Oğuz Çetinoğlu, Türkçe sevdalısı bir aydın, yazar, edebiyatçı veya dilbilimci değil, iktisatçı; ancak Türkçe konusunda hassasiyete sahip biri. Dil, din, kültür, tarih ve düşünce alanlarında millî ve manevî değerlere bağlı bir duruşla yayımlanmış birçok kitabı ve farklı gazete ve dergilerde yayımlanmış birçok makalesi var. Bu yazıda, Çetinoğlu’nun Ses Bayrağımız Türkçe(1) adlı kitabını değerlendireceğiz.
Kitap, Türkçeye sahip çıkmak ve korumak, Türkçenin yozlaştırılmasına karşı Türk milletini uyarmak ve uyandırmak amacıyla yazılmıştır. Kitabın takriz kısmında yer alan bir alıntı, yazılış amacını ortaya koymaktadır: “Dilimizdeki yıkımın, kırımın, yangının söndürülmesi için Nemrut’un İbrahim Halilullah hazretlerini yakmak maksadıyla oluşturulmuş devasa ateşe gagasında su taşıyan serçe kadar fayda sağlanabilecekse maksada ulaşılmış olacaktır.” Çetinoğlu, belirtilen maksada ulaşmıştır.
Kitapta yazarın Türkçe üzerine yazmış olduğu onlarca makale ve bu makalelerin aralarında, yazdıklarını destekler mahiyette Samiha Ayverdi, Nihat Sami Banarlı, Yavuz Bülent Bakiler gibi usta dilbilimcilerden ve edebiyatçılardan alıntılanmış kısa metinler yer alıyor. Kitabın sonuna yerleştirilmiş iki “sohbet”, kitabın özeti mahiyetinde. Adeta, bir ek gibi olan en son kısımda ise kitapta adı geçen şahıslar ve atıfta bulunulan kitaplar hakkında çok kısa bilgiler yer alıyor. Bu, her kitapta göremeyeceğimiz bir ayrıntı, faydalı bir ilâve. Ağırlıklı olarak Türkçenin doğru kullanımına ilişkin bilgiler ve uyarılar olsa da millet, halk ve ulus, milliyetçilik ve ulusalcılık, ırkçılık, kavmiyetçilik, ahlâk ve etik konularına da değinilmiş; çeşitli sözlüklere dayanılarak bu kavramların her birinin ayrı anlama sahip olduğuna, birbirlerinin yerine kullanılmasının yanlış olduğuna, birbirlerinin yerine kullanılmaması gerektiğine vurgu yapılmış. Millet ayrı, halk veya ulus ayrıdır. Milliyetçilik, ulusalcılık veya ırkçılık değildir. Ahlâk, dinle bağlantılıdır; etik, dünyevîdir.
Dilbilim açısından ayrı ve bitişik yazılan “de, da, ki” bağlaçlarının doğru kullanımına dair izahlar ve örnekler; Türkçede sözcük türetme, eklerin doğru kullanımı, şapka işaretinin kullanımı gibi teknik konular da kitapta yer alıyor. Kitapta, ayrıca edebî yazı türlerinden deneme, biyografi, kitap tanıtım yazıları hakkında; editörlük, okumak, yazmak ve konuşmak üzerine de bilgiler bulunmaktadır. Kitabın dil ve üslup bakımından akıcı, etkileyici, rahat okunur ve anlaşılır olduğunu da belirtelim.
Kitapta etkileyici bulduğum birkaç alıntıyı nakletmek istiyorum. Takriz kısmında Dr. Willfred’e ait şu söz, dikkat çekici: “Kelime bilginizin hududu, zekânızın hududunu tespit eder. Kelime bilginiz arttıkça zekânız da artar.” Yahya Kemal’den yapılan şu alıntı da dikkat çekiyor: “Türkçenin çekilmediği yerler vatandır ancak çekildiği yerler vatan olmaktan çıkar.” (s.143) Üzerinde düşünülmesi gereken bu ifadelerin geçerlilik payı ise oldukça yüksek!
Kitabın ana fikri, “Türkçe yozlaştırılıyor, buna engel olunmalı; Türkçe doğru ve düzgün kullanılmalı; Türkçeye sahip çıkılmalı”. Dil, kültürün temel ögelerinden biridir, kültürün taşıyıcısıdır; millî kimliği oluşturan ögelerin en önemlisidir. Dil bozulursa kültür bozulur, millî birlik zarar görür. Dil, iletişim ve anlaşma vasıtasıdır; dil bozulursa iletişim ve anlaşma bozulur. Dil kısırsa, yetersizse fikir üretimi de kısırdır, yetersizdir. Etkili iletişim, derin ve zengin düşünme, dilin/kelime hazinesinin zenginliği sayesinde olur. Dilimiz, ses bayrağımızdır. Bayrağımıza gösterdiğimiz saygıyı, dil bayrağımız olan Türkçeye de göstermeliyiz.
Türkçe, gerek ailede gerekse okullarda doğru bir şekilde öğretilmiyor, öğretilemiyor. Yabancı dili öğrenme konusundaki istek ve gayret, Türkçeyi öğrenmede gösterilmiyor. Yabancı dil sınavlarında başarılı olarak akademisyen olan birçok kişi, ana dili Türkçeyi kullanmada başarısız! Türk ülkesinde Türkçeye ilgi ve özen gösterilmiyor. Yabancı kelimelerin istilası, internet Türkçesi, yanlış (uyduruk) kelime türetilmesi ve kelimelerin yanlış kullanımı Türkçeyi yozlaştırıyor. Çoğunluk buna seyirci kalıyor.
Türkçenin korunması ve doğru kullanımı, sadece dil uzmanlarına bırakılabilecek bir konu değildir; her Türk, ana diline sahip çıkması gerekir. Türk olmanın en açık göstergesi, Türkçe konuşmaktır. Dil olmazsa din de olmaz; çünkü dini, dil sayesinde öğreniriz. Vatan savunması da dil sayesinde olur; savaşta ast ile üst arasında söylenenler anlaşılmazsa vatan tehlikeye girer. Dil giderse vatan gider; dilin korunması, vatanın korunmasıdır. Devleti yıkılmış, vatanı işgal edilmiş bir millet, şayet dilini kaybetmemişse tekrar bağımsızlığını kazanabilir; ancak dilini kaybeden bir millet erir, başkalaşır ve yok olur.
Türkçe, oldukça geniş bir coğrafyada, farklı lehçe ve şiveleriyle dünyada en çok konuşulan dillerden biridir; dünyanın en eski dillerindendir; musiki gücü yüksektir, çünkü sekiz adet sesli harfe sahiptir.
Son yüzyılda yıkıcı, bozucu değişimler geçirmiş olan Türkçe, 1920’li yıllarda başlatılan dilde tasfiyecilik ve uyduruk kelimelerle fakirleştirilmiştir. Günümüz Türk gençleri, devleti kuran dedelerinin dilini, yazdıkları metinleri anlayamaz haldeler! Bu, değişim değil yıkımdır, suikasttır. Elbette ki diller zaman içinde doğal olarak değişir; ancak çeşitli adlar altında yapılan müdahaleler dile, beraberinde millete, anlaşma vasıtasına, düşünceye ciddi zararlar verir. Biz, milletçe uzun zamandır bunun zararını çekmekteyiz. Türkçenin geleceği endişe vericidir.
Çin, Rusya ve Fransa gibi ülkelerde ihtilaller olmuş, rejimler değişmiş ancak dile müdahale edilmemiş, dil korunmuştur. Türkçenin de korunması gerekir. Türkçeyi korumak için devletin görev ve sorumluluk üstlenmesi gerekir. Bu çerçevede “Türk Dilini Koruma Kanunu” çıkarılmalı, Türk Dil Kurumu daha aktif çalışmalı ve “Türk Dil Akademisi” kurulmalıdır. Ticari işletmelere, televizyonlara, sokaklara yabancı isimler verilmesine yasalarla engel olunmalıdır.
Kitap, dilde yaşamakta olduğumuz yozlaşmayı, Türkçeye yaşatılan çürümeyi etkili ve doyurucu bir biçimde gözler önüne sermekte; devlet yetkililerini, aydınları ve halkı uyarmaktadır. Yazar, tespit ve önerilerinde haklıdır. Türk milletine, Türk vatanına, Türk kültürüne bağlı, sevgi ve saygı duyan herkesin bu çağrıya kulak vermesi ve harekete geçmesi gerekir. Ses bayrağımız Türkçeye sahip çıkmak, millî bir vazifedir. “Dilimizi kaybettiğimizde candan aziz vatan toprakları dâhil kaybedecek bir değerimiz kalmamış demektir.” Dilimize, kültürümüze, vatanımıza sahip çıkmak millî davadır, varoluş meselesidir.
(1) Bilgeoğuz Yayınları, 216 Sayfa, İstanbul, Haziran 2020, ISBN: 9786052019658