1984 yılında İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Azerbaycan Devlet İktisat Üniversitesi, Türk Dünyası İşletme Fakültesi’nde Uluslararası ilişkiler, Haliç Üniversitesi’nde İşletme eğitimi almış, yüksek lisansını aynı üniversitede tamamlamıştır. Uzun yıllar uluslararası bağımsız denetim kurumlarında çalışmış, ulusal gazetelerde yazarlık ve ulusal TV’lerde düzenli olarak yorumculuk yapmıştır. Türkiye’de ve Azerbaycan’da birçok konferansa konuşmacı olarak katılmış Apuhan’ın, yayınlanmış 4 kitabı bulunmaktadır.
İletişim:apuhan@outlook.com
Irak’ın toprak bütünlüğüne karşı kalkıştığı suikast girişimi ve Irak Anayasası’nda kendi yönetimine bırakılmayan Türkmen toprakları üzerindeki işgalci politikalarıyla birlikte gerçekleştirdiği sözde referandumla beraber Mesut Barzani Türkiye gündemine en üst sıradan giriş yapmıştı. Bugünlerde yine Barzani’ye bağlı peşmergelerin Fırat’ın doğusuna konuşlanacağı ve YPG’li teröristlerle Türkiye arasında tampon olacağı yönündeki iddialar konuşuluyor. Anlaşılan o ki yakın zamanda Barzani’yi yeniden sık konuşmaya başlayacağız. Peki, kim bu Barzani ve gücü nereden geliyor?
Türkiye’de bazı gazeteciler ve siyasetçiler tarafından ‘özgürlük savaşçısı’ olarak pazarlanmaya çalışılan Barzani’nin ailesiyle birlikte bölgede kurduğu derin ekonomik sistem ise ısrarla gözden kaçırılmaya çalışılıyor.
Barzani Kerkük ve Musul gibi ne tarihi ne de yasal hakkı olmayan Türkmen topraklarını ele geçirmeye çalışırken bölge halkına sürekli aynı yalanı tekrarlayarak, bağımsızlık zamanının geldiğini söylüyor.
Aslında mesele ne Barzani’nin bir devlet kurması, ne de Kürtlerin özgürlüğü. Irak’ın Amerika tarafından işgal edilmesiyle başlayan ve Barzani’nin sözde referandumuyla devam eden sürecin tek gerçeği, bölgede kurulacak ikinci bir İsrail ile Irak halkına ait olan petrollerin, güvenli bir şekilde, Suriye’de kurulacak benzeri bir yapının toprakları üzerinden Akdeniz’e ulaştırılması olarak karşımızda duruyor. Şüphesiz, burada emperyalizmin bekçiliğine soyunan Barzani, halkını bağımsızlıkla kandırırken, servetine servet eklemekten de geri kalmıyor.
Bölgede 2 yılı aşkın zamandır ağır şekilde hissedilen ekonomik kriz, halkın belini bükmüş durumda ve bölge insanı günde 2 öğün yemekle hayatına devam ettirmeye çalışıyor. Barzani’nin memur maaşlarını dahi Türkiye’nin desteği ile ödediği ise bugün herkes tarafından bilinen bir gerçek. Bölgede ticaret yapan şirketler ödemelerini alamıyorlar, halk sefalet içinde ancak Barzani servetine servet katıyor. Bunun tek bir açıklaması var: Barzani bölgede iş yapan şirketleri de bölge halkını da sömürerek, kendi banka hesaplarını şişiriyor.
Öncelikle şunu söylemek gerekir ki, sözde devlet yapısındaki her önemli görevin Barzani’nin akrabaları tarafından yürütülmesi gibi, bölgesel yönetimin bütün kaynaklarını da, halkın parasıyla beraber Barzani ailesi kontrol ediyor.
Neçirvan Barzani’nin şirketleri Irak’taki içki, sigara, çay, şeker ve pirinç ihtiyacının neredeyse tümünü tek başına karşılıyor. Sigaralar Kıbrıs Rum kesimi ya da Mersin’deki serbest bölgeden alınarak, Türkiye’nin kasasına bir kuruş bile girmeden özel koruma eşliğinde doğrudan Irak’a gidiyor. Yani, bölge halkı her aldığı sigarada, her bardak çayda ve her yemeğinde Neçirvan Barzani’ye para ödemiş oluyor. Mersin Limanı demişken belirtmek gerekir ki, Barzani’nin bölgede çok ciddi yatırımları bulunuyor. Ülkemizde ortakları üzerinden ticari faaliyetlerini yöneten ailenin, Türkiye’de 200 ila 400 arasında şirketin sahibi olduğu tahmin ediliyor. Barzani’nin Mersin Limanı’ndan sonra ticari faaliyetlerini yoğunlaştırdığı diğer bir şehrimiz ise Gaziantep.
Gorran (Değişim) Hareketi Milletvekili Ali Hama Salih, Irak merkezi hükümetinin verilerine göre, 2016’nın son 2 ayı ile Ocak 2017’yi kapsayan 3 aylık dönemde IKBY gözetiminde çıkarılan petrol miktarı, personel giderleri ve diğer masrafların dökümüne dayanarak “Bu hesaplara göre 3 ayda kaybolan para miktarının 1 milyar 266 milyon dolar” olduğunu söylüyor. Barzanilerin bölgede yatırım yapmak isteyenlerden yüzde 10 civarında rüşvet istedikleri de kayıtlara sıkça geçen bir bilgi. Telekom şirketi Korek, Şirvan Barzani tarafından idare edilirken, Süleymaniye merkezli telekom şirketi Asiacell’in kârının yarısının KYB politbüro üyeleri tarafından paylaşıldığı belirtiliyor. (1) Analist Ülkü Sincar ise 166 ülkenin üye olduğu ve dünya deniz ticaretinin çatısı konumundaki Birleşmiş Milletler’in alt birimi Uluslararası Denizcilik Örgütü’ne (IMO) üyelik başvurusu yapan Barzani’nin denize ulaşamadığı halde bu başvuruyu niye yaptığını sorarak cevabını şöyle veriyor: “Elbette Mersin limanı için”
Barzani’nin toplam servetinin 10 milyar doların üzerinde olduğunu söyleyebiliriz. Bu servetin Türkiye’de bazı ortaklar aracılığıyla işletildiği ve başka isimlerin üzerinde gözüktüğü de artık bugün bilinen bir gerçektir. Yani Barzani’nin kalbi Mersin Limanında atmaktadır. Irak halkının gerçek sahibi olduğu petrolü Türkiye üzerinden satmakta, gelirlerini ise merkezi hükümete aktarmamakta ısrar etmektedir. Bölge halkının büyük bir ekonomik krizin içinde olduğu göz önünde bulundurulduğunda; söz konusu petrol paralarının Barzani’nin şahsi servetine aktarıldığı ortaya çıkmaktadır. Sonuç olarak, Barzani’nin kalbini elinde tutan Türkiye, kan akışını durdurduğu an Barzani’nin nefesi kesilecektir. Henüz Habur’u bile tamamen kapatmamış bir Türkiye’nin Barzani üzerinde ne kadar etkili olmak istediği ise başka bir tartışmanın konusudur.
(1) Sözcü Gazetesi, 27.09.2017.