Şevket Apuhan

Tüm yazıları
...

Andımız ve ekonomimiz arasında bağ yok mu sanıyorsunuz?

1984 yılında İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Azerbaycan Devlet İktisat Üniversitesi, Türk Dünyası İşletme Fakültesi’nde Uluslararası ilişkiler, Haliç Üniversitesi’nde İşletme eğitimi almış, yüksek lisansını aynı üniversitede tamamlamıştır. Uzun yıllar uluslararası bağımsız denetim kurumlarında çalışmış, ulusal gazetelerde yazarlık ve ulusal TV’lerde düzenli olarak yorumculuk yapmıştır. Türkiye’de ve Azerbaycan’da birçok konferansa konuşmacı olarak katılmış Apuhan’ın, yayınlanmış 4 kitabı bulunmaktadır.

İletişim:apuhan@outlook.com

Şevket Apuhan

25 Mayıs 1944 günü Nuri Demirağ uçak fabrikasında ürettiğimiz yüzde yüz yerli uçağımız İstanbul’dan Ankara’ya ilk seferini yapmış, üstelik bu fabrikada üretilen uçaklar Hollanda ve Finlandiya’ya ihraç edilirken, Atatürk tarafından bir tanesi de İran’a hediye edilmişti.

Bazılarının ‘reklam arası’ olarak nitelendirip, düşmanlık beslediği ve her fırsatta ellerindeki emperyalist malı balyozu vurdukları Cumhuriyet bakın neler inşa etmişti:

1-Ankara fişek fabrikası (1924)

2-Gölcük tersanesi (1924)

3-Şakir zümre fabrikası (1925)

4-Eskişehir hava tamirhanesi (1925)

5-Alpullu şeker fabrikası (1926)

7-Uşak şeker fabrikası(1926)

8-Kırıkkale mühimmat fabrikası (1926)

9-Bünyan dokuma fabrikası (1927)

10-Eskişehir kiremit fabrikası (1927)

11-Kırıkkale elektrik santrali ve çelik fabrikası (1928)

12- Ankara çimento fabrikası (1928)

13-Ankara havagazı fabrikası (1929)

14-İstanbul otomobil montaj fabrikası (1929)

15-Kayaş kapsül fabrikası (1930)

16-Nuri Killigil tabanca, havan ve mühimmat fabrikası (1930)

17-Kırıkkale elektrik santrali ve çelik fabrikası (1931’de genişletildi)

18-Eskişehir şeker fabrikası (1934)

19-Turhal şeker fabrikaları (1934)

20-Konya-Ereğli bez fabrikası(1934)

21-Bakırköy bez fabrikası (1934)

22-Bursa süt fabrikası (1934)

23-İzmit Paşabahçe şişe ve cam fabrikası (1934 temel atma)

24-Zonguldak antrasit fabrikası (1934 temel atma)

25-Zonguldak kömür yıkama fabrikası (1934)

26-Keçiborlu kükürt fabrikası (1934)

27-Isparta gülyağı fabrikası (1934)

28-Ankara, Konya, Eskişehir ve Sivas buğday siloları (1934)

29-Paşabahçe şişe ve cam fabrikası (1935 tamamlandı)

30-Kayseri bez fabrikası (1934 temel atma)

31-Nazilli basma fabrikası (1935 temel atma)

32-Bursa merinos fabrikası (1935 temel atma)

33-Gemlik suni ipek fabrikası (1935 temel atma)

34-Keçiborlu kükürt fabrikası (1935)

35-Ankara çubuk barajı (1936)

36-Zonguldak taş kömür fabrikası (1935)

37-Barut, tüfek ve top fabrikası (1936)

38-Nuri Demirağ uçak fabrikası

39-Malatya sigara fabrikası (1936)

40-Bitlis sigara fabrikası (1936)

41-Malatya bez fabrikası (1937)

42-İzmit kağıt ve karton fabrikası (1934 temel atma)

43-Karabük demir çelik fabrikası (1937 temel atma)

44-Divriği demir ocakları (1938)

45-İzmir klor fabrikası (1938 temel atma)

46-Sivas çimento fabrikası (1938 temel atma)

29 Ekim kutlamalarını İstanbul’a alarak, bıkmadan usanmadan peşinde koştukları Cumhuriyet düşmanlığında yeni bir sayfa açanlar ise yukarıda verdiğimiz listede yer alan bütün kurumları yok pahasına sattılar.

Üstelik düşman oldukları ve ‘Ayyaş’ olarak nitelendirdikleri adamların yaptıklarını satarken, yerlerine yenilerini koymak adına bir tuğla bile dikemediler, dikmediler.

Daha önce de yazdığımız gibi ekonomik büyüme ve kalkınma milli düşünce yapısı üzerinde yükselebilir. Kendisini, yönettiği devlete ait hissetmeyen, üstelik o devletin kurucu babalarına düşmanlık besleyen bir zihniyetin ekonomi adına yapacağı tek şey, o devletin ne kadar değeri varsa, hepsini kendileri gibi düşünenlere ve destek arayışında oldukları yabancılara satmak olacaktır.

Türkiye’nin kurtuluşu ancak; bir evladın artık yaşlanmış babasının üzerine titrediği gibi, kendisi üzerine titreyen kadrolarla sağlanabilir. Söz konusu zihniyetin Türkiye’ye katabileceği hiçbir şey yoktur.

Türk olmaya,

Doğru olmaya,

Çalışkan olmaya mesafeli olanlardan, ülkemiz adına bir şey beklemek nafile olacaktır.

Türklerin Almanlara, İngilizlere, Fransızlara karşı yapabilecek çok şeyi, atabilecek çok adımı vardır; ancak Türkiyeliler Almanların, İngilizlerin, Fransızların karşısında çoktan mağlup olmuşlardır.

Bir ülkede, Milli kimliğin inşası zarara uğratılıyorsa orada bir iktisadi sistem de inşa edilemez.

İktisadi sistemler, milli kimliklerin üzerinde yükselebilirler. Batı’da Almanya, Doğu’da Japonya bunun ispatıdır.

Türklükle arasında mesafe olanlar, Türklerin devletini neden düşünsünler ki? Artık kendisini Türk hissetmeyen bir halk, neden vergisini verip, ülkesinin doğasını koruyup, ülkesi için çaba sarf etsin ki?

Bir kez daha not düşelim: Milli kimlik yoksa milli ekonomi de olmaz. Milli kimliklerin bu kadar yükseldiği bir coğrafyada, milli kimliğe karşı savaş açıldıysa, o ülkenin maalesef aydınlık bir geleceği de olamaz!

Biz, her şeye rağmen Türk kalmaya, doğru olmaya ve çalışmaya devam edeceğiz.