Yunanların, daha doğrusu Helenlerin, -ki bu tanımlamanın içine dünya üzerinde kendisini Yunan, Bizans kalıntısı, Kıbrıslı Rum addedenlerle, dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayan, Ortodoks dinli ve Rumca konuşan tüm insanlar girmektedir-, megalomanik duyguları ve hayal dünyaları çok zengindir.
Yakın tarihte bunu birkaç kez yaşadık.
Boyuna posuna bakmadan, 15 Mayıs 1919’da Yunan Ordusunun Batı Anadolu’yu Yunanistan’a katmak ve Megali İdea’yı (Büyük Ülkü) gerçekleştirmek için, Batılı ülkelerin gazına gelip İzmir’e çıkartma yapması ve 9 Eylül 1922’de ordusunun yüzde 90’nını Anadolu topraklarına gömerek selameti kaçışta bulması; Yunanistan’da hükümeti darbe ile ele geçirmiş olan Albaylar Cuntası’nın “Türkiye asla müdahale edemez” diye düşünerek Kıbrıs’ta, 15 Temmuz 1974’de darbe yapıp, Kıbrıs Helen Cumhuriyetini kurduktan sonra Yunanistan’a ilhak (Enosis) kararını açıklaması gibi…
Sonu aynen 1922’de yaşandığı gibi hüsranla bitmiş, geçmişte “aslanlar” diye tanımladıkları EOKA’cı teröristler ve Yunan Komando Tümeni askerleri, Türk Silahlı Kuvvetlerinin önünden kaçıp, fareler gibi sığınacak delik aramışlardı. Onun ardından da, cebren ve İngiliz desteğiyle hakimiyet kurdukları Kıbrıs adasının üçte birini Kıbrıslı Türklere bırakmak zorunda kalmışlardı.
Son yüzyılda yaşanan bu iki olay, megalomanik düşüncelere sahip Yunan hayal dünyasının hüsranla sonlanan maceralarına iki örnek. Lakin bunları unutmuş olsalar ki, 50 yıl ara ile tekrarlanmış ve ulusal hüsranla sona ermiş olan bu duygular, gene alevlenmiş ve su üstüne çıkmış gözüküyor.
Öte yandan, Yunanistan Deniz Kuvvetlerinden birkaç yıl önce emekli olan Koramiral Konstantinos Latridis’in “Militaire” dergisinde yayınlanan yazısı ders alınası bir içeriğe sahip ve ibretlik. Yunanistan’daki siyasilerin ve askerlerin düşünce tarzını anlamak için okunması gerekli.
Koramiral Konstantinos Latridis diyor ki;
• Ulusal meselelerde gerçekten son yılların en zor ve tehlikeli döneminden geçiyoruz!
• Türkiye’nin saldırganlığı özelikle son iki yılda belirgin şekilde arttı. Bu süreçte kritik hatalar yaptık ve yapmaya da devam ediyoruz.
• Kıbrıs’taki yasadışı işgalin ikili bir soruna dönüşmesine izin veriyoruz.
• Türkiye’nin iki devlet için kabul edilemez önerisini masadan kaldırmak konusunda ısrar etmiyoruz.
• BM’nin Sayın Anastasiadis’i ‘Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’ değil, ‘Kıbrıslı Rum Lider’ olarak adlandırmasına ses çıkarmıyoruz.
• Artık Türkiye’nin meydan okumalarından bahsetmeye devam etmek yanlış, çünkü çok daha tehlikeli bir seviyeye geçmiş bulunuyoruz.
• Türkiye kendisini Kıbrıs’a ve Ege’ye entegre etmeye çalışıyor ama Atina gelişmeleri izliyor ve müttefiklerinden gelen destek açıklamalarını yeteri görüyor.
• Geçmişte hükümet, Türkiye’ye ciddi zararlar verecek yaptıranlar talep edeceğini söyledi ama sonunda ne yaptıran talep ettik ne de gelişmeleri veto ettik.
Koramiral Konstantinos Latridis bununla da kalmamış, hükümete tavsiyelerde bulunmuş;
• Kıbrıs sorununu, iki toplum arasındaki bir çatışma sorunu olarak değil, yasadışı bir işgal sorunu olarak sürekli vurgulamak ve tanıtmalıyız.
• Sorunun çözümü için Türk birliklerinin geri çekilmesinde ve garantilerin kaldırılmasında ısrar etmeliyiz.
• Yunanistan-Kıbrıs Birleşik Savunma Alanı Doktrini’ni hayata geçirmeliyiz.
• Yunanistan ve Kıbrıs için tek bir Savunma Kalkanı Fonu oluşturmalıyız.
• Kıbrıs ile MEB Anlaşması’nı imzalamalıyız.
• AB’yi Türkiye’ye yaptırım uygulamaya ikna etmeliyiz.
• "Kararı Kıbrıs verir, Yunanistan destekler" anlayışını terk etmeliyiz. Çünkü Yunanistan garantör güçtür ve Kıbrıs kaybedilirse Ege ve Trakya kaybedilir. Helenizm yok olur. Kıbrıs, tarihimizin ve Helenizmin ayrılmaz bir parçasıdır. Doğu Akdeniz’de hem Yunanistan’ın hem de müttefiklerinin stratejik kalesidir.
• Harekete geçelim ve müttefiklerimiz ile AB, ABD, BM ve NATO’yu bu meydan okumalara artık tahammül edilemeyeceği konusunda bilgilendirelim. Kendi “Casus Belli”mizi ve onların sorumluluklarını önlerine koyalım.
Özellikle bu “Hükümete tavsiye” bölümü çok önemli.
Asırladır yaptıklarını, kendilerine hiç güvenlerinin olmadığını, tek başlarına Türkiye ile mücadele edemeyeceklerini ve ancak AB, ABD, BM ve NATO’yu kandırıp yanlarına çekerek Türkiye’ye karşı birtakım başarılar elde edebileceklerini itiraf etmekte…
Görüyoruz ki Helenizm hayali hiç bitmeyecek. Bu nedenle de Ege ve Doğu Akdeniz’deki sorunları anlamak için Yunanları tanımakta, ideallerini bilmekte fayda var.