan teslimiyetçi tavırdan uzaklaşılmalıdır.
  • Gelir dağılımının iyileştirilmesi aileler için de olumlu sonuçlar verebilir. Vergi verme alışkanlığı olmayanlar ve kaçıranlar kesin cezalandırılmalıdır. Doğrudan ve dolaylı vergiler gözden geçirilmelidir. Hayat şartlarının zorlaşması sosyal ilişkilerde insanları daha fazla bencil, maddeci, faydacı kılıyor. Saldırgan ve çatışmalı davranışlar öne çıkıyor. Akraba ve komşuluk ilişkileri soğuyor. Fertler sadece hayatlarını nasıl sürdüreceklerini düşündüklerinden, ülke milli meseleleri düşünemiyor, duyarlılığını kaybediyor. Egoist ahlak anlayışı dayanışmanın yerini alıyor. İntihar, boşanma ve psikolojik hastalıklar artıyor ve yapay cemaatleşmeler ortaya çıkıyor. Bu ve benzeri sorunların doğmaması için eş, dost ve yakın çevreden bazı şirketlerin ve müteahhitlerin vergi borçlarının affedilmesi asla gerekmiyor. Bunların yanı sıra tarım alanlarını ve yeşil bölgelerimizi tahrip ederek, binlerce ağacı keserek yerli yabancı sömürge madenciliğine açmaya mecbur değiliz.