1984 yılında İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Azerbaycan Devlet İktisat Üniversitesi, Türk Dünyası İşletme Fakültesi’nde Uluslararası ilişkiler, Haliç Üniversitesi’nde İşletme eğitimi almış, yüksek lisansını aynı üniversitede tamamlamıştır. Uzun yıllar uluslararası bağımsız denetim kurumlarında çalışmış, ulusal gazetelerde yazarlık ve ulusal TV’lerde düzenli olarak yorumculuk yapmıştır. Türkiye’de ve Azerbaycan’da birçok konferansa konuşmacı olarak katılmış Apuhan’ın, yayınlanmış 4 kitabı bulunmaktadır.
İletişim:apuhan@outlook.com
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu sefer kararlı gibi. Adına Kanal İstanbul diyerek Türkçe’yi yok saydıkları projeyi ihaleye çıkaracaklarını söylüyor.
Bazen iktidara yaranmak için bazen saflıktan olsa gerek “Bu proje ABD’nin Karadeniz’e çıkışını sağlamaz zira Montrö’ye göre Çanakkale Boğazı’nı bu savaş gemileri geçemezler” diyenler yollara döküldüler.
Sanıyorlar ki Montrö tartışmaya açılırsa İstanbul-Çanakkale diye ikiye bölünecek. Konumuz bu da değil. Geçelim.
Öncelikle şunu not düşmek isterim:
Verilen bütün rakamlar, yapılan bütün hesaplamalar yanlış. İstanbul Kanalı’nın söylenen rakamlardan çok daha fazla bir maliyete sebep olacağını ve bu paraların hesaplanan zamandan da çok daha fazla bir zaman hem de su gibi bu projeye akacağını hep beraber göreceğiz.
Ben başka bir hesap hatasına dikkat çekmek istiyorum. Erdoğan farkında mıdır bilemiyoruz; ama İmamoğlu hiç ummadığı bir anda gayet meşru bir çıkış yakaladı. “Ya Kanal ya İstanbul” sloganı gerçekten iyi seçilmiş. Boğazına kadar yoksulluğa batmış vatandaşın çılgın projeye tepkisi İmamoğlu ile vücuda geldi ve İmamoğlu bunu ustalıkla değerlendiriyor.
Tam burada bir kez daha hatırlamak isterim ki biz nerede bir iktidar varsa, nerede bir güç odağı oluşmuşsa hepsine muhalifiz. Erdoğan’a da muhalifiz İmamoğlu’na da; Babacan ve Davutoğlu’na da muhalifiz, Kemal Kılıçdaroğlu ve Akşener’e de.
Konuya dönersek: Bu projeye eğer gerçekten başlanırsa, bu projenin Türkiye’de iktidar değişimine sebep olacağı ve bunu belki de kaderin cilvesi olarak gören İmamoğlu’nun bu proje sayesinde Erdoğan’ın en güçlü rakibi haline geleceğini tahmin etmek büyük bir zekâ gerektirmiyor.
Yalnız bu projenin uzun yıllar sonra, büyük paralarla tamamlandığında Türkiye’ye hayır getiremeyeceğini de ömrü yetenler görecek.
Bu projeye harcanacak kaynağın (Lütfen kimse yap-işlet-devret demesin. İş sonuçta hazineye dayanıyor) yalnız yüzde 10’u ile Türkiye’nin turizm geliri iki katına çıkarılabilir. Bu projeye harcanacak kaynağın yarısı ile gerçek anlamda bir Milli Teknoloji Hamlesi başlatılabilir. Bu projeye harcanacak para ile ülkemiz Milli Muharip Uçak ve Hava Savunma Sistemleri projelerini önemli bir safhaya getirerek bu yolla büyük paralar kazanabilir.
Çin’de projeyle ilgili ve projeye mali kaynak oluşturmak için hazır olduğu finans çevrelerinde konuşuluyor. Çin bir deniz/liman/ulaşım projesine kredi vermeyi düşünüyorsa o kredinin geri ödenmeyeceğine emin olmak ister. Geri ödenen kredilerdense, ödenmeyen borçlardan dolayı projelere el koymak Çin’in devlet politikasıdır.
Eğer mesele para kazanmak ve yatırım yapmaksa bu paralarla Türkiye’yi bir maceraya sürüklemeden de büyük kazançlar sağlayacak adımlar atılabilir.
Ancak bu saydıklarımızda şüphesiz imar rantı bulamazsınız. Kazancı tek başınıza sağlar, bir takım ülkelerin sermaye gruplarına bir yarar sağlayamazsınız.
Bir kez daha ilgililere hatırlatalım: Türkiye’yi düşünmüyorsanız kendi makamınızı düşünün. İstanbul Kanalı güzergâhında ki arazilerde son on yılda yapılan alım-satımları tek tek açıklaması bile Ekrem İmamoğlu’nu Cumhurbaşkanı yapar.
Bizden söylemesi.