Türk’ü millî kimlik ve milliyetin adı olarak değil de, etnik guruplardan biri olarak düşünmek; Türk Milleti gerçeğinin ve millî devlet anlayışının reddidir. Etnisiteleri kültürel ve sosyal açıdan ele almalıyız. Siyasi anlamda tanıma, millî devleti ve üniter yapıyı zaafa uğratır. Farklılıkların ve ayrılıkların hukuken tescil edildiği federal bir yapıya yol açabilir. Bu bakımdan bu yanlışı yapanların, malum etnik tekerlemeye ve yanlış ezbere takılanların tek devlet ve tek millet tezleri de temelsiz kalır.
Türkiye Cumhuriyeti, Türkler ve kendilerini Türk olarak hissedenlerce kurulmuş, kurucu unsuru Türk olan millî bir devlettir. Kendi kendilerini ötekileştirip ayrı görenler zaten Millî Mücadelede ülkeyi terk etmişler, Millî Mücadeleye karşı kullanılmışlar, ortak millî değerleri paylaşmamışlardır.
Günümüzde yapılan araştırmalarda millî kimliği ve millî kültürü reddedenlerin, paylaşmayanların oranı %5 ile %6 arasında değişmektedir. Aralarında az da olsa ana dili Türkçe olmayanların da bulunmasına rağmen, millî kimliğe ve vatanlarına sahip çıkanların oranı %90’ı aşmaktadır.
Bir dönem çok kültürlü politikaları çözüm olarak gören Batılı ülkeler, artık sosyal bütünleştirici politikaları uygulamakta, millî kimlik kaybını ve gettolaşmayı önlemeye çalışmaktadırlar. Türkiye’de ise; bunun tam tersi yapılmaktadır. Bütünden parçaların siyasi varlığını kabul ve korumaya gidilmektedir. Hayali AB üyeliği sürecinde etnik taassup hortlatılmıştır. Bütünün reddedildiği yerde parçanın değeri ve varlığı kalamaz.
Anayasa Mahkemesi, Andımız ile ilgili kararında; Andımız’ın muhtevasının Anayasa’ya ve kanunlara aykırı olmadığını, ilkokullarda öğretim materyali olarak kullanılmaya devam edildiğini, sadece okullarda öğrencilere toplu olarak okutulmasının takdir yetkisinin Millî Eğitim Bakanlığı’na ait olduğunu ifade etmiştir. Çözüm sürecinde 2013 yılında okutulması yasaklanan Andımız’ın muhtevasında yasal bir sakınca bulunmadığı belirtildiğine göre, Bakanlığın takdir yetkisini kullanarak önümüzdeki öğretim yılından itibaren ilkokullarımızda okutulmasına karar vermelidir.
Andımız millî birlik ve beraberliğimizin çocuklarımıza önemli bir mesajıdır. Türk milletine mensubiyet şuurunu pekiştirir. Çocuklarımız andımızı okumalı ve başarı yolunda şartlandırılmalıdırlar. ABD ve Japonya dahil birçok ülkede antlar vardır. Farklı milletlere mensup olanlardan yeni bir Amerikan milleti ve kimliği yaratan ABD’de, ABD’ye sadakat, bayrağa bağlılık ahidi, yemini okullarda 1892 yılından beri okutulmaktadır. Hiçbir ciddi ülke tek tipçiliktir diye ideallerinden ve eğitimin temel ilkelerinden vazgeçmez. Millî marş mı, yoksa and mı tartışması son derece yersiz bir tartışmadır. Birçok ülkede her ikisi de mevcuttur. Her ciddi ülke geleceğinin teminatı olanlara sahip çıkarak genç nesillerini açık artırmaya çıkarmaz; ileride beyin göçüne sebep olmaz.
Vatandaşa rağmen, etnik taassup ve yobazlığa sapanlar, silahsız terör örgütü gibidirler. Türkiye’deki asıl terör, millî kimliği hedef alan terördür. Türkiye’nin Balkanlarda Ortadoğu’da ve Türk Dünyasındaki kültürel ve siyasi tesirliliği zayıflatılmak ve kardeş ülkeler yanlış yönlendirilmeye çalışılmaktadır.
Bir millet içinde farklı milletler değil; farklı etnik guruplar bulunabilir. Bunlar millî kimliğin rakibi de değildirler. Etnikliğin ırki, dini ve etnik gerekçelere dayalı olarak ayırımcı, husumeti nefreti ve şiddeti tahrik eden eylemleri, Batılı hukuk sistemlerinde reddedilmektedir. Devletlerin millî birliklerini, toprak bütünlüklerini korumak için gerekli yasaları çıkarmaları ve tedbirleri almaları esas kabul edilmektedir. Bir etnik gurubun veya o gurubu kullanmak isteyenlerin doğrultusunda gurup üyelerinin ülkeleri ile sözde demokratikleşme adı altında adeta savaşması kabul edilmemektedir.
15 Temmuz 2016’daki hain işgal ve darbe teşebbüsünün ekmeğine yağ sürmenin ve hedeflerine hizmet etmenin gereği yoktur. Malum ırkçı, bölücü ve terörle iç içe olan partinin talepleri benimsenmemelidir. Türkiye’nin yeni açılımlara ve sözde barış süreçleriyle oyalanmasına fırsat verilmemelidir.
Türk Milleti neseb-i gayri sahih bir kalabalık veya sürü değildir, Anayasalarımızda devletin kurucu unsuru olan Türk kimliği birleştirici ve kucaklayıcı olmuş, kimseyi ötekileştirme ihtiyacı da duyulmamıştır. Sık sık II. Abdülhamid’den bahsedenler ve ona sığınanlar, 1876 Teşkilat-ı Esasiye’sini çok iyi incelemelidirler.
Bir zamanlar aşırı sol, kendinden olmayan ve amaçlarına hizmet etmeyen herkesi faşistlikle suçlardı. Şimdi ise; bu suçlama sağ eğilimli bazı çevrelere geçmiş gözüküyor. Dünyadaki değişim Türkiye’ye de yansımaktadır. Türkiye’de sağcı ile milliyetçi arasındaki fark birçok konuda olduğu gibi Andımız konusunda da ortaya çıkmaktadır.