Mustafa E. Erkal

Tüm yazıları
...

IRKÇI VE ERİTMECİLERİN UTANMAZLIĞI

Mustafa E. Erkal

Tarihlerinde ırkçılığa bulaşmayanları ırkçılıkla suçlayanlar kendi çirkinliklerini ve ayıplarını örtmeye çalışan utanmazlardır. Avrupa Futbol Şampiyonasında karşılaştığımız Avusturya’yı 2-1 yenme becerisini gösteren Türk Millî Futbol Takımımız Türkiye’deki vatandaşlarımıza ve Dünya’nın değişik yörelerine dağılmış soydaşlarımıza, dindaşlarımıza çok büyük mutluluk yaşatmışlar; millî birlik ve beraberlik şuurunun güçlenmesine katkıda bulunmuşlardır. Bu zaferi yaratan, millî duygu ve şuurdan nasiplenmiş, Türk Milletine mensubiyet şuuruna sahip gençlerimiz bütün güçleri ile mücadele ederek bize bir zafer kazandırdılar. Oyuncularımızı bağrımıza basar; hepsini alınlarından öperiz. Allah onlardan razı olsun. Bu mutlu olayı kalemleri ile yazan yazarlarımızı toplumu uyandırdıkları için tebrik ederiz. Merih Demiral evladımızın bu zafer karşısında tribünlerdeki binlerce Türk’ün sevincine katılarak Bozkurt işareti yapması çok görülmüştür. Maçlar bırakıldı bizlerle uğraşılır hale gelindi. Onlara göre bu galibiyet kabul edilir bir şey değildi. Onlar Türk’ü devamlı kaybetmeye mahkum olarak içlerine sindirmişlerdi. Sen kalk favorilerden Avusturya’yı yen ve Merih Demiral da üstelik iki gol birden atsın; olacak şey mi bu?! Başta Alman İçişleri Bakanı olmak üzere, çanın çalınması başlar. İlgili her yabancı kuruluş suçlama ve tedbir alma yarışına girer. Eski bir Alman İçişleri Bakanı da asimilasyondan methederek bahsederdi. Almanya’da Bozkurt işareti suç olmamasına rağmen soruşturma başlar.

Bozkurt Dünya Türklüğünün sembolüdür. Bunu siyasetle, parti ile, ırkçılıkla ilişkili görenler cehaletin ulaştığı son noktadadırlar. Hele Almanya’nın bunu ırkçılık suçlamasıyla ortaya düşmesi çok gülünçtür. Tarihe geçmiş gerçekleri inkardır. Bazı yabancıların yıllardır içeride milliyetçiliği inkar edip tehlikeli bir öcü gibi göstermesi ve yanlış izlenimleri maalesef dışarıya da aksetmiştir. İçimizdeki Türk ve Türkiye düşmanları bu gayretin içinde olmuşlardır. Uzun yıllar Marksist olmayanların neredeyse toptan faşist ve ırkçı olarak suçlanması unutulmuş değildir. Çöken ideoloji ve yabancı ülke desteğine dayanarak devrim yapmak hayali de Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra çoktan bitmiştir. Bozkurt sembolünden neden korkulur, çekinilir anlamak zordur. Şuur altına yerleşmiş yanılgılar ülkemizde ve dışarıda, yanlış algılar sürmüş kolay kolay silinememiştir. Almanya eğer bu sembolden rahatsızsa bir Alman futbol takımının sembolü de kurttur. İran ve Azerbaycan’da iki ayrı futbol takımının sembolleri de yine kurttur. Milletlerin sembolleri de vardır ve bu normaldir. Kimse bundan rahatsız da olmaz. Avrupa’da hızlanan ırkçılığın sportif temaslarda Almanya’ya ve benzeri ülkelere kaydığı görülmektedir. Nitekim çok sık olarak siyahi oyuncuların hakaretlerle karşılaştığı ve onlara maymun dendiği görülmüştür. Oysa bu tip oyuncuların Türkiye’de çok rahat şartlar altında futbol oynadıkları görülmüştür. Dünya’nın her tarafında galibiyetten sonra İstavroz çıkaran futbolcular olduğu gibi Bozkurt işareti yapanlar da olabilir. Fransızların giydiği formalarda horoz resmi vardır. Arnavutluk formasında çift başlı kartal, İran’da ise arslan vardır. Berlin’de ayı resimli flamalar neyin nesidir? Amblem olarak haç taşıyan formalar İsviçre ve İspanya’da da görülmektedir. Türk olmanın sembolü de Türk mitolojisinde Bozkurt’tur. Bozkurt son yıllarda değerini daha çok anladığımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk milletine bir armağanıdır; unutulmakta olanı hatırlatmasıdır. Kendi döneminde Bozkurtlu para ve pullar basılır. Millî şuurlu aydınlar yetişir. Millî sembole sahip çıkılır. Ne acıdır ki Atatürk sonrası dönemde farklı siyasi görüşlere sahip iktidarlar mitolojiden habersiz olan yöneticiler dönem dönem bugün andımıza yapıldığı gibi, Bozkurt heykellerini depoya atmışlar ve unutturmaya çalışmışlardır. Ancak şerefli, insancıl ve sömürgeci olmayan bir tarihin sembolleri de kolay kolay unutturulamıyor.

Yabancı tarihçiler dünya tarihini iyi bildikleri için büyük devlet adamı Atatürk’ü Bozkurt olarak anmışlar ve hakkında yerli yabancı çeşitli kitaplar basmışlardır. Bunlardan en çok dikkati çeken Herald C. Armstrong’un “Bozkurt Mustafa Kemal” isimli eseridir.

Kuzey Irak’ta yasal olarak gerçekleştirdiğimiz maalesef ABD destekli PKK ve diğer bölücü unsurlara terör koridorunu engelleyici harekatlarda Mehmetçikler tankların üstünde vatandaşları Bozkurt işaretleriyle selamlamışlar ve başarıdan emin olarak şerefli vatan görevlerine gitmişlerdir. Yabancıların bozkurdu bilmemesi, soruşturma açmaları ve Merih’e iki maç ceza vermeleri normal karşılanamaz. Ancak ürkek, dengeci bazı siyasetçilerin Bozkurt’u yanlış yorumlamaları ve yeni yetme Genel Başkanların mitolojiden habersizliği kabul edilemez. Bu anlayışla yazılmış, gerçeklerden uzak, olayları somutlaştıramayan, suya sabuna dokunmayan tarih kitaplarını yıllardır Türk çocuklarına okutturanlara ne demeliyiz? Gençlerimiz yakın tarihimizi iyi bilmeli,  Balkan Harbi kaybını doğru düşünmelidir. Ancak gerekli bilgiyi kazanmaktan uzaktırlar. Gençlerimiz Türk Dünyası’nı tanımalı, soydaşlarını öğrenmeli ve Türkiye’nin sosyal yapısı ile ilgili gerçekleri saptıracak maksatlı, bölücü oyunlara da karşı çıkacak yeterli bilgilere sahip olmalıdırlar.

Yakın bir geçmişte Avrupa Şampiyonası eleme maçlarında millî takımımız yine anlamlı bir galibiyetten sonra asker selamı ile tribünlere yönelir ve maalesef para cezası görür. Aynı asker selamı ile Fransız futbol takımı kaptanı Grissman Cumhurbaşkanı Macron’u selamlar ama ceza almaz. Çifte standart her alanda ve her konuda bize karşı geçerlidir. Ne yapalım ki Türk’ün tarihinde kıskanılacak, şeref ve gurur duyulacak dev gibi bir geçmiş vardır.

Uyanalım ve kendi kendimize gelelim. Birbirimizle uğraşmak yerine, Atatürk’süz Türkiye, Hz.Ali’siz Alevilik peşinde koşan yerli yabancı ihanet odaklarına karşı hazırlıklı olalım. Sağ olasın kardeşimiz Merih Demiral ve değerli takım arkadaşları…Türk milleti çok büyük çoğunlukla size minnettardır. Herkese ne oldukların fark ettirdiniz. Türk ve Türkiye düşmanlarını kamuoyuna tanıttınız. Keşke üstümüze gelinmeden önce ayağa kalkabilsek…

“Ne Mutlu Türk’üm Diyene.”